Paran var mı, kimse sormaz!

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ Türkiye’nin sağlık gündemini değerlendirdi. Sağlık alanında gerçekleştirilen reformlarla hizmetlerin tabana yayıldığını, ayırım yapılmadan herkesin sağlık hizmeti alabilir hale geldiğini belirten Bakan Akdağ, R

Erzurum Güncel- Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ Türkiye’nin sağlık gündemini değerlendirdi. KANAL 24 SÖYLEŞİSİ Sağlık Bakanı Akdağ’ın Kanal 24 tv’de gerçekleştirdiği sağlık gündemi değerlendirmesi oldukça büyük ilgi topladı. Ülke Sağlık Gündemini ve Türkiyenin gelecek yıllardaki sağlıktaki yol haritasını ifade eden söyleşiyi sunuyoruz: FRANSA OLAYI SUNUCU- Biraz önce Sayın Dışişleri Bakanı’nın açıklamasını gördük. Aktüel bir konu olduğu için, hani sağlıkla ilgisi yok ama, sağlıklı bir tutum mu diye soracağım. Fransa, soykırım yoktur demeyi suç sayan bir yasayı getiriyor. Siz de göreviniz gereği muadillerinizle görüşürken Fransa’yla da görüşüyorsunuz şüphesiz. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu tutumlarını? BAKAN AKDAĞ- Tabi çok yanlış bir tutum bu, son derece yanlış bir tutum ve tamamen kendi iç politikalarına yönelik bir tutum. Bunu Ermeni lobisinin güçlü olduğu ülkeler zaman zaman yapıyorlar. Kendi zararlarına olur. Türkiye bu kabil teşebbüslerden bugüne kadar hiçbir şey kaybetmedi, bundan sonra da kaybetmez. Şükürler olsun ki güçlü bir ülkeyiz, demek ki birazcık güçsüz olsak başımıza neler getirecekler. Umarım bu yanlışı yapmazlar yani. SUNUCU- Sağlıkta önemli bir partnerimiz mi, yoksa Avrupa’daki diğer ülkelerle eş durumda mı Fransa? BAKAN AKDAĞ - Doğrusu bazı ilaçların satın alınması dışında çok büyük bir yakınlığımız yok. SUNUCU- Özel bir önemi yok. BAKAN AKDAĞ - Veya bazı tıbbi malzemelerin yani bildiğim böyle vazgeçilmez tıbbi malzeme ya da benzeri başka bir şey yok. Sadece bir aşı firmasıyla Türkiye’de ortak aşı üretiyoruz. Onun dışında çok büyük bir yakınlığımız yok doğrusu. SUNUCU- Sayın Bakanım, birkaç aktüel sorum var, ondan sonra daha çok Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat yasası, sağlıkta dönüşüm bu başlıkları konuşacağız. Aklıma gelmişken onu da söyleyeyim. Sayın Başbakan da sürpriz bir ameliyatla 3 hafta önce, siz de ameliyattaydınız sanıyorum. Ameliyat oldu, artık çalışmalarına başladı, spekülasyonların da bir ara işte internet düzeyinde olduğu bir süreçti, ama gördük ki bir sorun yok anlaşılan. BAKAN AKDAĞ - Çok sağlıklı hamd olsun. Dün Şanlıurfa’da sordular dediler ki, işte Başbakan 4 kilo vermiş ne diyorsunuz falan. İyi olmuş tabi, kendi sağlığı için kilo vermesi, gerçi Başbakanımızın fazla kilosu yoktu ama, ayrıca bu kadar boylu poslu bir kişi için 4 kilo almak vermek bunlar çok fazla kilolar değil. Sağlığı çok iyi hamd olsun, çalışmalarına da başladı. Aslında daha erken çıkıp çalışma niyeti vardı da… SUNUCU- Evet evet, biraz erken çıkacaktı sanki. BAKAN AKDAĞ - Biz pek istemedik doğrusu, ben de istemedim, doktorlar da istemediler. İstirahat için de bir fırsat oldu. Yani o ameliyatın istirahatla geçirilmesi kendisi için daha garantili oldu tabi, biz istedik doğrusu böyle olsun. SUNUCU- Yine de çok istirahat etmedi herhalde, bildiğim kadarıyla sizlerle çok sık görüştü. BAKAN AKDAĞ - Yani görüşmeler yaptı biliyorsunuz, evde görüşmeler yaptı. SUNUCU- Evde, İstanbul’dayken. BAKAN AKDAĞ - Tabi Başbakanımızın böyle bir alışkanlığı var Taşkın Bey. Yani diyelim ki işte senede 3-4 gün ailesiyle bir yere şöyle azcık kafa dinlemeye gidiyor. İkinci gün sizi gece yarısında arar, bir haber ulaşmıştır ya televizyondan ulaşmıştır ya vatandaş ulaştırmıştır. O sizi arar, herkesi de arar ondan da haberiniz olur. Yani çalışma alışkanlığı, dinlenme alışkanlığını her zaman yenen, ona galip gelen bir kişiliği var. Bu aslında Kabineyi de Partiyi de sürükleyen bir alışkanlık. Yani böyle bir kişiyle çalıştığınız zaman ister istemez hep müteyakkız kalmak zorundasınız, hep siz de yapıyı ona göre ayarlamanız lazım. Türkiye’nin bu hızlı gelişmesinin arkasında böyle bir gerçeklikte var doğrusu. AKILLI İLAÇ KULLANIMI SUNUCU- Sayın Bakanım, biz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’yla geçtiğimiz günlerde 2 kere üst üste program yaptık. Ağırlıkla da konuştuğumuz konulardan bir tanesi ilaçtı. Biliyorum daha çok mali politikalar ve Çalışma Bakanlığı’nın yürüttüğü bir konu. Ama doğrudan sizin de alanınızı etkiliyor. İlaç, dalga işte belirlenmiş bir bütçe vardı, o bütçenin tekrar önümüzdeki yıl yeniden 3 yıllık planı yapılacak. Geçmiş döneme ait de birtakım aşmalar var, bunu engellemeye yönelik tartışmalar, çalışmalar, görüşmeler sürüyor. Burada herhalde sizi daha çok ilgilendiren akıllı ilaç kullanımı. Yani ilacı gereksiz yere kullanmayla ilgili engellemeler var. Tek tek kullanılmasına karşı olduğunuzu söylemiştiniz tek tek satılmasına. O galiba başka bir yan etkiye sebep olacak. Bir çözümünüz ya da sizin de görüşünüz nedir bu konudaki? BAKAN AKDAĞ - Şimdi aslında bu tek tek kullanma üzerine birkaç cümle sarf edeyim müsaade ederseniz. Bu bazı Batılı ülkelerde ya da diğer ülkelerde yapılıyor. Ama birçok ülke de bizim kullandığımız gibi kutuyu kullanıyor. Aslında burada önemli olan tam da sizin söylediğiniz gibi akılcı ilaç kullanımı yöntemlerini yaygınlaştırarak, hem doktor tarafında hem vatandaş tarafında gereksiz ilaç kullanımını bu şekilde önlemek olmalı. Çünkü kutuların içindeki tane sayısını farklılaştırabilirsiniz rahatça. Artık endüstri şu anda bu imkana sahip. Yani diyelim ki A ilacını kutunun içinde 5 ilaç, 10 ilaç, 15 ilaç, 20 ilaç tanesi olacak şekilde rahatça ayarlayabilirsiniz. Piyasada birçok ilacın bu şekilde satılabildiğini biliyoruz. Sosyal Güvenlik, bunun için ilaç firmalarını zorlayabilir de, yani onlardan bunu isteyebilir de. Dolayısıyla Türkiye’de kurulmuş olan mükemmel bir sistemi geriye götürmeyi kesinlikle düşünmemek lazım tane ilaç satmayı düşünerek. Şöyle bir şey söyleyeyim: Şu anda Türkiye’de piyasaya çıkan her kutu ilaç, bir parmak iziyle çıkıyor. Biz ilacın ister ithal edilsin, ister üretilsin hangi firmadan piyasaya verildiğini, dikkat edin kutudan bahsediyorum, yani bir seriden değil. Hangi depoda olduğunu, hangi eczaneye gittiğini, kime satıldığını biliyoruz. Bu kadar güvenli bir sistem kurduk ve uluslararası ilaç dünyasında da bu çok büyük takdir topladı. Buna 4-5 sene emek verdik. Türkiye’de artık ilaç çok güvenilir bir meta haline geldi. O eski kupür yolsuzluklarına dikkat edin, ilaç sahteciliğinde bunlardan artık pek bahsetmiyoruz, çünkü karşılaşmıyoruz. Yani karşılaşılırsa bile çok nadir bir durum haline dönüşür. Dolayısıyla bunu değiştirmemek lazım. Akılcı ilaç kullanımında temel kavramsal olarak ifade edebileceğim tarafı şudur: Bir defa vatandaşımız ilaç kullanmanın ancak ihtiyaç olduğunda yapılması gereken bir iş olduğunu bilmeli. Yani vatandaş, doktordan asla bana neden ilaç yazmadın sorgulaması yapmamalı, tam tersini yapmalı. Bana şu ilacı neden verdin, şunun şu yan etkisi olamaz mı ya da ben şöyle bir yan etki duydum demeli. Mesela bu son zamandaki kolesterol ilaçları tartışması bunlardan birisi biliyorsunuz. Biz Bakanlık olarak bir bilimsel kurul topladık ve şöyle bir sonuç çıktı: Bu bireysel bir iştir, yani her bir hastanın ilaç kullanıp kullanmayacağına doktoruyla kendisi birlikte karar verecek. Dikkat edin, bakın pek de bizim camiamızda konuşulmayan bir kavramı gündeme getiriyorum. Doktoruyla hastanın birlikte karar vereceği bir iştir. Bizde bu genelde doktor tarafından tek taraflı yapılan uygulamadır. Bazen de tersi olur biraz önce söylediğimiz gibi. Hasta, doktoruna, neden bana ilaç yazmadın der. İlaç tıbbın vazgeçilmez, yani olmazsa olmaz bir unsuru. Ama, ancak ihtiyaç olduğunda ihtiyaç kadar, ne eksik ne fazla olması gereken bir şey. Dolayısıyla vatandaşlarımız bu hususta doktor tarafını biz zaten eğitimlerle, diğer birtakım yaptırımlarla gerçekleştiriyoruz, gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Ama vatandaş, kesinlikle doktorundan neden ilaç yazılmadı diye bir sorgulamada bulunmasın. Bu zorlama genellikle işte ilaç kutularında ya da ecza dolaplarında ya da buzdolaplarında ilaç birikmesine yol açıyor. Ve kendisine verilen ilacı da mutlaka doktorun tavsiyeleriyle tüketsin. Diyelim ki çocuğunuzun boğazında bir iltihaplanma oldu ve size ilaç verildi. Her üst solum yolu enfeksiyonunda ilaç kullanılmaz. Bakın ben şimdi nezleyim, ilaç kullanmıyorum. Sadece bir gün başım ağrıdığı için bir adet akşam parasetamol aldım. Antibiyotik almalı mıydım? Hayır. Çünkü hiçbir etkisi yok. Üstelik yan etkisine de maruz kalacaktım. Ama boğazımda beta mikrobu dediğim bir mikrop üremiş olsaydı, o zaman ona mutlaka antibiyotik vereciksiniz, hele çocuksa mutlaka vereceksiniz. Size antibiyotik verilmişse, çocuğunuza antibiyotik verilmişse onu da 10 gün kullanacaksınız. Dolayısıyla meseleye hep bu gözle bakmak lazım. SUNUCU- Aslında biraz daha çok bilinç düzeyinde bir değişim olmalı. BAKAN AKDAĞ - Ya burada vatandaş açısından en kolayı şu: İlaç için doktorunu zorlamasın, gerektiğinde sorgulamasını da bilsin, kendisine verilen ilacı da kullansın. Yan etkisini görmüşse doktoruna sorsun öyle vazgeçsin. YENİ TEŞKİLAT YASASI SUNUCU- Bu biraz dediğiniz gibi zaman da alacak, zihniyetin değişmesi gerekiyor. Özellikle eski alışkanlıkla niye ilaç vermiyorsun diyorlar. Sayın Bakanım, sağlıkta dönüşümde yeni yapılacaklar var, yeni teşkilat yasanız var. Genel sağlık sigortası da 1 Ocak’tan itibaren başlıyor. Bu ne getirecek isterseniz önce ondan başlayalım genel sağlık sigortasından. BAKAN AKDAĞ - Şimdi aslında özellikle muhalefet cephesi, Yeşil Kart’ın ortadan kalkacağından, Yeşil Kart’lıların sıkıntı çekeceğinden bahsediyor. Öyle olmayacaktır. Çünkü aslında Yeşil Kart alabilmek için belirlenen bir yoksulluk seviyesinin altında olmanız lazım, o zaman size Yeşil Kart veriliyor. Burada primsiz ödeme dediğimiz Yeşil Kart’ın yerini tutacak uygulamada bu tavan biraz daha yukarı çekiliyor, yani bu vatandaşın aslında lehine bir durum. Yani bugün rakamlar… SUNUCU- Evet, eskiden 200 liraysa, şimdi 300 liranın altında… BAKAN AKDAĞ - Evet öyle oluyor. Dolayısıyla, bu vatandaşın lehine bir durum. Burada bir de vatandaşın bilmesi gereken şöyle bir husus var: Belli bir gelir seviyesinin üstünde de cüzi paralar ödeyerek yine sigorta, sağlık sigortasından istifade etmek mümkün, yani emeklilik sigortanız olmasa bile. Diyelim ki işte herhangi bir akarınız var, bir geliriniz var iyi kötü sizi geçindiren, bir sigortanız da yok, esnaflık yapıyorsunuz, işçi değilsiniz, memur değilsiniz. SUNUCU- Sadece bir babadan kalma eviniz var, kira geliriniz var diyorsunuz. BAKAN AKDAĞ - Evet, bunlarla idare ediyorsunuz. Gelirinize göre geliriniz belli bir seviyenin altındaysa hiç ödeme yapmadan, o seviyenin üstündeyse cüzi bir ödeme yaparak sigorta hizmetlerinden, sağlık sigorta hizmetlerinden yararlanmak mümkün. Dolayısıyla vatandaşın aleyhine bir durum olmuyor. Tabi uygulamanın başlangıcında belki uygulamayla alakalı birtakım küçük problemler ortaya çıkabilir, ama bunlar kısa süre içinde halledilecektir. YENİ YASANIN GETİRİLERİ SUNUCU- Yeni teşkilat yasanız çıktı. Buna göre neler olacak bundan sonra? BAKAN AKDAĞ - Tabi 9 yılın tecrübesiyle süzülmüş bir teşkilat yasası bu Taşkın Bey. Aslında hani yapısal dönüşümü biz vatandaşa hizmet tarafında büyük ölçüde tamamladık. İşte aile hekimliği kuruldu, kırsala hizmet verildi, 112 hizmetleri, acil hizmetleri büyük ölçüde geliştirildi. Hastaneler, kamu hastaneleri bütün vatandaşlara eşit biçimde hizmet sunabilir hale getirildi. Özel hastanelerden hizmet almaya başladık, sayabiliriz buna benzer birçok hizmet var. İşte randevulu hizmet dönemi başladı, bugün hastanelerimizden 182 numaralı telefondan kolayca randevu alabiliyoruz. Ama bunların üzerine sistemi sürekli ayakta tutacak, performansı ve başarıyı çalışanlar açısından, özellikle yöneticiler açısından ön planda tutacak yeni bir sistemi bunun çatısını kapatacak şekilde dizayn etmemiz lazım. Bu 9 senenin tecrübesiyle böyle bir kanun hükmünde kararname yapmış durumdayız. İşte hastane birliklerini kuruyoruz şimdi. Bunların vatandaşa yansıması nasıl olacak? Vatandaş hizmetini yine almaya devam edecek de, inanıyoruz ve umuyoruz ki daha kaliteli bir hizmet almaya başlayacak, erişimi kolaylaşacak. Vatandaşın hastaneye gittiğinde ya da bir sağlık ihtiyacı olduğunda daha rahat hizmet alacağı ortamlar oluşturacağız. Ve şöyle söyledim ben hep: İşte sağlık sistemimize 10 üzerinden not vermek gerekirse AK Parti hükümetleri, 1. AK Parti Hükümeti iktidara geldiği zaman Türkiye’nin sağlık sistemi 10 üzerinden belki 3 alırdı. ESKİ SİSTEM Geriye dönük çok kötüydük tabi. Çünkü hem çalışanlar, hem vatandaş birlikte mağdurdu, sistemin mağduruyduk. Kötü bir sistem vardı, cesaret edilemiyordu o parçalı koalisyon dönemlerinde sistemi değiştirmeye hiç kimse cesaret edemiyordu. Şimdi kaç alır derseniz, 10 üzerinden 7,5 alır, 8 alır. Ama bunu 9 yapmak çok da kolay bir şey değil, çok rafine etmek lazım yaptığınız işleri. Ondan sonra birtakım geriye dönük şunu şu şekilde yapsaydık biraz daha iyi olurdu değişiklikleri yapmak lazım. Muhalefet burada da yanlış yapıyor. Biz gittiğimiz yolda ufak değişiklikler yaptığımız zaman, bak gördün mü bir iş yaptılar bunu değiştiriyorlar diyorlar. Halbuki bu çok tabiidir, bir dönüşümün olmazsa olmaz gerçeğidir bu. Teşhis koyacaksınız, politika uygulayacaksınız, sonra o uygulamalara geri dönüp dikkatle değerlendireceksiniz. Uygulamalardan aldığınız sonuçlara göre gerekirse birtakım küçük değişiklikler yaparak yolunuza devam edeceksiniz. Dikkat ederseniz biz sağlıkta bu yapısal dönüşümü gerçekleştirirken ana caddeden hiç ayrılmadık. Nedir bu ana cadde? Emin bir cadde, geniş, iyi asfaltlanmış bir cadde. Peyzajı falan da mükemmel yapılmış. Hangi caddeden bahsediyoruz? İnsana hizmet anlayışından. Bütün mesele Türkiye’de yoksul olsun, zengin olsun, işte köyde yaşasın, kentte yaşasın işçi, memur, emekli olsun hiç fark etmez. Herkesin sağlık hizmetine erişmesini sağlamak. Ne yapıyoruz? İşte odalarımıza banyolu, tuvaletli odalar halinde imkanlar getiriyoruz ama her vatandaşımız için. Bunların ismi eskiden özel odaydı. SUNUCU- Eskiden özel odaydı evet. Zor bulunuyordu, para ödeniyordu. BAKAN AKDAĞ - Tabi. Bunun dışında daha çok parası olan, zengin olan ne yapabilir? Süit odada kalabilir. Aradaki fark sadece olsa olsa bu olur. Onun dışında alacağı sağlık hizmetleri açısından herhangi bir fark olmaz. Vatandaş bir helikopter ambulansa ihtiyaç duymuşsak kendisi için, o yoksul da olsa Erzurum’un Karayazı’sında, siz Karayazılısınız. Bir köyünde de olsa ambulans gider onu alır getirir. Paran var mı diye sormaz vatandaşa, sorulmaz sağlık problemi yani. SUNUCU- Haberlerde de sık sık rastlıyoruz, artık yoğun çalışıyorlar anladığımız kadarıyla. BAKAN AKDAĞ - Elbette elbette. Şöyle söyleyeyim: Yani günde aşağı yukarı zannediyorum 30’a yakın uçuş gerçekleşiyor bütün Türkiye’de helikopterlerle ve uçaklarla. Şimdi uçak sayısını 5’e çıkardık biliyorsunuz. 4’ünü çalıştığımız firma teslim etti, birini de yakın zamanda getirecek. Şimdi bu örneği şunun için veriyorum: Yani bizim bir anlayışımız var, bu AK Parti’nin vatandaşa bakış açısıdır. SUNUCU- Ana cadde bu diyorsunuz. BAKAN AKDAĞ - Ana cadde bu. Herkes hizmete layıktır, sağlık hakkı herkesin hakkıdır, piyasaya terk edilemez, neden biz Tam Gün’ün falan bu kadar peşine düştük? Yani ben bir birey olarak hastaneye gittim. İlla cebimde para olacak da hocaya öyle ulaşacağım. O zaman bunun nesi devletin üniversitesinin hastanesi oldu, bunun nesi devletin hastanesi oldu, böyle devletin hastanesi olur mu? Ben aslında devlet hastanesi lafından çok, millet hastanesi lafını seviyorum. Bu hastanenin adı, başlangıçta millet hastanesiymiş biliyor musunuz?Sonradan devlet hastanesine dönüştürmüşüz. Milletin hastanesi, bunlar o milletin kendi yeri yani. Ben oradan içeri girdiğim zaman, acilinin kapısına yaklaştığım zaman Allah’a şükür devletimin şefkatli kucağına geldim diye düşünmem lazım, bütün amacımız bunu kamil biçimde gerçekleştirmek. Bu Kanun Hükmünde Kararnameyi de biraz bunun için yaptık. DEMOKRAT YAKLAŞIM VE TAM GÜN SUNUCU- İlginç de bir şey oldu şimdi. Biraz önce dediniz ya işte Tam Gün’le ilgili işte millete yönelik bir çalışma var. Ben o arada da genellikle işte demokrat, sosyal demokrat ya da hatta solcu örgütlerle sizin atışmanızı, çatışmanızı, çekişmenizi biraz daha aslında hayretle izliyordum. Çünkü sizin önerdiğiniz daha demokrat, daha tabana yayan, halka yayan daha eşitlikçi bir sistem. Sosyal adaletçi, eşitlikçi bir sistemdi. Ama nedense sosyal demokrat kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları bu alanda çok etkinler. Çok direndiler uzun süre ama, sonunda sanıyorum herhalde taşlar yerine oturdu. BAKAN AKDAĞ Yok, tam da oturmuş değil. Hala üniversitelerimizin bazılarında az sayıda da olsa özellikle metropol üniversitelerinde bir direnme arzusu var. Bu işi geri döndürebilir miyiz, yeniden vatandaş üniversite hastanesine geldiğinde hocaya ulaşmak için, öğretim üyesine ulaşmak için para verse nasıl olur şeklinde talepleri hala işitiyoruz. Şimdi burada sosyal demokrat geçinenlerin, bunu tırnak içinde kullanmam lazım, kelimeyi böyle kullanmamız lazım. Geçinenlerin çelişkisi şurada, ironik bir tutum bu. Bir taraftan sosyal demokrat olduğunu söyleyeceksiniz, öbür taraftan vatandaşın piyasaya para ödemesine sebep olan bir muayenehane sisteminin, devlet artı muayenehane sisteminin devamından yana olacaksınız. Son zamanlarda şunu söylemeye başladılar Taşkın Bey: Hayır, biz de bundan yana değiliz ama, doğru bir şey olsun, Tam Gün sistemi olsun. Ne olsun? Bütün doktorlara eşit ve yüksek para ödeyelim. O zaman bir verimlilik kalmaz. Biliyorsunuz bizim sistemimizde meslektaşlarımıza bazal bir, temel bir ödeme yapıyoruz maaşı olarak sabit.Onun üzerine de bir performans ödemesi yapıyoruz. O da verimliliği artırıyor, vatandaşa giden hizmeti geliştiriyor, kurumların kendi içerisinde kalitesini geliştiriyor. YABANCI DOKTOR MESELESİ SUNUCU- Sayın Bakanım, birkaç sorum daha var demiştim. Bunlardan bir tanesi de yurt dışından yabancı doktor gelmesiyle ilgili. Buna açık olduğunuzu daha önce de söylemiştiniz. Talep var mı özel hastanelerden, başladı mı, geliyor mu, nedir son durum? SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ- Elbette var. Biliyorsunuz son Kanun Hükmünde Kararnamede bunun önünü açtık.Hukuki açıdan önü açıldı. Şöyle tartışmalar yapıldı bunun önü açılmadan önce: Türkiye’ye kaliteli eğitim almamış sağlık çalışanları gelebilir doktorlar ya da hemşireler, bir de bu Türkçe meselesi ne olacak? Şimdi bunların ikincil düzenlemelerini, mevzuat düzenlemelerini yapıyoruz. Bir defa Türkçe açısından şöyle bir kural getiriyoruz: Türkiye’de akredite edilmiş ya da bu işleri yapan bir kuruluşun yapacağı bir sınavdan belli bir Türkçe skoru alınmasını şart olarak koyacağız. İkincisi de… SUNUCU- O da büyük ihtimalle TÖMER falan olabilir yani. BAKAN AKDAĞ - Muhtemelen TÖMER olacak. İkincisi de bununla ilgili zaten Avrupa Birliği’nin de bazı kuralları var. Onlarla bir uyum halinde bir kural koyacağız. İkincisi de zaten YÖK bütün meslekler açısından denklik belirliyor. YÖK yine kendi usullerine göre denkliği belirleyecek. Bu denklik usullerine göre gelip çalışacak o personel. Uzmanlar açısından da Sağlık Bakanlığı’nda bu yetki. Tıpta Uzmanlık Kurulu diye yine kanunla kurduğumuz bir kurul var. Bu kurulun da çalışmalarıyla ortaya koyduğumuz prensipler çerçevesinde gelip çalışacaklar. Özel hastaneler ciddi biçimde bu meselenin üstünde durmaya başladılar, talepler de var, çok da talep var. Sayı ne olur kestirmek zor. Aslında Türkiye’de eğitim görmüş olan, eğitim almış olan ve Türkiye’den diploma almış olan ve Türkçeyi de bilen çok sayıda doktor ve uzman doktor var. İşte bizim hem de Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden bunlar eğitim almış kişiler. Öncelikle bunlarla başlayacaktır bu geliş. Bana göre Türkiye’de sağlık sistemine çok olumlu yönleri olacak. RANDEVU SİSTEMİ SUNUCU- Sayın Bakanım, biraz önce siz genel diğer konulardan bahsederken, mesela randevu sistemi de geçiyor dediniz. İstanbul hariç galiba bütün Türkiye’de randevu sistemine geçildi. Onunla ilgili beklediğiniz verimi alabildiniz mi? İyiye mi gidiyor? Vatandaşın yaklaşımı ne, beğendi mi, devamı gelecek mi? BAKAN AKDAĞ - Taşkın Bey, şükürler olsun süreç olarak beklediğimizin de önünde bir gelişme sağlamış durumdayız, İstanbul’da da hemen yılbaşında sistem başlayacak. Nasıl bir şey bu? Vatandaşımıza bunu müsaade ederseniz çok kısa anlatayım.182 numaralı telefonu arıyorsunuz, Türkiye’nin neresinde olursanız olun, köydesiniz, kenttesiniz ya da işte diyelim ki Çankırı’dasınız Ankara’dan randevu alacaksınız ya da İstanbul’dasınız ertesi gün Ankara’ya geliyorsunuz, Ankara’dan randevu alacaksınız. 182 numaralı telefonu aradığınız zaman karşınıza iyi yetişmiş bir operatör çıkıyor, işini bilen, eğitim almış bir operatör, sizin randevu almak istediğiniz hastaneden ve doktordan, ilgili branştan randevunuzu alıyor. Vatandaşlık numaranızı söylerseniz iş kolaylaşıyor, söylemezseniz de randevu alabilirsiniz, ama hastaneye gittiğinizde işiniz daha kolay olması için vatandaşlık numaranızı da söylüyorsunuz. Bu, aşağı yukarı 5 dakika süren bir randevu alma süreci telefonda. Bir defa randevu aldıktan sonra da sisteme kayıtlı hale geldiğiniz için daha sonraki aramalar biraz daha kısa sürüyor, yani 3 dakika falan, 3-4 dakikada işiniz bitmiş oluyor.Şu anda Türkiye’de 100 bin kişi bugün Pazartesi günü, 100 bin kişi Pazartesi günleri bu randevuyu alıyor, diğer günlerde de 80 bin ortalama, 80 bin civarında randevu alan vatandaşımız var. Sağlık Bakanlığı hastanelerine günde aciller hariç 600 bin vatandaş müracaat ediyor, bu 600 binin 100 bini bu şekilde randevu almaya başladı. Gittiğiniz zaman doktorunuzu sizi beklerken buluyorsunuz. Bu tabi büyük bir kolaylık, hem sizin açınızdan vatandaş olarak, hem size hizmet veren doktor ve oradaki ekip açısından. Bütün vatandaşlarımı hararetle buna teşvik ediyorum, hastaneye gitmeden telefon açsınlar. Şöyle de dedikodular var: Bu telefon ücretleri fazla yazıyor diye. Böyle bir şey kesinlikle yok, normal telefon görüşmeniz neyse burada da o kadar bir ödeme yapıyorsunuz. Bizim 112 sistemlerinde, acil sistemlerinde ödeme yapmazsınız. SUNUCU- O zaten bedava. BAKAN AKDAĞ - Tabi. Bu sizin kendinizin aldığı bir hizmet olarak, yani tercihe dayalı bir şey olduğu için normal kendi telefonunuzdan… SUNUCU- Sadece telefon ücreti, ama normal, ekstra bir ücret ödemiyor. BAKAN AKDAĞ - Sadece telefon ücreti, ekstra bir ücret yok. Tabi bunun arkasında yılların mutfak çalışması var. Şöyle düşünün: Ankara’dasınız, işte biraz önce söylediğim gibi bir hastaneden randevu almak istiyorsunuz, operatörün önünde o hastanenin ve bütün diğer hastanelerin poliklinik çalışma programının olduğu, hangi doktorun nerede ne kadar hasta bakmak üzere programın yapıldığı yazılı. Sizi dinlerken bir taraftan sizin ihtiyacınıza ya da talebinize göre hemen bilgisayardan ilgili şehre giriyor, ilgili hastaneye giriyor, ilgili doktorun ismine giriyor, önüne tablo dökülüyor. ..Onun için bütün hastaneler düzenli biçimde sisteme bilgi veriyorlar. Şimdi şöyle düşünün…Kuyruğa girip de sıra numarası almaya çalıştığımız günleri hatırlayın. Bu dünyada da bir ilk oluyor; yani bu kadar, günde 600 bin kişinin müracaat ettiği bir toplu hastaneler sisteminin merkezi bir randevuyla -buna merkezi randevu diyoruz, hastane randevusu- işletilmesi kolay bir iş değil, bunu başarıyoruz ve bütün dünya da şimdi bunu örnek alacak biçimde bizimle irtibat kurmaya başladı. ALO 182 SİSTEMİ SUNUCU- Başka ülkeler de gelecek kopyalayacaklar.182’de kaç kişi çalışıyor efendim? BAKAN AKDAĞ - Şu anda 1800 kişiye çıktı. 1800 kişiye çıktı, sistemin vatandaş tarafından kullanılış hızına göre 5 bine kadar çıkaracağız; muhtemelen 2012’nin sonuna kadar bu belki 4 bini, 4 bin 500 bulacak. Vatandaşlarımızın yüzde 60’ı, 80’i telefonla bu randevuyu talep ettiklerinde aşağı yukarı 5 bin kişi gerekiyor. Ama, bir kısım vatandaşımızın da internetle randevu alacağını düşünüyoruz, aile hekimlerine sistemi açacağız, bazı yerlerde şimdi deneme amaçlı açtık. Dolayısıyla, hastaneye gideceğimiz zaman randevumuzu alıp hastaneye gideceğiz. Ama yeri gelmişken söyleyeyim, hastaneye gitmeden önce eğer hastalığımız gerçekten bir uzman tarafından görülmesi gereken bir hastalık değilse aile hekimimize gideceğiz. Hastaneleri de aşırı yüklediğimiz zaman bu sefer gerçek ihtiyaçlar orada karşılanamaz hale geliyor. ŞEHİR HASTANELERİ SUNUCU- Sayın Bakanım, şehir hastaneleri hem seçimden önce de önemli başlıklardan, vaatlerden bir tanesiydi, hem de Sağlık Bakanlığı olarak bunun hep arkasında olduğunuzu, savunduğunuzu, bununla ilgili çalışma yaptığınızı biliyoruz. Şehir hastanelerindeki son durum nedir? İlk büyük şehir hastanesini, entegre hastaneyi nerede göreceğiz? SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ- Şimdi 3 proje hızlı bir biçimde tamamlandı. Kayseri projesi, 1600 yataklıydı, Ankara Etlik projesi 3600’ün üzerinde yatağı var, 3600 yataktan bahsediyoruz… Bu tek hastane değil, bu 8 hastaneden oluşuyor Etlik. Bir şehir orası, gerçek bir şehir. 1 milyon 300 bin metrekare bir alan düşünün, burada 8 hastane var birbiriyle irtibatlı, otoparkların hepsi yer altında, tamamen çevresi bir anlayışla, yeşil anlayışla dizayn edilmiş bir alan, pırıl pırıl bir mekan. Otoparka giriyorsunuz, polikliniğe gidecekseniz sizi aynen bir otele gittiğinizde otelin otoparkında nasıl valeler karşılar, yönlendirir götürürlerse bir kişi o şekilde gideceğiniz yere götürüyor, yerine göre anahtarınızı ona teslim ediyorsunuz ihtiyaç varsa, poliklinikte hizmetlerinizi görüyorsunuz. Bir hastaneden diğerine gitmek ihtiyacı var hasta açısından ya da konsülüte edecek doktor, personel açısından, iç mekanlardan 10 metre, 15 metre camekanlı, pırıl pırıl güneş alan mekanlardan yerde yürüme bantlarıyla diğer binaya geçebiliyorsunuz. Bu yürüme bantları meselesi vatandaşın rahatlığını düşünmek açısından… SUNUCU- Uluslararası hava alanı gibi bir… BAKAN AKDAĞ - Özellikle Başbakanımızın bizden çok istediği bir husus. Hiçbir uluslararası hava alanı böyle olamaz. SUNUCU- Ondan bile iyiyiz diyorsunuz. BAKAN AKDAĞ - Çok mükemmel yapılar olacak buralar. Herkesin işi kolaylaşacak, vatandaşın işi daha kolaylaşacak, doktorun işi kolaylaşacak. Bunlar bir de bizim üçüncü jenerasyon hastanelerimiz olacak tabi. Biz de hastane yapmayı Türkiye’de bu süre içerisinde her geçen gün biraz daha öğrendik, mühendislerimiz, hastane mimarlarımız… Şimdi Etlik’te bitti, sözleşmeyi imzalamak üzereyiz. Bilkent projesi, Etlik’in aşağı yukarı ikiz projesi olarak o da 3600 yataktan oluşuyor, orayı da bitirmek üzereyiz. Ankara’yı bu iki ana bölgede zaten hizmet verir hale getiriyoruz. SUNUCU- Ortalama İç Anadolu’yu ve Doğu Anadolu’yu büyük oranda… BAKAN AKDAĞ - Doğu Anadolu değil, Ankara’yı biz 8 milyon nüfusa hizmet eder bir referans bölgesi olarak düşünüyoruz. İstanbul’da da İkitelli’yi sona doğru yaklaştırdık. Şimdi Anadolu Yakasında da Başbakanımızın talimatlarıyla bir arsa arayışı içindeyiz, birkaç yer var, onlardan birini seçeceğiz, en uygun olan bir yer seçeceğiz. Onun dışında da Anadolu’nun birçok yerinde bu hastanelerin projeleri hızla yürüyor. Şöyle ümit ediyorum ben: 2012’nin sonuna kadar bu projelerin hepsini ihale etmiş ve işin yapılması üzerine ilgili konsorsiyumlara teslim etmiş olacağız, 2015’in sonuna kadar da bunların hepsini tamamlayacağız. SUNUCU- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum. SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ- Ben çok teşekkür ederim.”

Haberleri

Kadın kedi gibi olmalı
Patronlara İktidar Baskısı Var!
Nesli Tükenen Adam!
Erdoğan Oy Aldı, Derviş Alamadı
erzurumlu pavey konuştu