Erzurum Güncel - Mahkemenin kabul ettiği 2. KCK İddianamesi’nde Öcalan’ın avukatı İrfan Dündar’ın itirafları damgasını vurdu: “Öcalan’ın yakalanmasından sonra İmralı’yla ilk görüşmeyi Kıvrıkoğlu’nun askeri yetkililerden kurduğu komisyon yaptı. Dönemin Başbakanı Ecevit adına da MİT Müsteşarı Emre Taner görüşmeleri yürüttü. MİT ile PKK arasındaki ‘Oslo’ görüşmeleri 2008’de başladı, 2011’deki Silvan saldırısına kadar sürdü. 3 yılda 12 kez görüşme oldu...”Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK’nın avukatları kapsayan bölümüne yönelik hazırlanan 2. iddianame İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oy birliği ile kabul edildi. 35’i tutuklu 50 şüphelinin yer aldığı 890 sayfalık iddianamenin sanıkları arasında eski milletvekili Mahmut Alınak, avukatlar Doğan Erbaş, Cemo Tüysüz, Mustafa Eraslan, Asya Ülker, Nevzat Anuk, Mehmet Ayata, Hüseyin Çalışcı ile Öcalan ’ın İmralı Günleri kitabının yazarı gazeteci Cengiz Kapmaz da yer alıyor.Talimatlar, tutuklular üzerinden Kandil’e gidiyorİddianamede, yapılan soruşturma sonunda şüpheli avukatların bir araya gelerek örgütsel faaliyetlerini gizlemeye çalıştığı Asrın Hukuk Bürosu’nun, KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı’na bağlı KCK Önderlik Komitesi bünyesinde faaliyet gösteren örgütsel yapı içinde yer aldığı ifade edildi. İddianamede İmralı’da Abdullah Öcalan ile haftalık görüşme yapmaya gidecek Asrın Hukuk Bürosu’na bağlı avukatların, görüşmeleri hafızasında tutabilme özelliklerine bakıldığına da dikkat çekildi. İddianamede Öcalan ve avukatlarının görüşmelerinin kayıt altına alındığı ve bu nedenle Öcalan’ın örgütsel talimatlarını cezaevinde bulunan diğer tutuklular üzerinden avukatara oradan da Kandil’e ilettiğinin altı çizildi.İmralı ve devlet arasında iki protokol yapıldıİddianamede devlet ile Öcalan arasında yapılan müzakerelere de ayrıntılı olarak yer verildi. Öcalan ile heyet (devlet yetkilileri) arasında yapıldığı iddia edilen görüşmelerin, Öcalan tarafından Murat Karayılan’a iletildiği anlatılan iddianamede, avukatların Karayılan’a e-posta aracılığıyla, “Söz konusu heyet ile 28 Ocak’ta bir görüşme yapmış. Bu görüşme neticesinde (toplam 12.5 sayfa) bir name olarak size yollamış” dediği ortaya çıktı. Bu nottan heyet ile Öcalan arasında yapılan 28.01.2012 tarihli bir görüşmeden bahsedildiği ve görüşmenin ardından Öcalan’ın mektubunun Karayılan’a ulaşıp ulaşmadığını teyit etmeye çalıştığı belirlendi. Öcalan ile avukatlar arasındaki görüşme notlarında yer alan bilgiye göre, Öcalan ile devlet görevlileri arasında yapılan görüşmeler sonrasında Kürt sorunun çözümü ile ilgili ‘demokratik çözüm’ boşutları çerçevesinde sözlü olarak anlaşmaya varıldığı belirtilen iki protokoller olduğu belirtildi.“Kıvrıkoğlu’nun kurduğu komisyon Öcalan’la görüştü”İddianamede birinci KCK iddianamesindeki ifadesi ile dikkatleri üzerine çeken Abdullah Öcalan’ın Kaleşnikoflu avukatı İrfan Dündar’ın itirafları da yer aldı. Dündar’ın yakalanmasının ardından itirafçı olduğu ve ifadesinde MİT ile PKK arasındaki görüşmeleri de detayları ile anlattığı ortaya çıktı. 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması sonrasında yargılama süreci ve devamında soruşturma komisyonu adı altında resmi bir komisyon kurulduğunu anlatan Dündar, iddianameye giren itirafları şöyle: “Kurulan bu komisyon Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görevlendirdiği ve kurduğu komisyondur. Bu komisyon Abdullah Öcalan ile 2001 yılının Eylül ayına kadar görüştü. Bu komisyon içinde bildiğim kadarıyla ağırlıklı olarak asker kökenli görevliler bulunuyordu. Bu komisyonun ile Öcalan arasında yapılan görüşmelerde PKK örgütünün silahlı militanlarının büyük bölümü Kuzey Irak’a çekilmesi ancak 500 kadar militanın Türkiye sınırları içinde kalması konusunda anlaşmaya varıldı. 500 militanın Türkiye’de kalmasını da Öcalan bana yapmış olduğumuz görüşme esnasında kendisine askeri yetkililer tarafından teklif edildiğini, kendisinin de tamamının Türkiye sınırları dışında kalması gerektiğini ancak kabul edilmediğini söyledi. Gerekçe olarak kendisine askeri yetkililerce Türkiye sınırlarının tamamı silahlı PKK militanlarından arındırırsak bu bölgelere diğer terör örgütleri tarafından ele geçirilebilineceği ve bölgenin kontrol edilemeyeceğinin kendisine söylediğini ifade etti.”İmralı’ya Ecevit adına Emre Taner görüştü’Dündar’ın ifadesinde itiraflarına şu şekilde devam etti: “Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in talimatı ile bir sivil görevli kendisinin Başbakan adına geldiğini ve görüşmek istediğini söylüyor. Bu şahıs ile bir kez görüşme yapılıyor. Bu görüşmede bu sivil şahıs Abdullah Öcalan’a ‘Kürt sorununun çözümü noktasında talepleriniz nedir?’ diye bir liste veriyor. Bu liste daha sonra Öcalan tarafından yaptığımız görüşmede bize verildi ve bizde kuryeler aracılığı ile kırsal alana örgüte gönderdik. Daha sonra kırsal alandan gelen cevabı biz tekrar Öcalan’a ilettik. Daha sonra öğrendiğimiz kadarı ile Öcalan ile Başbakan adına görüşen sivil şahsın dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner’di. 2005 yılından sonra Ahmet Türk ve Sırrı Sakık aracılığı ile MİT’te görevli ismini Afet olarak bildiğim ve Müsteşar yardımcısı konumundaki bayan şahıs ile görüşmeler başladı. Sabri Ok askerlik görevini tamamladıktan sonra Abdullah Öcalan’ın talimatı ile BDP’nin Türkiye temsilcisi olduktan sonra Sabri Ok üzerinden görüşmeler devam etti ve bu süreçte Öcalan muhatap alınmadığı için belli zamanlarda ateşkes ilan edildi ama net bu sonuç alınamadı. Bu görüşmelerin tamamını bahsettiğim şahıslar MİT görevlileri ile yaptı”Görüşmeler Silvan saldırısına kadar sürdüDündar’ın Öcalan-MİT görüşmeleri ile ilgili ifadesi şöyle devam etti: “2008 yılında ise Abdullah Öcalan ile kendisi tarafından heyet olarak tabir edilen devlet görevlileri ile görüşmeler başladı. Bu süreçte yeniden ateşkesler başladı ve bu görüşmeler 2011 yılında terör örgütü tarafından gerçekleştirilen Silvan saldırısına kadar devam etti ve bu olaydan sonra görüşmeler kesildi. Bu süreç de MİT başkanı Emre Taner ve MİT de görevli PKK uzmanı olarak bilinen Afet Güneş ile OSLO görüşmeleri olarak bilinen paralel görüşmeler olarak adlandırılan, PKK’nın kırsal alanında faaliyet yürüten Üst düzey örgüt mensupları olan Sabri Ok, Adem Uzun, Mustafa Karasu, Zübeyr Aydar, Nuriye Kespir ile toplam 12 adet değişik yer ve tarihlerde görüşmeler yapıldı. Hatta bu görüşmelerin bazılarına ait ses kayıtları basına sızdı. Ben basına sızdırılan ses kayıtlarının arkasında Mustafa Karasu olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte Abdullah Öcalan kendi yazdığı protokolleri kendisi görüşen heyete verdi ve bu protokollere heyetin pozitif baktığını söyledi. Ancak bu protokolleri heyet örgütün kırsal alanına gönderdikten sonra örgütün kırsal alanı bu gönderilen protokollere Öcalan’ın dışında Öz Savunma birliklerinin kurulması yani silahlı militanların demokratik özerkliğin kabul edilmesi ile birlikte Doğu ve Güneydoğu illerinde Askeri güç olarak görevlendirilmesi ve anadilde eğitim konuları eklendikten sonra Devletin kabul edemeyeceği, bu şartlar karşısında görüşmeler tıkandı ve bu olaylardan sonra asker ve kamu görevlilerinin PKK tarafından kaçırılması ve Silvan saldırısı ile bu süreç sona erdi. Bu süreç devam ederken Abdullah Öcalan’a görüşme heyetinin başkanı olan Sabri Ok tarafından PKK örgütünün kırsal alanının istek, görüş ve önerilerinin yazılı olduğu bir metin gönderiliyordu Abdullah Öcalan kendisine gönderilen aynı sayfanın arkasına kendi istek ve görüşlerini yazarak MİT görevlilerine veriyordu ve bu şekilde görüşmeler devam ediyordu. ”Silvan’da 13 şehit vermiştikDiyarbakır’ın Silvan ilçesi kırsal kesiminde geçtiğimiz yıl 14 Temmuz’da, teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışma çıkmış ve çatışmada 13 asker şehit olurken, 7 asker de yaralanmıştı. Askerlerin çoğunun çatışma sırasında kırsal alandaki otların tutuşması sonucu çıkan yangında şehit olduğu ortaya çıkmıştı. Terör örgütü PKK, saldırı öncesinde bir süre ateşkes ilan etmiş ve ateşkes bu saldırı ile bozulmuştu.Öcalan bana nasıl yakalandığını anlattıDündar’a sorgusunda Öcalan’ın Kenya’da yakalanması ile ilgili bildikleri de soruldu. Öcalan ’ın kendisine nasıl yakalandığına ilişkin anlatımları olduğunu belirten Dündar şunları söyledi: “1999 yılı içinde Suriye’den çıkarıldıktan sonra Kenya’da Yunanistan Konsolosluğu’nda bulunduğu sırada konsolosluk görevlileri tarafından kendisine bir tabanca verildiğini söyledi. Kendisine korunma amaçlı verilen bu tabancayı komplo endişesi ile kabul etmediğini, daha sonra kendisine refakat eden Kalenderisist isimli Yunan subay tarafından Konsolosluk’tan ayrılmaları gerektiğini söylediklerini, ayrılmazlar ise Kenya istihbaratçıları tarafından zorla Yunan Konsolosluğu’ndan çıkarılacakları kendilerine söylenmeleri üzerine nereye gideceklerini kendilerine sorduklarında, Hollanda’ya gidecekleri söylenince, kendisinin Kenya istihbaratına ait bir arabaya bindirildiğini, kendisi ile birlikte Kenya’da bulunan koruması Ayfer Kaya ve Dilan Kod Şemse Kılıç ’ın ise başka bir Yunan Konsolosluğuna ait Kalenderisist isimli subayın kullandığı arabaya bindiklerini, hatta araca biner iken Dilan Kod Şemse Kılıç’ın bu duruma itiraz ederek silah çektiğini, kendisinin de bu duruma müdahale ederek Şemse Kılıç’ı sakinleştirdiğini anlatı. Sonra Kenya’nın başkenti Nayrobi’deki havalimanına kendi arabaları önde diğer araba arkada gittiklerini, kendisinin bulunduğu aracın havalimanı güvenlik kapısından geçtikten sonra, diğer aracın güvenlik tarafından havalimanına sokulmadığını, kendisinin bulunduğu aracın uçağın kapısına kadar gittiğini söyledi. Uçağa bindikten sonra sarışın, uzun boylu bir görevli tarafından karşılandığını, kendisine İngilizce olarak hitap edildiğini, uçağın içine girdikten kısa bir süre sonra bayıltıldığını, ayıldığında Türk görevlilerin uçakta bulunduğunu gördüğünü ve yakalandığını anladığını bana birçok kez anlattı. ”Örgütün haberleşme şifrelerini açıkladı1999 yılı mart ayı ile 2005 yılı nisan ayı arasında Abdullah Öcalan ile görüşmek amacıyla İmralı’ya birçok kez gittiğini ve her defasında yaklaşık 1 saat görüşme yaptığını belirten Dündar, örgütün haberleşme yöntemlerini de deşifre etti. Dündar şöyle devam etti: “Biz yaptığımız görüşmeleri not kağıdına yazıyor daha sonra bu notlardan görüşmenin tam metni Asrın Hukuk Bürosu’nda yazılı hale dönüştürüldükten sonra e-mail yolu ile Avrupa’ya Şahin kod adlı Abdil Rıza Altun ve Murat Karayılan’a değişik tarihlerde gönderdik. Gönderme şeklimiz ise ortak kullandığımız bir e-mail adresinin taslaklar kısmına notu kaydetme şeklindeydi. Kullandığımız e-mail şifreleri rutin olarak yaklaşık 2 ayda bir değişiyordu. Bu değişen şifreler kuryeler aracılığı ile bize iletiliyordu. Murat Karayılan’a bırakılan notlarda ‘SAİT’ şifresi kullanılıyordu, Asrın Hukuk Bürosunun şifresi ise ‘HASAN’ idi.”Ergenekon ve KCK bağlantısıSorguda, ‘Ergenekon yapılanması ile PKK/KCK arasında şahit olduğunuz bağlantılar hakkında bildiklerin nelerdir?’ diye sorulan Dündar, Sabri Ok ile Ergenekon arasında bağlantı olduğunu düşündüğünü söyledi. 2005 yılında Sabri Ok’un cezaevinden çıktıktan sonra Ağrı Eleşkirt’te askerlik yaptığını belirten Dündar, “Askerdeyken ben bir kere ziyaretine gitmiştim. Burada yaptığım ziyarette Sabri Ok’un yakın arkadaşlarından ve sürekli kendisini ziyaret eden ismini şu an hatırlamadığım bir şahıs bana,‘Sabri Ok’un askerlik görevini yaparken Jandarma İstihbaratı’ndan Zeki ya da Zekeriye isimli bir binbaşı ile sürekli temas halinde bulunduklarını, Sabri Ok’un askerlik yaptığı dönemde iki askerin kendisini koruduğunu’ anlattı. Daha sonra askerliği bittikten sonra Sabri Ok’un örgüt içinde hızla yükselerek Avrupa sorumluluğuna geldiğini ve Abdullah Öcalan tarafından da Sabri Ok’un örgüt içinde korunduğunu ve bir keresinde Öcalan’ın, ‘benim Türkiye temsilcim’ dediğini hatırlıyorum. Dolayısı ile Sabri Ok’un Ergenekon yapılanması ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yukarıda da ifademde anlattığım gibi Sabri Ok ile Hatice Korkut isimli şahıslar 2006 yılı sonlarında hava yolu ile çok rahat bir şekilde Kuzey Irak’a PKK’nın kamplarına gittiğini şahit oldum” dedi.Öcalan Küçük’ün fikirlerinden faydalanırDündar, Ergenekon sanığı Yalçın Küçük’le ilişkisini şöyle anlattı: “Abdullah Öcalan ile yapmış olduğum görüşmelerde Yalçın Küçük ile ilişkisinin 1970’li yıllara kadar dayandığını, bana birçok kez anlattı. Abdullah Öcalan, Yalçın Küçük’ün fikirlerine çok değer verir örgütün gelişmesi ve yönetilmesi yönünde aldığı kararlarda Yalçın Küçük’ün fikir ve görüşlerinden faydalanır hatta Yalçın Küçük’ün yayınlanan bütün kitaplarını özellikle ister ve okur. ”