Erzurum Güncel- Annesi ile buluşması sosyal medyaya damga vuran ünlü şef Nusret Gökçe'nin özel hayatı bir kez daha gündem oldu. Sosyal medyada dikkat çeken paylaşımları ve dünyanın birçok yerinde açtığı Nusr-Et şubeleri ile adını duyuran Nusret, "annesine neden ev almadı?" sorusunun hedefi oldu. Peki Nusret Gökçe kimdir? Dünya çapında tanınan Nusret, kariyer basamaklarını nasıl tırmandı? Hayatının dönüm noktaları neler? Nusret'in biyografisini kendi anlatımıyla derledik...
Nusret, sosyal medya paylaşımlarında yaptığı "salt bae (tuz serpme)" hareketiyle dünya çapında üne kavuştu. Et pişirme ve servis etme videoları ile bir anda parlayan dijital dünyanın bu yeni fenomeni her açıklaması ve paylaşımıyla gündem oluyor. Spesiyal menüleri ile tanınan ve "ben eti konuşturuyorum" diyerek uzmanlık alanının altını çizen Nusret, aynı zamanda sosyal medyada, dünyada en çok takip edilen Türk olma özelliği taşıyor. Yüzlerce ünlü isimle bir araya gelen Nusret'in Bostancı Kasaplar Çarşısı’ndan Beverly Hills’e uzanan hayat hikayesi, dünya yeni şubeleri ve başarıya giden yolda yaşadıkları sık sık merak ediliyor.
NUSRET'İN BİLİNMEYEN YÖNLERİ
Nusret, meslek hayatına başlama hikayesini, verdiği demeçlerde şöyle özetliyor:
Meslek hayatına Bostancı kasaplar çarşısında, kasap çırağı olarak başlayan Nusret, o dönemde 10 ustayla bir dakika dahi boş durmadan çalışmıştır. Hiç senelik izin yapmadığını ve mesai gözetmediğini söyleyen Nusret, günde 18 saat çalışarak kariyer basamaklarını tırmanmaya başlamıştır. 2007'de İstinye Park'ta kasap-restoran konsepti hizmete başladıktan sonra, bu konseptin kendisini heyecanlandırdığını ifade eden Nusret, 2008-2009 yıllarında, bu sektörün dünyada nasıl olduğunu merak ettiği için Arjantin, Amerika ve Japonya'nın bu konuda en iyisi olduğunu düşünerek yola çıkmıştır.
SON MAAŞIYLA ARJANTİN'E GİTTİ HAYATI DEĞİŞTİ
Fransız bir müşterisinin aracı olduğunu, son maaşı ve kredi kartından çektiği 7 bin TL ile 2009 yılında Arjantin'e gittiğini anlatan Nusret "Üç ay boyunca çiftliklerde, kasaplarda, restoranlarda gezdim. Türkiye'ye dönünce maaşlı işime devam ettim. Çalıştığım kurumda tüm öğrendiklerimi sergilemeye başladım. 'Lokum'u ilk ben yaptım. 'Ceviz'i, 'Kafes'i ilk bende yedi insanlar. Gittim geldim, sanki etin kimyası değişti. 2010'da Amerika'ydı hedefim. Vize başvurusunda bulundum ama hesabımda para yok, üstüme kayıtlı evim, mülküm yok, evli değilim. 4 kez reddedildim. Arjantin sonrası birkaç kez gazete ve dergide çıkmıştım. Görevliye onları okuttum, 3 aylık vize verdi. ABD'de yaptığım menü, New York Times'da yayınlandı. New York'un en önde gelen dört restoranında para almadan, kaçak çalıştım" diyor.
Asıl hedefinin kendi mekanını açmak olduğunu söyleyen Nusret, çok teklif geldiğini ancak eski bir dostu Mithat Erdem'in finansman desteği ile Nusr-et'i kurarak yola çıktığını söylüyor. Mithat Erdem'e "Parayı ver, kısa süre sonra sana bir para sayma makinesi alacağım, para sayacaksın" diyen Nusret, 5-6 ay içinde sermayenin üstüne çıkarak kariyer basamaklarını tırmanmaya başladı.
"DUA EDİP, ŞÜKREDERDİM"
Nusret, ilk dükkanında her akşam kapının karşısına geçip adının yazdığı tabelayı seyrettiğini ve dua edip, şükrettiğini söylüyor. 2009 yılında ise D.Ream şirketinin CEO'su olan Levent Veziroğlu'nun kendisine "Nusret çok iyi şeyler olacak" dediğini ifade eden Nusret, Doğuş Grubu'yla imza atarak, Hollywood’un kalbine yerleşti. Los Angeles'ın, her şefin hayallerini süsleyen bir şehir olduğunu söyleyen Nusret, dünyaca ünlü isimlerin artık et yemek için değil, kendisini görmek için de geldiklerini belirtirken; “Nusret artık benim değil Türkiye’nin markası, sahip çıkmak lazım” diyerek markasının öneminin de altını çiziyor.
"HAYIR DEMEYİ SEVMİYORUM, ARI GİBİ ÇALIŞIYORUM"
Nusret, mekanına gelen müşterileriyle çekildiği fotoğraflar ile de gündeme geliyor. Hemen hemen herkesle fotoğrafı olan Nusret'in ünlü isimlerle fotoğraflar ve açıklamaları gündem olurken; kimseyi kırmadan fotoğraf çektirmek isteyenlere "evet" demesi de dikkatten kaçmıyor. Konuya ilişkin sorulan soruları cevaplayan Nusret şöyle diyor:
"Hayır, “no” demeyi sevmiyorum. Arı gibi çalışıyorum. Ben bu işi 26 senedir yapıyorum. 26 senedir aynı tempoda çalışıyorum. Tabii insanlara garip geliyor sabah erkenden işimin başına geçmem. Tüm gün buradayım. Kim gelirse gelsin masalarla ilgileniyorum. Son müşteri gidene kadar buradayım. Normalde bir restorana gittiğinde müdür gelir, belirli masalara selam verir. Ben her masaya muhakkak dokunuyorum, muhakkak servis yapıyorum. Nusr-Et markası 11 senedir var ama arkasında 26 yıllık bir tecrübe ve günde 18 saat çalışmak var. Gözümü açtığımdan beri çalışıyorum. İlk işime ilkokula giderken hafta sonları semt pazarında su satarak başladım. Hafta içinde de ayakkabı boyuyordum. 13 yaşıma geldiğimde de kasap çırağı olarak başladım. Nusr-Et markası var olurken de nasıl bir alın teri döküldü, nasıl bir emek sarf edildi açmak istiyorum. Bizim ikinci şube, Ankara şubesiydi. Ankara şubem açıldığı günden itibaren her gün akşam servisini Ankara’da geçirip son uçakla İstanbul’a dönüyordum. Sabah erken et seçip, öğle servisini İstanbul Etiler’de geçiriyor, saat 16.00 uçağıyla Ankara’ya gidiyordum. Akşam 19.00’da tekrar Ankara’da servise çıkıyordum. Akşam son uçakla da tekrar İstanbul’a dönüyordum. Bu durum Dubai şubesi açılana kadar 1.5 yıl sürdü. Dubai açıldıktan sonra her çarşamba gecesi son uçakla Dubai’ye gidip pazar gecesi İstanbul’a dönüyordum. 3 yıl boyunca Dubai-İstanbul trafiği devam etti. Bu işin başlarında gece restoranda sandalyenin üzerinde çok uyumuşluğum var."
"BEN HARVARD MEZUNUYUM"
Bostancı Kasaplar Çarşısı’nda yetişen Nusret, "Kasaplar Çarşısı, bu işin Harvard’ı sayılır. Orada iş kültürünü, çalışma disiplinini, insan tanımayı ve müşteri ilişkilerini öğrendik. Biz müşteriyi hiç konuşmasa bile ayakkabısından, kol saatinden tanırdık. Bostancı Çarşı Business School mezunuyuz da diyebiliriz. Bizim yaşadıklarımızı, bizim gördüklerimizi bugün Harvard’da ders olarak öğretiyorlar" diyerek, meslek hayatına dair dönüm noktası olan süreci özetliyor.
"BENİM SPOR VİDEOLARIM SAYESİNDE MİLYONLARCA GENÇ KÖTÜ ALIŞKANLIKLARINI BIRAKTI"
Sağlıklı yaşam tarzını benimsediğini söyleyen Nusret, fit görüntüsüne ilişkin de şunları söylüyor:
"Ben 20 yıldır spor yapıyorum. Hem beslenmeme çok dikkat ediyorum hem sporuma. Spor beni rahatlatıyor, motive ediyor ve güçlü tutuyor. Bütün günün yorgunluğunu, stresini spora gittiğimde atıyorum. Benim spor videolarım sayesinde milyonlarca genç kötü alışkanlıklarını bırakıp sağlıklı yaşam tarzına geçti. Onların ilham aldığını ve spor yaptığını görmek beni çok mutlu ediyor. Spor benim hayatımın vazgeçilmezi diyebilirim."
"BİR İNSANI İKİ DEFA EMEKLİ EDECEK KADAR ÇALIŞTIM!"
Yıllık izin yapmadığını ve sıradan mesai saatlerinin dışına çıktığını, 26 yıl boyunca bu disiplini hayatına entegre ettiğin anlatıyor. Nusret, iş akışını şöyle özetliyor:
"26 senedir çalışıyorum. 26 senede toplasan 26 gün izin kullanmamışımdır. 26 senedir günde 18-20 saat çalışıyorum. Her zaman işimin başındayım. Toplam çalışmış olduğum saat, bir insanı iki defa emekli edecek saate denk gelir. Herkes 8 saat çalışırken ben günde 18 saat çalışıyorum. Düşünebiliyor musun? Çalışma saatine bakarsan ben iki kere emekli olmuşum."
"BENİM BEBEĞİM GİBİ"
İleriye dönük hedefleri olduğunu ve bu hayallere giden yolda çalışmaktan mutluluk duyduğunu belirten Nusret, markasının özveri, disiplin ve motive ile büyüdüğünü ifade ederken; "Bir marka yaratmak çok zor. Hele markayı korumak daha da zor. Son 50 yılın en büyük Türk markası Nusr-Et’tir. O yüzden daha çok sahiplenip sıkı sarılmam lazım. Nusr-Et markası benim bebeğim gibi" diyerek, işine olan bağlılığını ve verdiği değeri ortaya koyuyor.
"ALKOL KULLANMIYORUM"
Nusret Gökçe, sosyal medya paylaşımları ile birlikte gündeme gelen "Nusret alkol kullanıyor mu?" sorusuna ise şu cevabı veriyor:
"Alın yazısı denilen bir hadise vardır, ona inanırım. Ben gayret ederim gerisi Allah’ın yardımı ile olur. Alkol kullanmıyorum. Her ramazan orucumu da tutmaya gayret ederim. Yapılmamış bir şeyler gösteriyorum. Orada, etle birtakım numaralar çeken bir adam görüyorlar. Ama el becerilerimi filan da görüyorlar. Bir de role giriyorum, karizmatik havalar basıyorum, kendimle dalga geçiyorum. E, hoşlarına gidiyor. Fark yaratıyorum yani. Millet, zaten oyalanacak bir şey arıyor."
"KENDİMİ Tİ'YE ALIYORUM"
Sosyal medyada kendisini takdir eden ve beğeni ile takip edenler kadar tepki gösteren ya da alay eden kişilerin de olduğunu söyleyen Nusret, herkesin düşüncesine saygı duyduğunu ve sosyal medyayı ciddiye almayı doğru bulmadığını söylüyor. Nusret, "Ben de kendimi ti’ye alıyorum. Ne var bunda? Dünyadaki pek çok insan da kendisiyle dalga geçiyor. Bizim ülkemiz kasıntı dolu. Sosyal medyanın bu kadar ciddiye alınacak bir tarafı yok" diyor.
"BENİM BU HAYATTA ÜÇ TANE ŞANSIM OLDU"
Yıllar içinde verdiği emeğin karşılığını alan ve dünyanın birçok yerinde Türk markası olarak tanınan Nusret, çıktığı kariyer yolculığunda üç tane dönüm noktası olduğunu ve bunları iyi değerlendirdiğini söylüyor:
TGRT Haber