Erzurum Güncel -
24 yaşındaki Gülfidan Kuşoğlu eşinin şiddetine maruz kalan binlerce kadından biri. Ancak onun hikayesi farklı. çünkü 6 ay önce yaşanan olayda eşinden feci şekilde dayak yiyen kadın, daha sonra eşini elektrik kablosu ile boğarak öldürdü. Ardından tutuklandı. Sakarya’da görülen dava ise geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Mahkeme, ‘nefs-i müdafaa’ diyerek genç kadının beraatına karar verdi. Balıkesir üniversitesi El Sanatları mezunu Gülfidan ile röportaja giderken aklımda şu soru vardı, ‘Kendisine şiddet uygulayan eşini öldüren bir kadının ruh hali nedir?” İşte bu sorunun cevabını almak için Sakarya’nın Kocaali ilçesine doğru yola çıktık. Röportaja babası Hamza Hazar, dayısı Muhsin Yıldız, iki avukatı İsmail Gürses ve Gülşah Baş Duran ile geldi. Yaşadığı olayın travmasını üzerinden atamadığı her halinden belli oluyordu. Sorulara cevap veremediği noktada ailesi ve avukatları devreye girdi.
Cezaevi günleri sorulunca da ürkek bir gülümsemeyle konuşuyor: “O kötü günleri ve bu sonucu yaşamak istemezdim. 6 ay cezaevinde kaldım, el sanatları kursuna gittim, ebru ve hat çalışmaları yaptım. Bir yandan da başımdan geçenlerin hesabını sordum hep kendime. Beraat kararını beklemiyordum. Benim için çok sürpriz oldu. Hayata kaldığım yerden devam edeceğim. İlk işim ikinci üniversiteyi okumak, sonra çalışmak.” Gülfidan “Uğur’un mezarını ziyarete gidecek misin” sorusunu ise “Bunu daha hiç düşünmedim” diye cevaplıyor ve devam ediyor: “Zamanı geri alabilsem keşke ama eşim yanımda olsa mıydı yine bunu bilmiyorum. Beraat kararına inanamadım, mahkeme çıkışı polis memurlarına birkaç defa sordum. Cezaevindeki arkadaşlarım da benim kadar şaşırdılar”.
Peki Gülfidan tekrar sevebilicek mi? “Uzun süre bir erkeği sevmek istemiyorum. Tek hayalim okumak. Ailemle vakit geçirmeyi çok özlemişim. Birkaç gündür bahçemizden kiraz toplamaya bile başladım” diyor.
‘Macera Avcısı’ cinneti
Gülfidan, olayın yaşandığı 5 Kasım 2011 sabahını ise bazen yutkunarak, bazen susarak, bazen de avukatlarının yardımını alarak anlatmaya çalıştı. Her şeyin ‘Macera Avcısı’ adlı filmi izlerken olduğunu söyledi ve başladı anlatmaya, ”Filmin sahnelerinden birinde aktör ormanda geziyordu, o sırada ağaçtan akrep düştü, aktör akrebi sırtından düşürmeye çalışırken akrep bu defa pantolonunun içine girdi. Aktör iç çamaşırını çıkarmak için hamle yaptığı sırada eşimin kıskançlık huyunu bildiğim için gözlerimi kapatarak sahnenin bitmesini bekledim. Gözümü açtığımda aktörün sadece üstü görünüyordu. Uğur, bir anda ‘Böyle şeylere bakmak çok mu hoşuna gidiyor, neden bakıyorsun, ben evde yokken sen böyle filmleri mi izliyorsun’ diyerek bağırmaya başladı. Hazırlanmamı istedi, ablasıyla beni köye göndereceğini söyledi, bir yandan da tekme ve yumrukla dövüyordu”
‘Soyun ve çık’
Soba karıştırmaya yarayan ucu eğik bir sopa ile bana vurdu, çaresiz bir şekilde kapıdan dışarı çıkmaya çalışırken bana ‘üzerindeki elbiseleri ben aldım soyun’ dedi. Zorla çırılçıplak soydu ve o şekilde sokağa çıkarmak istedi. Karşı çıktım. Bu defa saçlarımdan sürükleyerek evin salonuna getirdi. 10 dakika boyunca dövdü. Sonra giyinmemi istedi. Elektrikli sobanın başına geçti. Sırtını koltuğa dayadı ve bir sigara yaktı.
Ve cinayet anları
Gördüğü işkenceler gözünün önünden gitmeyen Gülfidan, eşini öldürme anını ise şöyle anlattı: “Uğur’un sigarasını bitirdiğinde tekrar bana eziyet edeceği düşündüm. Elektrikli sobanın kablosunu prizden çıkardım, ani bir refleksle yerde oturan Uğur’un boynuna dolayıp tüm gücümle sıktım. Yaklaşık 2 dakika boyunca sıktım. Sonra Uğur’un ağzından ve burnundan salya akmaya başlayınca korktum, Uğur da o anda yüz üstü yere düştü. Uğur’u yana çevirdim. Benden bir bardak su istedi, hemen getirdim. Suyu getirdiğimde Uğur’a ‘Sen benim sevgime ve namusuma inanamadın’ diye bağırıyordum. Bana ‘sus’ işareti yaptı. Kafasını sağa sola sallamaya başladı ve ‘Beni boğ, yoksa çok kötü olacak. İyi boğ ama’ dedi. Uğur’un bu sözünden sonra beni öldüreceğini düşündüm. İkinci kez hamle yaparak, Uğur’un boynundaki kabloyu tekrar elime doladım ve sıktım. Kendimden geçmiştim. Pişmanlık duydum yaptığımdan. Sonra Uğur’un nabzına baktım, kalp masajı yaptım. Ancak Uğur’un kesin olarak öldüğünü anlayınca evden çıktım ve ablam Meryem’e olayı anlattım. Sonra babam ve dayım beni alarak karakola götürdü.”
‘çocukluk aşkımdı’
Gülfidan, eşinin ölümüyle sonuçlanan süreci şöyle anlatıyor, “Ben Balıkesir üniversitesi El Sanatları Bölümü’nü bitirdim. Uğur ise ilkokul mezunuydu. çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz. üniversiteye gitmeden 2 yıl önce flört etmeye başladık. Birbirimizi sevdiğimizi ailemizden sakladık. üniversite bittikten sonra yani 10 ay önce kaçmaya karar verdik. Uğur beni kaçırdı ve hemen sonrasında da evlendik. Evliliğimizin 3 ayı güzel geçti ama daha sonra aşırı kıskançlığı şiddete dönüştü. Pencere bile açtırmıyordu. Hatta televizyona çıkan erkeklerden bile beni kıskanıyordu. Bu kıskançlığı 3 ay içinde şiddete dönüştü.
Dövüyordu, tekme - tokat saldırıyordu, hakaret ediyordu, üzerimde sigara söndürüyordu.”
‘İlk işim ikinci üniversiteyi kazanmak’
Eşi Uğur’un ismini duyduğunda gözlerini yere düşürüyor. Yüksek sesle söylediği en net cümle ise “Pişmanım.” Ellerini koyacak bir yer bulamıyor, sesi titriyor ancak her seferinde duyduğu pişmanlığı dile getirmeye çalışıyor. Sözleri boğazına diziliyor, karşısında oturan babasının gözlerine bakıyor.