Erzurum Güncel- Binlerce yıl boyunca varlığını sürdüren Türk milletinin büyük devletlerinden biri olan ve yedinci asrını yaşayan Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla büyük kayıplarla girdi. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda çok ağır yaralar aldı. Çanakkale ve Kut'ül-amare gibi önemli zaferlere rağmen, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasıyla teslim oldu. Avrupalı güçler, uzun süredir bekledikleri fırsatı bulmuş gibi görünüyordu. Orta Avrupa ve Balkanlar'dan uzaklaştırılan Türkler, Kastamonu'dan başlayarak Ankara ve çevresine sıkıştırıldı. Bu durum, Anadolu'nun sahillerini ele geçirme ve Doğu Anadolu'da Trabzon'dan Mersin'e uzanan bir hattı kullanarak büyük bir Ermeni devleti kurma projelerini hayata geçirme amacını taşıyan Avrupalı güçlerin planlarına uygun düşüyordu. Asıl hedefleri ise Türkleri tüm Anadolu'dan sürmekti, ancak bu projeyi İngilizlere devretmiş gibi görünüyorlardı. İngilizler ise diğer sömürge bölgelerinde yaptıkları gibi, doğrudan savaşmak yerine kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde başkalarını savaştırarak kazanma stratejisini tercih etti. Bu bağlamda Yunanistan'ı devreye soktular. Aşırı milliyetçi Yunanlar için bir kez daha saldırganlık fırsatı doğmuştu. 1821'de bağımsızlık savaşını başlatmışlardı ve o zamandan beri toprakları sürekli genişlemişti. Bizans İmparatorluğu'nun canlanma umudu ve Anadolu Yarımadası'nı ele geçirme hayaliyle, 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkarma yaparak Türk topraklarını işgal etmeye başladılar.
Türk milleti, binlerce yıllık şanlı geçmişinin en zor günlerinden biriyle karşı karşıya kaldığında, Mustafa Kemal Paşa etrafında birleşti. 19 Mayıs 1919'da Samsun'dan başlayarak dünyaya yeniden doğuşun mesajı verildi. Sivas ve Erzurum Kongreleri, Kurtuluş Savaşı'nın yol haritasını çizdi. İnönü savaşlarının ardından Mustafa Kemal, ordunun başına geçerek kapsamlı bir mücadele yürüttü. Türk ordusu, Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilerek Yunan ordusunu Anadolu içlerine çekti ve onlara tarihi bir ders verdi. 22 Ağustos - 13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün süren Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan ordusu büyük bir yenilgi aldı. Ancak Anadolu'yu işgal etme hayallerini sürdüren Yunan genelkurmayı, Afyon-Eskişehir hattına çekilerek toparlanmaya çalıştı. Ancak Mustafa Kemal Paşa, onlara bu fırsatı vermedi. 26 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Büyük Taarruz'u başlatarak 30 Ağustos'ta Türk Milleti'ne tarihinin en büyük zaferlerinden birini yaşattı. 9 Eylül'de İzmir'in yeniden ele geçirilmesi, düşmanın sonunun geldiğine işaret ediyordu. Türkler için ise 1919-1922, varlık-yokluk mücadelesinin zorlu bir dönemiydi. Bu dönem aynı zamanda Türklerin savundukları toprakların gerçek vatanı olduğunu tüm dünyaya ilan ettikleri bir süreci işaret ediyordu.
Zaferin 101. yılı
Ağustos ayı, Türk milletinin tarihinde özel bir yere sahiptir. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nden başlayarak, 1473 Otlukbeli, 1514 Çaldıran, 1516 Mercidabık, 1521 Belgrad, 1526 Mohaç, 1571 Kıbrıs ve 1922 Büyük Taarruz gibi unutulmaz zaferlerle dolu bir aydır. Bu zaferler, Türk milletinin direnişini, iradesini ve kararlılığını yansıtan anlamlı kilometre taşlarıdır.
Türk milletinin anavatanı olan Türkiye toprakları, tarih boyunca pek çok mücadeleye tanıklık etmiştir. Sultan Alparslan, Ebul Feth olarak anılan ve fatihlerin babası kabul edilen liderlerden biriydi. Malazgirt Meydan Savaşı'ndan günümüze, bu topraklar üzerinde birçok mücadele yaşandı. Ancak Ağustos ayında gerçekleşen iki büyük zafer, daha derin anlamlar taşımaktadır.
İlk zafer, Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu'nun yeni bir Türk yurdu haline gelmesiydi. Bu zafer, Anadolu'nun kapılarını Türklere açarak devletin temellerinin atılmasını sağlamıştır. İkinci zafer ise Dumlupınar'da kazanılan Başkumandan Meydan Muharebesi'dir. Bu zaferle birlikte, "Türklerin vatan ve millet bütünlüğü sonsuza dek bu topraklarda yaşayacaktır" düşüncesi, tüm emperyalist güçlerin kabul etmek zorunda kaldığı bir gerçek haline gelmiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi, yurt kazandıran bir zaferken, Başkumandan Meydan Muharebesi ise yurdun sonsuza dek korunmasını sağlayan bir zafer olarak öne çıkar. Malazgirt zaferi, Türklerin evrensel düzeyde ve özgün bir medeniyet kurma iradesini gösterdiği bir dönemeçtir. Tarihte ilk kez bir Roma İmparatoru olan Romen Diyojen, Sultan Muhammed Alparslan tarafından esir alınmıştır. Ancak ona, esir olarak değil imparator olarak muamele edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa da 26 Ağustos'ta Alparslan'ın ruhundan ilham alarak harekete geçmiş ve 30 Ağustos'ta Türk Milleti'ne yeni bir zafer kazandırmıştır.
26 - 30 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen Büyük Taarruz sırasında, Yunan generali Trikopis'in Çalköy yakınlarında esir düşmesi, tarihi bir anı olarak kaydedilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz sonrasında esir aldığı Yunan generaline büyük bir medeni yaklaşım sergilemiştir. Sultan Alparslan gibi, o da ordusunun başında, mücadelenin ortasında askerine komutanlık etmiştir. 1071'den 951 yıl sonra, Türk milleti aynı azim ve kararlılıkla varlığını sürdürmektedir. Bugünün Türk milleti, tıpkı geçmişte olduğu gibi, aynı ruhla geleceğe yürümektedir.
Savaşın dönüm noktası
30 Ağustos 1922 Dumlupınar Zaferi Türk Kurtuluş Savaşı'nın kritik bir dönüm noktası olan ve Türkler açısından büyük bir öneme sahip olan bir zaferdir. Zafer, 30 Ağustos 1922 tarihinde gerçekleşmiştir ve Büyük Taarruz'un bir parçası olarak tarihe geçmiştir. Dumlupınar, Yunan ordusunun son büyük saldırısı ve Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan bir savaş meydanıdır.
Bu zaferin Türkler açısından önemi şunlardır:
Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası: Dumlupınar Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktalarından birini oluşturur. Zafer, Türk ordusunun emperyalist işgalcilere karşı büyük bir direniş gösterdiğinin ve bağımsızlığı savunduğunun bir kanıtıdır. Yunan ordusunun bu yenilgisi, Türklerin milli mücadelesindeki kararlılığının ve özgürlüğü elde etme iradesinin bir ifadesidir.
İzmir'in kurtuluşu: Dumlupınar Zaferi, Yunan ordusunun büyük bir mağlubiyet almasına ve geri çekilmesine neden oldu. Bu durum, İzmir'e doğru ilerleyen Yunan işgalinin sona ermesine yol açtı. Bu zaferin ardından Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'i kurtararak Anadolu'nun işgalden kurtuluşunu sağladı.
Ulusal birlik ve dayanışmanın güçlenmesi: Dumlupınar Zaferi, Türk halkını bir araya getiren, milli birlik ve dayanışma duygularını güçlendiren bir faktördür. Türk milleti, çeşitli etnik ve sosyal grupların bir araya gelerek ulusal bir amaç uğruna omuz omuza savaştığı bir örnek oluşturmuştur.
Türk ordusunun yetkinliği: Dumlupınar Zaferi, Türk ordusunun yetkinliğini ve liderliğini vurgular. Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğindeki Türk ordusu, stratejik planlama ve etkili komuta altında zafer elde etmiştir. Bu zafer, Türk ordusunun yüksek disiplin ve eğitim seviyesini gösteren bir örnektir.
Lozan Antlaşması yolunda bir adım: Dumlupınar Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın sona ermesine ve Lozan Antlaşması'na giden yolu açan bir gelişmedir. Zafer, Türk tarafının masada daha güçlü bir pozisyonda müzakere etmesini sağladı ve sonunda Lozan Antlaşması'nın imzalanmasına yol açtı.
1922 Dumlupınar Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktalarından birini temsil eder ve Türkler açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu zafer, milli mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesinin ve bağımsız Türkiye'nin temellerinin atılmasının sembolüdür.
Malazgirt'ten Dumlupınar'a
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi, Türk milletinin jeopolitik merkezini Orta Asya ve Ortadoğu'dan Anadolu'ya taşıdığı bir dönüm noktasıdır. İstanbul'un fethiyle de Türkler, jeopolitik merkezlerini Avrupa'ya taşımışlardır. 1683'te başlayan gerileme süreci, 1921'de Sakarya Meydan Muharebesi ile durmuştur. 26 Ağustos 1922'de Afyonkarahisar-Kocatepe'de başlayıp 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesiyle sonuçlanan Büyük Taarruz, 1071 ruhunun hala canlı olduğunu kanıtlamıştır.
30 Ağustos Zaferi'nin etkileri sadece o güne sınırlı kalmamıştır. Bu zafer, Türk milletinin uzun süren bir barış dönemine adım attığı bir dönüm noktasıdır. Zaferden sonra, Türkiye'nin egemenliği altındaki topraklar uzun yıllar boyunca işgal girişimlerine maruz kalmamıştır.
Bu zaferle, sadece Anadolu toprakları Yunan işgalinden kurtarılmakla kalmamış aynı zamanda Türkiye'nin bağımsızlığını ilan etmesinde bir dönüm noktası olmuştur. 26 Ağustos'ta başlayan Büyük Taarruz süreci, 30 Ağustos Meydan Muharebesi ile doruk noktasına ulaşmıştır. Türk ordusunun süvari birliklerinin düşman gerisinde stratejik pozisyonlar alması, ardından yarma harekatı ile önce tek yanlı, sonra çift yanlı kuşatmaya dönüşmesiyle kesin zafer kazanılmıştır.
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin birlik, beraberlik ve inançla neler başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Bu zafer, Türk milletinin özgürlüğe olan sevdasının ve bağımsızlık tutkusunun zirveye çıktığı bir anıdır. Bu anlamlı zafer, sadece bir gün değil, Türk milletinin kalbinde sonsuz bir coşku ve gurur kaynağı olarak her zaman yaşayacaktır. Dolayısıyla Dumlupınar'a ayrı bir önem verilmelidir. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı gibi Dumlupınar Savaşları Alan Başkanlığı kurulması yararlı olacaktır.
Eğitim-Öğretim Yılı: 30 Ağustos ile 29 Mayıs arası bir zaman dilimi olarak kabul edilebilir
Türk milleti için tarih, sadece geçmişte yaşanmış olayların sıralandığı bir dizi tarih kitabında bulunan verilerden ibaret değil, aynı zamanda milli bir bilinç, şuur ve iradenin damgasını taşıyan bir hafıza kaynağıdır. Bu bilinç ve şuuru gelecek nesillere aktarmanın en etkili yollarından biri ise eğitimdir. Bu yüzden, her yıl 30 Ağustos'ta başlayıp 29 Mayıs'ta sona eren bir "Eğitim-Öğretim Yılı" belirlemek, Türk milletinin tarihine ve milli değerlerine verilen önemi bir kez daha vurgulamak anlamına gelir.
Bu Eğitim-Öğretim Yılı, sadece bir takvim düzenlemesi değil, aynı zamanda Türk gençlerinin ve çocuklarının milli zaferlerle daha erken yaşta tanışmalarını sağlamak için bir fırsattır. Coğrafi ve iklim koşullarına uygun bir şekilde belirlenebilecek bu zaman dilimi, öğrencilerin tarihi olayları daha yakından anlamalarına ve milli değerlerle iç içe bir eğitim almalarına imkan tanır.
30 Ağustos'un her yıl eğitim yılının başlangıcı olarak kabul edilmesi, Türk milletinin zafer ve bağımsızlık tutkusunun tazelenmesini sağlar. Öğrenciler, bayram havası içinde ve özgüvenle tarihlerini kutlamış olurlar. 30 Ağustos Zaferi gibi büyük zaferlerin anlamını daha iyi kavrarlar. 30 Mayıs'ta tatile girmek ise bir başka bayram coşkusu ile öğrencileri ödüllendirir ve tarih bilincini daha da pekiştirir.
Bir milletin tarihine duyduğu saygı, o milletin geleceğine duyduğu inancın bir yansımasıdır. Balkan Savaşlarından itibaren 10 yıl boyunca büyük bir mücadele veren ve zaferi hak eden Türk milleti, 30 Ağustos 1922'de 851 yıl öncesinde Malazgirt'te olduğu gibi bir kez daha büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zafer, sadece silahlı kuvvetlerin değil, aynı zamanda milletin birlik ve beraberlik ruhunun bir sonucudur. Bu zaferin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerimizin ruhları şâd olsun. Malazgirt'in 952. Yılı ve Kocatepe'nin 101. Yılı, Türk milletinin büyük zaferleriyle dolu tarihinde anlam dolu sayfalardır. Bu zaferlerin anlamı ve değeri, gelecek nesillerimize aktarılmalı, kutlanmalı ve unutulmamalıdır.
Açık Görüş - Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak/ AKŞAM