Operasyon oyları nasıl etkiler

Konda Araştırma şirketinin yöneticisi Bekir Ağırdır, T24 internet sitesindeki yazısında, ''Yolsuzluk operasyonu seçmen tavrına nasıl yansır, oyları ne etkiler'' sorusuna yanıt verdi.

Erzurum Güncel- Aynı başlıkla kaleme alınan yazıda, ilk başlarda hükümetin olumsuz etkilenebileceği, örneğin şu aşamada bir anket yapılsa 3-5 puanlık bir düşüş gözlenebileceğini belirten Ağırdır, şöyle diyor: “Asıl değişikliği tetikleyen şey hoşnutsuzluktan daha çok başka bir partiye duygusal ve fikri yöneliştir. O nedenle muhalefet partilerinin önümüzdeki süreçte bu haftanın olaylarına bakışları, konumlanışları, adayları ve söylemleri iktidarın yaptıklarından daha önemli olacaktır.”Ağırdır yazısının bazı bölümleri şöyle:(…)Dünyada da ülkemizde de bunun örnekleri bolca var. Bizde 93-94 de Kürt meselesinde yürütülen özel operasyonların ekiplerini hatırlayın. Kürt işadamlarını öldürmek gibi her türlü hukuk ve meşru siyaset dışı yolların yürütücüleri sonunda kendilerine sağlanan siyasi koruma şemsiyesi altında, kendi kurallarıyla, kendi yararlarına çalışmaya başlamışlardı. Bu kez de benzer bir tablo karşımızda.Operasyonun biçimi konusunda ise ülke yeni bir şeyle karşılaşmadı aslında. Son beş altı yıldır bu türden her operasyonda olanlar tekrarlanıyor. Suç ile zihniyet, suçlu ile yakınları herkes bir torbaya doldurularak, her bir dosya içeriği medyaya servis edilerek, kanaatleri güçlendirmek için bazı delillere güçlendirme amaçlı ve kasıtlı müdahaleler ile mahkemeler öncesinde kamuoyu kanaati biçimlenmeye çalışılıyor. Hukuk adamları siyaset yapıyor, hukuk siyasete alet ediliyor. Bu yöntemler defalarca tartışıldığı halde yasal düzenlemeler yapılmadı ve hatta göz yumuldu. Şimdi aynı silah hükümeti vuruyor.(…)Bu merkeziyetçi yapıyı sürdürmeye arzulu her siyasi aktör ister muhafazakar demokrat olsun ister sosyal demokrat siyasetini devlete, merkeziyetçi yapıya hakim olmak temelli siyaset üretiyor olacaktır. Mesele devlete hakim olmak üzerine siyaset olunca da kimi askerle kimi sivil bürokrasiyle, kimi yargıyla, kimi cemaatle işbirliği yapmayı siyaseten meşru sayar hale gelir. Bu meşrulaştırılan yanlış siyasi zemin de çeteleri üretir.(…)Ak Parti ilk iki dönemindeki başta ekonomi olmak üzere bazı başarılı politikalarını sıra “yeniyi kurmaya” gelince sürdüremedi. Kurulması gereken “yeni”yi, “güçlü devlet” ve “dindar toplum” olarak çerçeveledi bir bakıma. Bu tahayyülün doğal sonucu da merkeziyetçiliğin güçlendirilmesi oldu. Ekonomi ve kamu hizmetlerindeki başarısını yapısal ve kurumsal reformlarla sürdürülebilir kılmak yerine keyfiliğe yöneldi. Her türlü eleştiriyi düşmanlaştırarak beslenme kanallarını kapattı.Yüksek toplumsal desteği sürdürebilmek adına körüklenen kutuplaşma içinde “yeniyi kurmak” yolunda doğal müttefiki olması gereken, Gezi’yi üreten yeni duyarlılıkları ve Kürt siyaseti dahil, herkesi yeninin dışında tutmak için olmadık devletçi uygulamalara yöneldi. Siyaseti uzlaşma zemininden değil kavga zemininden kurdu.(…)Taraflar yalnızca cemaat ve hükümet mi?Ortaya dökülenlerin ve gerilimin yalnızca cemaat ve hükümet üzerinden görülmesi mümkün değil. Ama birinci katmadaki çatışma da bu. Her şeyden önce her iki tarafta uzlaşma noktasını aşmış ve ölümüne cenge girmiş görünüyor.Cemaatin şunu açıklayabilmesi mümkün değil: Eğer dershaneler tartışması ortaya çıkmasaydı bu soruşturmalar, bilgiler açığa çıkmayacaktı. Demek ki cemaat kendi söylediklerinin ve görünenin ötesinde bir örgütlenmeye, hiyerarşiye, hedeflere, ilişkilere sahip. Bundan sonra gelinen aşama ne olursa olsun, eğer hala eski söylemlerinde ısrarlıysa, cemaatin algı ve imajını düzeltmesi için çok uğraşması gerekecek.(…)TOPLUM NE TEPKİ VERECEK?Yaygın entelektüel efsanelerinden birisi “toplumun yolsuzluklara alıştığı” efsanesi. Toplum ya da bireyler hayatının sorunlarını aşmak ya da işlerini yürütmek için karşılaştığı zorlukları aşarken formal-informal, alışılmış-alışılmamış, meşru-gayrimeşru yolları kullanıyor. Diğerlerinin de bu yolları kullanmasını bir yere kadar hoş karşılıyor, görmezden geliyor. Çünkü o suçu kendisine karşı işlenmiş suç olarak görmüyor.Fakat aynı zamanda bu toplumda “yetim hakkı” diye bir kavram var. Yetim hakkı, bireysel hayatın içinde değil toplumsal hayatın içindeki ortak yararı ve bekayı ima ediyor. Bireysel hayatın içindeki gayrimeşruluğu kendisine karşı işlenen suç olarak görmüyor fakat ortak yarara uzanan ele duyarlılığı yüksek.O nedenle bu olayların ilk başlangıcında, örneğin bu hafta sonu anket yapılsa 3-5 puan Ak Parti oyu düşebilir. Fakat asıl toplumun tepkisi ve düşüşün ya da geri çıkışın oranı Ak Partinin bu sorunu ve süreci nasıl yönettiğine bağlı olacaktır. Asıl belirleyici tepki ilk adımdaki duygusal tepki değil sürecin yönetiminden sonra toplumun ikna olup olmamasına bağlı olacaktır.Seçmen gözünden ve oy dağılımı üzerinden bakınca şunu da not etmek gerekir. Toplumun hoşnutsuzluğu artabilir. Nitekim son iki yılda toplumun ağrı eşiğinin düştüğünü, duyarlıklarının yükseldiğini yazıyorum. Ama kalıcı siyasi tercih değişiklikleri yalnızca iktidarın ne yaptığıyla sınırlı değil. Asıl değişikliği tetikleyen şey hoşnutsuzluktan daha çok başka bir partiye duygusal ve fikri yöneliştir.O nedenle muhalefet partilerinin önümüzdeki süreçte bu haftanın olaylarına bakışları, konumlanışları, adayları ve söylemleri iktidarın yaptıklarından daha önemli olacaktır. Bu bile yaşananlardaki tarafların neden “çok”tan “çok”a anlaşılmaya çalışılmasının önemli olduğunu göstermektedir. (Yazının devamı için tıklayınız...)

Siyaset Haberleri

Devlet Bahçeli "Öcalan" çağrısını yeniledi
Kayapınar Belediye Başkanı Cengiz Dündar gözaltına alındı
Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi Genel Başkanlığı'na veda etti