Nezahat Teyze, eşini evlendirmiş!

13 yıldır sokağa adım atmadı Nezahat Teyze. Kas hastalığı yüzünden kötü günler yaşasa da hiç isyan etmedi, dilinden duayı düşürmedi. Sabrının meyvesi olmalı, Hz. Eyyub'la buluştu rüyalarında.

Erzurum Güncel-

Amansız hastalık, son kez eşine dokunmaya da izin vermedi. Ağladı, ağladı ama o eller gözyaşlarını silmek için de kalkamadı yerinden.

Sağlıklı bir çocukluk geçirmiş Nezahat Teyze. 18'inde evlenmiş, mesut bir yuva kurmuş. Ancak tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanınca bu mesut yuvaya gölge düşmüş. 23 yaşındayken tabanlarında başlayan ağrılar aman vermemiş. Doktora gitmişler gitmesine ama teşhis koymak ne mümkün! 1980'lerde tıbbın geldiği nokta belli. Teşhis konulsa bile tedavisi yok. Hastalık hızla ilerlemeye başlamış ve bir gün Nezahat Teyze, oturduğu yerden kalkamamış. Ne olduğuna anlam verememiş önce, elleriyle yerden destek alarak kalkmaya çalışmış fakat sonuç beyhude. Durumun geçici olduğunu düşünmüş, tekrar kalkamama ihtimali aklına bile gelmemiş. Defalarca hastaneye götürmüşler Nezahat Teyze'yi. Erzurum'da bir doktor 'kas hastalığı' teşhisi koymuş. Zamanla ilerleyen hastalık tüm vücudu sarınca da bırakın yürümeyi, elini kıpırdatamaz hale gelmiş teyzemiz.

Hastane sevkleri bitmek bilmeyince 1988'de Erzurum'dan İstanbul'a göç etmişler. Günler günleri hastane duvarları arasında kovalamaya başlamış. Nezahat Teyze, iyileşme ümidini kaybetmiyor tabii. Doktorun biri bir gün çıkacak ve 'iyi olacaksın' diyecek diye beklemiş durmuş ama nafile. Hâlâ iyi değil Nezahat Teyze.

çocuklarının saçlarını tarayamamış

Kızı okula başlayınca yüreği iyice dağlanmış. çocukların saçlarını tarayamamak, yakalığını takamamak günbegün ağır gelmiş. Hele bir gün kızı gelip de 'Anne herkesin annesi çocuğunu parka götürüyor, sen neden bizi götürmüyorsun?' deyince günlerce kendine gelememiş Nezahat Teyze. "Herkesin evladı okuldan gelir, annesinin hazır yemeklerini yer ama benim çocuklarım gelip bana yemek hazırlıyordu." diyor gözyaşları içinde.

Eşine evlenmesi gerektiğini anlatmış

Hiç kimse teyzenin içinde kopan tufanı, çektiği acının şiddetini ölçemiyordu, göremiyordu. Bir kişi hariç: İmam eşi Zinnur Bey. Nezahat Hanım'a hastalığını hissettirmemeye çalışırmış, çocuklarıyla yakından ilgilenirmiş. Nezahat Teyze'nin yüreği elvermemiş bu hale. Bir gün eşini karşısına almış ve ona evlenmesi gerektiğini izah etmiş. Zinnur Bey, kabul etmemiş önce. Ancak bir süre sonra eşinin ısrarıyla razı olmuş. İnsan çok sevdiği eşini bir başkasıyla evlendirecek fedakârlığı nasıl yapar diye düşündüğümüz sırada Nezahat Teyze dile geliyor: "Hastalığımın tedavisi mümkün değildi. Hastalığa yakalanalı 8 yıl olmuştu. Eşimin, çocuklarımın hizmetini göremiyordum. Bir hanım gelir, beyime hizmet eder, çocuklarıma sahip çıkar, dedim. Gelen hanımla abla kardeş oluruz diyordum. Ancak hiçbir şey düşündüğüm gibi olmadı. Diğer hanımla 1 yıl birlikte oturduktan sonra evleri ayırdık." Nezahat Teyze, yaşadığı kötü günlere rağmen bu kararından pişman olmadığını söylüyor ve ekliyor: 'Fani dünya, bâki olan Allah.' h.kose@zaman.com.tr

***

Eşi vefat ettiğinde gözyaşlarını silemedi

İki sene önce çok sevdiği eşini kaybetmiş Nezahat Hanım. Eşi kalp ve tansiyon hastasıymış. İkinci hanım kapıyı çalmış bir gün. Zinnur Bey'in iyi olmadığını söylemiş. Bakmaya gittiklerinde babalarının naaşıyla karşılaşmış çocuklar. O an kopan çığlık Nezahat Teyze'nin kulaklarından gitmemiş bir daha. ölüm bütün soğukluğuyla karşısına dikilivermiş. Eşinin vefat ettiğini öğrendiği an dünyası yıkılmış bir kez daha. Eşi son kez evden çıkarılırken bir battaniye içerisinde Nezahat Teyze'nin yanına getirilmiş. Elini kaldırıp son kez dokunamamış eşine. Amansız hastalık buna izin vermemiş. Ağlamış, ağlamış ama o eller gözyaşlarını silmek için de kalkamamış yerinden. "Beyimin sarılıp yüzünü yüzüme koymak isterdim ama yapamadım." diyor ağlayarak. Ne o gün ne de sonrasında gidememiş eşinin mezarına.

Rüyasında Hz. Eyyub'u görüyor

Her yeri korkunç ağrılarla sızlıyor, kolunu bile kaldıracak gücü bulamıyordu kendinde. Ama ağrıları, sızıları ne kadar da şiddetli olursa olsun, sıkıntılarını mümkün olduğu kadar gizlemeye çalışıyordu. Eşini, çocuklarını daha fazla üzmek istemiyordu Nezahat Teyze. Hüzünlü bakışları yüreğimize saplanıyor. 'Ayaklanacak olsanız ilk nereye giderdiniz?' diye soruyoruz. 'Secdeye giderdim, secdeye.' diyor iç çekerek. Boynu dışında hiçbir uzvunu oynatamıyor ya, namazı oturduğu yerden ve kımıldayamadan ikame ediyor. Rüyalarından bahsediyoruz sonra. Rüyalarında koşup yürüdüğünü anlatıyor ve en can alıcı rüyasından bahsediyor. "Beyim vefat etmeden önce şiddetli göğüs ağrısı çekiyordum. O acıyla dua ettim ve uyudum. Rüyamda düzlük bir yerdeydim. Hz. Eyyub'un mezarını görüyorum. Mezardan uzun boylu, başı örtülü biri çıkarak sağ tarafımdan bana yaklaşıyor. Bir şey söylemeden duruyor ve süzülerek mezara giriyor. Uyandığımda hiç ağrı kalmamıştı."

HEMRA KöSE

Ege Haberleri

Türkiye'nin ormanları turizme açılıyor
Marmaris'te deprem!
Ege Denizi'nde 4.7 büyüklüğünde deprem
'Denize girmek sağlığa zararlı olabilir'