Meclis 54 yasa çıkarabilirken Cumhurbaşkanlığı 68 kararname: Çarpıcı rakam

Meclis grup toplantısında konuşan İyi Parti lideri Meral Akşener, başkanlık sisteminin ortaya çıkardığı sorun ve sıkıntılardan bahsederek ortaya çıkan durumu rakamlarla iletti.

Erzurum Güncel- İyi Parti lideri Meral Akşener, partisinin meclis grup toplantısında konuşuyor. Akşener, partisinin parlamenter sistem önerisini açıkladı. Başkanlık sisteminin sıkıntılarından bahseden Akşener, Cumhurbaşkanlığı'nın 68 kararname çıkarırken milletin meclisinin 54 yasa çıkarmış olmasını yasamayı yürütmenin karşısında güçsüzleştirmenin ispatı olarak tanımladı.

Rize'ye gerçekleştirdiği ziyarette karşılaştığı olayla ilgili konuşan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı esnaf paketine değinen Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

"Milletimizin en önemli hasletlerinden biri olan ev sahipliğini, Karadeniz'in mertliğine yakışır şekilde yerine getirdiler. Allah onlardan razı olsun. Biz ziyaretlerimizi yaparken İkizdere ve Çayeli'nde Ak Parti teşkilatlarının sağdan soldan topladıkları küçük gruplar üzerinden bazı provokasyon girişimleri oldu. Ancak ne Rizeli kardeşlerim ne de Rizeli dava arkadaşlarım bu girişime prim vermediler. Onlara da buradan teşekkür ediyorum.

BANA TÜRKİYE'NİN HİÇBİR YERİNDE ZARAR GELMEZ

Yanlış anlaşılmasın, ben Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını anlayabiliyorum. Bu arkadaşlar son dönemde çok zor günler geçiriyorlar. Kaçmak zorunda oldukları birçok soru, sektirmek zorunda oldukları bir dolu iddia, sulandırmak zorunda oldukları koskoca bir millet gündemi var. Bunun için de benim sözlerimi çarpıtıp acaba buradan bir yol olur mu diyorlar. Varsın desinler ben bunu anlarım. Bazen bu tür siyasi işler olur. Tırnak içi söylüyorum işleri. Bunu bilirsiniz ama... Bunu yaparken Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmaya cüret etmelerini asla kabul etmem. Kimse heveslenmesin. Bana Türkiye'nin hiçbir yerinde zarar gelmez. Ben Rize'nin geliniyim. Hele Rizeliden bana hiç zarar gelmez.

KÜÇÜK ORTAK ACINASI ÇABASINI BANA CİROLAMAYA KALKIYOR

Dün de küçük ortak çıkıp acınası çabalarını bana cirolamaya kalkmış. Neymiş efendim benim Rize'ye gitmem provokasyonmuş. Neymiş efendim, esnaf gezmeyecekmişim. Bak sen hele. Sayın Bahçeli, ben gezmezsem kim gezecek muhterem; büyük ortağın saraydan çıkmıyor ortada yok, sen zaten hiç yoksun. Ben de gezmezsem bu esnafı kim gezecek. Milletimizin derdini kim dinleyecek. Buradan sormak istiyorum; en son ne zaman esnaf ziyareti yaptın, en son ne zaman çiftçinin elini sıktın, en son ne zaman işsize iş buldun, en son ne zaman milletin derdini merak ettin. Biz bu yolculuğa çıkarken milletimize söz verdik; koltuk değil, ayakkabı eskiteceğiz dedik. Allah'a bin şükür olsun, ben size verdiğim sözü tuttum, sizi de bana verdiğiniz ve hep birlikte milletimize verdiğimiz sözü tuttuk. Bizim ayakkabılarımız eskimeye devam ediyor ve eskitmeye de devam edeceğiz. Sen iktidarın küçük ortağısın. Madem bizim esnafa gitmemizden rahatsızsın, o zaman bir zahmet o çok değerli koltuğundan kalkacaksın, milletinin ayağına gideceksin. Aynı benim yaptığım gibi gideceksin, Rizeli esnafın, Ispartalı çiftçinin, gül yetiştiricisinin, kiraz, elma yetiştiricisinin, veteriner olup iş bulamadığı için besicilik yapıp iflasın eşiğinde olan üniversite mezunu gencin halini hatırını soracaksın. Yani kürsüden öfke tiratları atmayı bırakıp işini yapacaksın. Nefret siyasetiyle değil, millete hizmet siyasetiyle rekabet edeceksin. Eğer bunları yapamıyorsan da, bize gölge etmeyeceksin

YOLSUZLUK HER YANI SARIYOR, İKTİDAR GİDİYOR DEMEKTİR

Aziz milletim; İktidarlar, millet iradesiyle göreve gelir. Çünkü iktidar olmak demek, sizi o makama getiren millete, hizmet etmek demektir. Milletin, huzur ve refah içinde yaşamasını sağlamak, zengin ve mutlu bir ülke inşa etme sorumluluğunu, üstlenmek demektir. Nitekim, iktidar işini iyi yapar, milleti mutlu ederse, görevine devam eder. Aksi olursa da, millet sandıkta iradesini koyar, iktidar gider.

Mesela, yolsuzluk her yanı sarıyor ve yapanın da yanına kar kalıyorsa, iktidar gidiyor demektir. Mesela, yoksulluk çığ gibi büyüyor, işsizlik zirve yapıyor, ülkenin parası pul oluyorsa, iktidar yolcudur demektir. Mesela, enflasyon canavarı sahneye çıkıyor, vatandaş, sürekli artan fiyatlara ezdiriliyorsa, İktidar için yolun sonu görünüyor demektir. Mesela, ülkeyi yönetenler, iktidara gelirken verdiği sözleri unutuyor, hatırlatanları da terörist ilan ediyorsa, dönülmez akşamın ufkuna gelinmiş demektir. Mesela, vatandaş hayatta kalma mücadelesi verirken, İktidar, ülkenin bütün kaynaklarını eşe dosta yandaşa aktarmaya devam ediyorsa, O ülkede, o iktidar ömrünü tamamlamış demektir.

İktidardakiler, ömür boyu iktidar hayalleri kursalar da, bu durum hep böyledir. İktidardakiler, yetkinin ve kararın millete ait olduğu gerçeğini hesaba katmayıp, o sandık bir gün gelmeyecekmiş gibi, günlerini gün etseler de, bu gerçek hep böyle olmuştur, hep de böyle olacaktır.

MÜJDE DİYE YİNE KREDİ VERDİ, BORÇ VERDİ

Geçen hafta tane tane anlatmıştım. Sayın Erdoğan iktidara gelirken, vaatlerde bulundu, milletimiz de ona güvendi ve yetkiyi verdi. Ancak 19 yılın sonunda, bırakın vaatleri gerçekleştirmeyi, Sayın Erdoğan ve bol maaşlı danışmanları, saraya kapanarak koptukları milletimizi, fakirlik, işsizlik ve yolsuzlukla baş başa bıraktı. Bakın, size en yakın ve güncel örneği hatırlatayım. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, bozulan ekonomi ve pandemi karşısında, bunalan milletimize, el uzatmadı. Ara ara, lütuf gibi sunduğu, küçük pansuman tedbirler dışında, pandemi boyunca milletimiz, devletini yanında göremedi. Buna rağmen geçen hafta, kendisi çıktı, zor durumdaki esnafımıza sözüm ona müjdeler açıkladı. Yine kredi verdi, yine borç verdi. Paket kapsamında, 1.4 milyon esnafımıza da, 4 milyar 622 milyon lira hibe verileceğini açıkladı. Olmadığı zaman, bir lira bile kıymetlidir, amenna. Ama, o dört milyarı öyle bir anlattı ki, şaşarsınız. Mesela, 4 milyar demedi, “4 milyaaaaaaar” dedi. Ciddiyetsizliğe bakar mısınız?

Aylardır kepengi kapalı esnafımız, tedarikçileri ve aileleriyle birlikte, 20 milyona yakın insanımız demek. 1 yıldan fazla zamandır, borçla harçla idare ediyorlar, eşlerinin ziynetiyle kira ödüyorlar. Arkadaş çıkmış, destek paketinin büyüklüğüyle değil, “a”nın uzunluğuyla esnafı kafalamaya çalışıyor. İkna siyasetinde gelinen son nokta. Gerçekten ibretlik. Allah akıl fikir versin.

Sayın Erdoğan; Sen “a”yı uzattıkça, sıfırlar da o kadar uzamıyor. Sen “a”yı uzattıkça, vatandaşın derdine derman olunmuyor. Sen “a”yı uzattıkça, pandemi sürecinde esnaflarımızı yalnız bıraktığın gerçeği değişmiyor.

TEK KİŞİYE 20 MİLYON VATANDAŞA VERDİĞİNİN İKİ KATINI VERİYORSUN

Dünyada devletten en çok iş alanlar listesinin zirvesinde olan, o beş müteahhitten birinin, pandemi döneminde, tek kalemde 9.4 milyar liralık vergi borcunu sildin. Dile kolay, 9.4 Milyar lira… Ekonominin bel kemiği olan esnafa, 4 milyar 622 milyon lira, tek bir müteahhide 9.4 milyar lira…

Böyle vicdansızlık olur mu? Tek bir kişiye, 20 milyon vatandaşımıza verdiğinin iki katını veriyorsun, üstüne bir de böbürleniyorsun. Böyle utanmazlık olur mu? Yazıktır, günahtır!

Bitti mi? Hiç biter mi?… Bu açıklamanın ertesi günü, milletin cebinden, bir yılda, 26 milyar lira daha almanın tezgahını kurdular. Ne yaptılar? Akaryakıttaki ÖTV oranını, görülmemiş şekilde artırdılar. 3994 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, benzine 55 kuruş, motorine 67 kuruş, LPG’ye 35 kuruş zam geldi.

Vicdansızlığa bakar mısınız? Esnafımıza verilecek 4 buçuk milyar liralık destek, bu akaryakıt zammı ile sadece 2 ayda, vatandaştan geri alınacak. İBAN yollamayı bıraktılar, artık direkt olarak vergi kesiyorlar. İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Bu akaryakıt zamları ile, önce lojistik maliyetleri artacak, sonra üretici maliyetleri artacak, en son da tüketici enflasyonu artacak. Yani hem vatandaşımızın cebinden daha fazla vergi çıkacak, hem de hayat daha da pahalı olacak. İşte size Ak Parti iktidarının, pandemiyle mücadele stratejisi. İşte size Ak Parti iktidarının, zor gününde milletinin yanında olma anlayışı. İşte size Ak Parti zihniyeti. Yazıklar olsun!

DEVLET BÖYLE YÖNETİLMEZ

Aziz Milletim; Öyle zamanlardayız ki, devleti idare edenlerin hangi icraatına, hangi işine baksak, elimizde kalıyor. Biliyorsunuz, sosyal medyada bir video fırtınası, aldı başını gidiyor. İktidar mensuplarının isimleri, çirkin işlerin, garip ilişkilerin aktörleri olarak geçiyor.

Normalde, bizim siyaset anlayışımıza göre, parti içi meselelere karışmak olmaz. Ak Parti ve ortaklarının içindeki skandallarla, milletin gerçek gündeminin gölgelenmesini kabul edemeyiz. Ama bu kepazeliği, artık sadece Türkiye değil, dünya takip ediyor.

Buradan konunun tüm paydaşlarına seslenmek istiyorum; Beyler; Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı söz konusu. Koskoca Türk Devleti’ni, cümle aleme rezil ettiniz. Bu işler, karşı videolar yayınlamakla, gizemli hikayeler anlatıp, gerçekleri bulandırmakla olmaz. Ekranlara çıkıp saçmalamakla, hamasetle hiç olmaz. Böyle devlet yönetilmez.

Bu işler, bütün iddiaları araştıracak ve gerçeği milletimizin önüne koyacak, şeffaf bir yargı süreciyle olur. Devlet itibarının, kişiler üzerinden, daha fazla ayaklar altına alınmasına izin verilemez. Yapılacak olan basit. İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir, Cumhuriyetin savcıları ve hakimleri devreye girer, gereken yapılır. Olması gereken budur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışan budur. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Adalet bunu gerektirir.

Yargı işini yapar, hakikat neyse ortaya çıkar. Suçu olan cezasını çeker. Suçu olmayan aklanır, işinin başına döner. Bu kadar basit.

DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAKSIN

Sayın Erdoğan; Bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın? Çalışma arkadaşlarına ne zaman çekidüzen vereceksin? Alengirli abuk sabuk işlerinizle, aziz milletimizin en büyük kıymeti olan devletimizi, daha fazla yaralamayın. Çıkın, makamlarınızın sorumluluğuyla, temsil ettiğiniz devletin ciddiyetiyle, gerekeni yapın. Memleketi de, daha fazla küçük düşürmeyin. Ayıptır, günahtır.

Milletimiz bu zor zamanlarda ne yiyor, ne içiyor, ne yapıyor, umurlarında bile değil. Dört ayda 434 vatandaşımız intihar etmiş. Umurlarında bile değil. Her gün memleketin bir yerinden, bir cinnet çığlığı yükseliyor. Umurlarında bile değil. Önümüzdeki dönemde özellikle hizmet sektöründe işten çıkarmalar artabilir. Yılın ilk 5 ayında, 2 Milyon 750 bin yeni icra dosyası açılmış. Çekilen krediler ödenemiyor, borçlar artık ötelenemiyor. Ama Sayın Erdoğan, gerçeklerle yüzleşeceğine, bize hala 2053 masalları anlatıyor.

Bu düzen böyle gitmez. Türkiye böyle yönetilemez. Ömrünü tamamlamış, milletine sırtını dönmüş bu iktidarın, artık görevi devretme zamanı geldi. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Bunu, karış karış gezdiğimiz Türkiye’de, milletimiz söylüyor.

MİLLET BİZİ ÇAĞIRIYOR

Ezilen, yok sayılan, sokakta yürüyemeyen kadınlar bizi çağırıyor! İşsiz gençlerimiz, umutsuz milyonlar bizi çağırıyor! Ay sonunu getiremeyen emekliler, emekçiler bizi çağırıyor! Memleketin yağmalanan doğası, cennet köşeleri, ırmağı, ağacı, suyu bizi çağırıyor! İkizdere, Kaz Dağları, Salda Gölü bizi çağırıyor! EYT’li kardeşlerim bizi çağırıyor! 3600 ek gösterge hakları verilmeyenler bizi çağırıyor! Ez cümle; Memleket bizi, Millet Bizi Çağırıyor!

Değerli dava arkadaşlarım; Bizler o kutlu çağrıyı duyuyoruz. Milletimizin ilk sandıkta bize vereceği sorumluluğu, layıkıyla yerine getirebilmek için bugünden çalışıyoruz. Biliyoruz ki; milletimizin huzur ve refahı için, zengin ve mutlu bir Türkiye için, ilk iş, bu ucube sistemden kurtulmamız gerekiyor.

'İYİ'LEŞTİRİLMİZ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM ÖNERİSİ

İşte o nedenle bugün, bu salonda, milletimizin huzurunda, bir aradayız. Bugün, bu salonda, ekran başında bizleri izleyen milyonlarla bir aradayız. Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye için atacağımız ilk adımı, aziz milletimizin takdirine sunuyoruz. İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz, milletimize, memleketimize hayırlı olsun!

Büyük Türk Milleti; İYİ ve cesur evlatlarının, bugün, burada. Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların sebebi olan, bu ucube sisteme son vereceğiz. Hukuksuzluğa, keyfiliğe, liyakatsizliğe, adaletsizliğe dur deyip, Milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin geleceği için, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i milletimizle birlikte inşa edeceğiz.

Peki İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem nedir? Öncelikle belirtmek isterim ki; İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; Sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye, doğadan demokrasiye, hemen her alanda ülkemizin karşılaştığı sorunların anahtarıdır. Türkiye’nin, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle, içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yoludur. Adaleti, vicdanı, liyakati, ortak aklı, Türk Devlet geleneğine yakışanı gösteren, Milletten yana olanı tarif eden, devletle milleti yeniden buluşturan, bir sistem tasarımı, bir ilkesel çerçevedir.

PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ DEVLETİN KÖKLÜ KURUMLARINI ZAYIFLATTI

Aziz Milletim; 12 Eylül Darbesi ve devamındaki süreç, yüksek seçim barajı ve seçim kanunlarındaki çarpıklıklar dolayısıyla, iktidar partilerine, aldıkları oy oranından daha büyük bir güçle, ülke yönetme imkanı verdi. Ülke yönetimini ortak akıldan uzaklaştırdı. Yıllar boyu yaşadığımız bu siyasi felaketin ardından, FETÖ terör örgütünün, 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi ve devamındaki OHAL döneminde, darbe girişimiyle mücadele sloganları eşliğinde, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildi.

Yüzde 50+1’i sağlamak için, her şeyin mübah görüldüğü bu sistem, siyaseti, seçmeni ve dolayısıyla milletimizi kutuplaştırdı. Milletimizin, gelenek ve görenekleriyle harmanlanmış, birlik ve dayanışma kültürü, yerini kutuplaşmaya, birbirinden uzaklaşmaya, gündelik diyaloglarda bile, hakaret dilinin kullanıldığı bir siyasi iklime bıraktı. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi nedeniyle, devletimizin köklü kurumları zayıflatıldı, kurumsal hafızasına zarar verildi ve binlerce yıllık devlet geleneğimizin yarattığı birikim, açıkça tasfiye edilmeye çalışıldı. Bunların neticesinde ise, bugün tüm gerçekliğiyle yaşadığımız yönetim krizi, ekonomik sorunlar ve toplumsal deformasyon ortaya çıktı.

CUMHURBAŞKANI BİR DÖNEM GÖREV YAPABİLECEK VE SÜRESİ 6 YIL OLACAK

Değerli dava arkadaşlarım; “İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem İlkeleri” olarak belirlediğimiz ilkeler, Demokratik Hukuk Devleti idealimizin özünü oluşturan, Özgür Birey, Güçlü Sivil Toplum Kuruluşları, Güçlü Devlet ve bunlarla birlikte Güçlü Milli Ekonomi hedeflerimizin inşasını sağlayacak, temel yapıtaşlarıdır.

Peki o ilkeler neler? Şimdi dikkatle dinlemenizi rica ediyorum. Birinci ilkemiz; Tarafsız Cumhurbaşkanı.

İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Türkiye Cumhuriyeti, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yönetilecek. Cumhurbaşkanı’nın, hiçbir partiyle bağlantısı olmayacak. Cumhurbaşkanlığı makamı, tarafsız ve partiler üstü bir şekilde, devleti ve milletin birliğini temsil edecek. Çünkü, partili bir Cumhurbaşkanı’nın, siyaseten taraf olacağı için, milletin birliğini temsil etmesi mümkün olamaz. Nitekim olamıyor da…

İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetki alanı, demokrasinin tıkandığı alanlarda, kurumlar arasından hakemlik vazifesini ifa eden, devletin en üst organı şeklinde düzenlenecek. Böylece, partili Cumhurbaşkanı’nın, meclisimizi etkisiz hale getiren karar ve uygulamalarının önüne geçilecek. Keyfi uygulamalarla elinden alınan yasama gücü, yeniden Milletin Evi’ne, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne devredilecek.

Ancak tarafsız Cumhurbaşkanı sadece temsili görevler üstlenmeyecek. Türk siyaset pratiği gösteriyor ki, bazı görev alanlarının, siyasi tartışmaların dışında tutulması şart. Bu bakımdan, siyasi aidiyet dışında, sadece liyakatin gözetilmesi gereken, örneğin, Genelkurmay Başkanı, MİT Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, büyükelçiler ve valilerin atanmasında, üçlü kararnameyle, Cumhurbaşkanı söz sahibi olacak.

Cumhurbaşkanı’nın birden fazla defa seçilmesi durumunda, ikinci dönem yeniden seçilmek amacıyla, gündelik siyasete dahil olması kaçınılmazdır. O nedenle, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Cumhurbaşkanı, yalnızca bir dönem görev yapabilecek ve görev süresi 6 yıl olacak. Görevi sona eren Cumhurbaşkanı, aktif siyasete dönemeyecek. Aziz Milletim, değerli milletvekilleri; İkinci ilkemiz: Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis.

TÜRKİYE'DE ANAYASA VE ANAYASAL KURUMLAR ETKİSİZ HALE GELDİ

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra, Türkiye’de, Anayasa ve anayasal kurumlar etkisiz hale geldi, Millet Meclisi’nin etkinliği azaldı, ve demokratik yönetimin gereği olan, katılım süreçleri ortadan kalktı. Karar mekanizmaları tasfiye edilerek, bir kişinin iki dudağı arasına teslim edildi. Bu nedenle de ortaya sorunlu bir demokrasi çıktı. Dünyanın bugünkü şartlarında, sorunlu demokrasi, sorunlu bir yargı ve sorunlu bir ekonomi demektir.

İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, çoğulculuğa dayanacak. Çatışmacı, dışlayıcı siyasetin aksine, uzlaşmacı ve kapsayıcı siyasetin yapılmasını sağlayarak, öncelikle demokrasimizi güçlendirecek.

Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum; Koalisyon hükûmetleri, bugüne kadar, Sayın Erdoğan tarafından, ülkenin kalkınmasının, ekonomik refahın, siyasi iradenin hızlı hareket etmesinin önünde, bir büyük engelmiş gibi gösterildi. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin de, bu koalisyon dönemlerini bitireceği iddia edildi. Ama maalesef, işin pratiğinde, bu iddialı söylemin aksine, Türkiye bir ittifaklar rejimine muhtaç hale geldi. Nitekim, bugünkü iktidar yapısına baktığımızda, devletin ve milletin iyiliği için ortak paydada buluşma hedefinin, yerini, siyasi ikbal kaygısıyla kurulan, bir koltuk ittifakı anlayışına bıraktığını görüyoruz. Böyle bir anlayış Türkiye’yi geleceğe taşıyamaz. Nitekim taşıyamıyor. Bu durumu milletçe, geçtiğimiz 3 yılda, en acı şekilde yaşadık.

İşte o nedenle, biz diyoruz ki; İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ülke yönetimi, tek bir kişinin değil, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu’nun yetkisinde olacak. Hükûmeti kurma ve hükûmet etme süresi, adil ve serbest seçimlerle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından belirlenecek. Tek bir partinin milletvekili sayısının, hükûmet kurma yeterliliğine sahip olmaması hâlinde, elbette koalisyon hükûmetleri kurulacak. Ama koalisyon hükûmeti kurulmadan önce, şeffaf yönetim anlayışıyla, partiler arasında yapılacak koalisyon protokolü, milletimizle açık bir biçimde paylaşılacak.

YASAMA YÜRÜTME KARŞISINDA GÜÇSÜZLEŞTİ

Değerli milletvekilleri; Bugünkü sistemde, Cumhurbaşkanı, bakanların atanmasında ve görevden alınmasında tek yetkili. Meclis onayı aranmıyor. Dolayısıyla bakanların Meclise karşı sorumluluğu yok. Bu sorumsuzluk, demokrasi, hukuk ve ekonomide yaşadığımız yıkımın en önemli nedenlerinden biri.

İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ise, Meclis dışından Bakan atanamayacak. Bakanlar, Başbakan tarafından milletvekilleri arasından seçilecek ve tek kişiye karşı değil, hem kurul olarak birlikte, hem de her bir bakan ayrı ayrı olmak üzere, milletin seçtiği meclise karşı sorumlu olacak.

Dava arkadaşlarım; Güçsüz meclis, eksik demokrasi demektir. Ancak bu ucube sistem, Gazi Meclisimizi devre dışı bıraktı. Milletin Evi, tarihinin en büyük yetki kaybını yaşadı. Bir dönem düşünün ki, 68 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle, devlet teşkilatına ilişkin çok önemli düzenlemeler yapılırken, aynı dönemde, milletin meclisi, ancak 54 yasa çıkarabilsin. Bu, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin, yasamayı yürütme karşısında güçsüzleştirdiğinin, apaçık bir ispatıdır.

Siyaset Haberleri

Erdoğan'dan CHP'ye Atatürk çıkışı
Devlet Bahçeli "Öcalan" çağrısını yeniledi