PKK'ya tepki gösterin ki!

'Gaziantep'te yaşananlar nedeniyle örgüte sempatiyle bakan tabanda da baskı oluşmaya başladı. Örgüt kendisine sempatiyle yaklaşan tabanı kaybetmekten korkuyor. Bu tabanın maliyet faktörü olarak ortaya çıkması lazım. Bunun için birinci ödev Kürt aydınların

Erzurum Güncel-

Satır arası...
Günlerdir PKK'nın nerede ne yaptığına kafa yoruyoruz. Dünya ekonomik kriz, euronun geleceği, Suriye, kasım ayındaki ABD seçimleri gibi konuları konuşadursun, biz ölümlerden medet umanlara veriyoruz tüm enerjimizi ülke olarak. Gaziantep'teki saldırıda öldürülen çocuklar hepimizi can evimizden vurmuşa benziyor.  BDP'li vekillerin PKK'lılarla kucaklaşma görüntüleri de toplumsal hafızamızdaki travmayı büyüttü. Tüm bunları konuşmak için çok uzun yıllardır terör ve terörizmle mücadele konusunda çalışan Bahçeşehir  üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BüSAM) Başkanı Ercan çitlioğlu'yla konuştum. önemli konulara temas eden bu söyleşiyi iki gün olarak yayınlayacağız.

Şenay YILDIZ/senay.yildiz@aksam.com.tr

Bahçeşehir üniversitesi'nden Ercan çitlioğlu son günlerde artan PKK faaliyetleri ve örgütün stratejisini AKŞAM'a yorumladı:

- Birkaç haftadır PKK'nın eylem gerçekleştirdiği yerlere bakınca nasıl bir strateji ortaya çıkıyor? Ne hedefliyor örgüt?
örgüt hem yer hem de hedefi açısından mutlaka bir mesaj yükleyerek yapıyor bu eylemleri. Son günlerde Şemdinli'ye sızmayı denedi, kırsal alanda iki haftayı süren çatışmalara girdi, başaramadı. Oradaki bir karakola bir gün arayla iki defa saldırdı. Bununla verdiği mesaj şu: 'Siz ne kadar önlem alırsanız alın benim bölgedeki hareket serbestimi ve eylem kapasitemi engelleyemezsiniz'. Hem oradaki yerel halka, hem bölge üzerinden Türkiye geneline o bölgede egemen güç olduğu mesajı verip, bir anlamda orada devlete paralel bir otorite yaratmak istiyor.
- PKK devleti mi yaratma derdinde?
Evet, bir anlamda. Ve halkı iki otorite arasında bir sarkaç gibi gelip giden ve güçlüden yana tavır almaya iten bir taktik uyguladığını söyleyebiliriz. Hakkari PKK için pilot bölge.
- Neden?
Son genel ve yerel seçim sonuçlarına bakarsanız Hakkari'de PKK'nın bir terör örgütü olmadığını ifade eden, PKK'lı teröristlerle kucaklaşıp hasret gideren milletvekillerine sahip bir partinin yüzde 80'ler oranında oy aldığını görürsünüz. Bir bölümü korkutularak -veya değil- ama sonuçta çok güçlü bir taban desteğine sahip olan bir yer olarak karşımıza çıkıyor Hakkari. Ve 1984'ten günümüze baktığımızda örgütün en fazla eylem gösterdiği ve güvenlik güçlerinin en fazla şehit verdiği yer Hakkari. 1984-2011 arasındaki dönemde örgüt Hakkari il sınırları içerisinde 413 eylem gerçekleştirmiş ve bu eylemlerde güvenlik güçlerinin verdiği şehit sayısı 1109. İkinci sırada yine pilot bölge olarak adlandırdığım Şırnak var. Şırnak'ta PKK bu tarihler arasında 303 eylem gerçekleştirmiş, güvenlik güçleri 689 şehit vermiş.
- Gaziantep ve Foça örnekleri peki?
'Biz Türkiye coğrafyasının her yerinde organizasyon ve eylem yapabilme gücüne sahibiz' gösterisi olarak okudum Foça'yı. Gaziantep eylemiyle Suriye ile kurulan iyi ilişkileri daha da geliştirmek ve bugüne dek sızamadığı o bölgenin de güvenli bir bölge olmaktan çıkıp, kendi eylem coğrafyaları içinde yer aldığı ve bu eylemleri de -sivil veya değil- herhangi bir ayırım yapmadan gerçekleştirebilecekleri mesajını vermek için bunu yaptılar.

BATI'DAKİ İMAJINI KORUYOR
- PKK Gaziantep saldırısını niçin sahiplenmiyor?
PKK sivil kayıplarla sonuçlanan hiçbir eylemi doğrudan üstlenmedi. Ortaya çıkan kanıtlar, kendisinin kaçamayacağı bir noktaya ulaştığında o zaman iki gerekçe öne sürdü: 1) 'Bu yerel unsurların kendi inisiyatifiyle geçekleştirdiği bir eylemdir' dedi ve merkez yönetimi olarak sorumluluğu almamış oldu. 2) Gerçeği yansıtmamasına rağmen sorumluluğu PKK değil TAK üstlendi. Ya da özür diledi. Bir düğünden dönen 4 genç kadının kendisi tarafından öldürülmesindeki rolü artık yadsınmayacak bir biçimde ortaya çıkınca özür dileme ihtiyacı hisseti. Niçin bunu yapıyor? çünkü Batılı ülkelerde PKK'nın bir karakola, bir polis noktasına saldırısı terörist eylem olarak kabul edilmiyor. Doğrudan devlet kurumlarına yöneltilen saldırılar bir gerilla faaliyeti olarak kabul edilip, terörist eylem olarak nitelendirilmiyor. Ne zaman sivil bir hedefe yönelik eylem gerçekleştirilirse, Avrupa'daki dostlarımız o zaman bunun bir terör eylemi olduğunu, örgütün de terör örgütü olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla Avrupa'da terör örgütü olarak kabul edilmemek için bu tür eylemleri kabul etmiyor.
- Türkiye içindeki tepkiden değil yani...
Türkiye için değil, uluslararası imajı açısından bunu yapıyor. Gerilla üniforma giyer, silahını açıkta taşır, belli bir hiyerarşik yapılanması vardır ve sivil hedeflere saldırı düzenlemez. Yaptığı bütün eylemlerde bu çerçeve içerisinde kalmaya gayret edip, Cenevre Konvansiyonu'na aykırı davranmadığını, Savaş Hukuku'na uygun davrandığını ortaya koymaya çalışıyor. Sivil hedeflere yönelik eylemleri de bu nedenle üstlenmiyor.
- Kabul edemeyecekse, PKK bunları neden yapıyor?
PKK'nın gerçekleştirdiği karakol baskınlarında bir defada 18, 23 şehit verdik. Gaziantep'teki olay kadar Türkiye kamuoyunu etkileyebildi mi? Hayır.  'Onlar asker, görevleri vatanı korumak ve bu uğurda şehit de düşebilirler' diye düşünüyorsunuz. Ama 1 yaşındaki bir çocuk öldüğü zaman 'Bunu yapamazsın!' diye isyan ediyorsunuz.
- Bu eylemler PKK'yı 'özgürlük savaşçısı' olarak gören ve sempati duyan kitleyi de sarsmıyor mu? Onları kaybetme riskine düşmüyor mu PKK bebekleri bile öldürerek?
Her eylem mesaj için yapılır. Her eylemin de örgüt açısından bir maliyeti vardır. Eğer bu maliyet örgüt açısından çok yüksek ise, ödenemeyecek ölçülere yükselirse, o zaman örgüt aynı türde ikinci bir eylemi yapmaktan kaçınır. Gaziantep'teki eylemin maliyeti örgüt açısından çok büyük. Dağlıca Baskını'ndan çok daha büyük bir maliyet yükledi örgüte. İnsanlar 1 yaşındaki, 10 yaşındaki çocukların öldürülme nedenini sorgulamaya başladılar ve örgüte karşı inanılmaz bir tepki ortaya çıktı. Bu tepki örgüte sempatiyle yaklaşan taban üzerinde de var şu anda. Taban üzerinde bir baskı oluşmaya başladı. örgütü korkutan kendi tabanının onu eleştirmeye başlaması ve bu tür eylemler nedeniyle örgütten uzaklaşmaya başlaması.

EYLEM MALİYETİ YüKSELMELİ
- Yani, PKK sempatizanı Kürtleri kaybetmek, öyle mi?
Evet. Dolayısıyla, eylemlerinin maliyetinin örgüt açısından yükselmesi lazım. Bu maliyeti yükseltebilirsek, örgüt eylemselliğini indirmek ve Gaziantep türü eylemlerden kaçınmak zorunda hisseder kendisini.
- Eylem maliyetini nasıl yükselteceğiz?
Bunu yapmak için birinci ödev etnik kökenleri ve kimliklerini Kürt olarak tanımlayan yurttaşlarımıza düşüyor. Kürt aydınlarına, Kürt siyasetçilerine, Kürt vatandaşımıza düşüyor. Bu eylemleri tasvip etmediklerini, bu eylemlerin onların davalarına hizmet etmek yerine zarar verdiğini Kürt yurttaşlarımızın tavırlarıyla, söylemleriyle, aktif olarak göstermesi gerekir. çünkü örgütün kazanmak istediği ve kaybetmekten korktuğu ona destek veren veya sempatiyle yaklaşan tabanı. Bu tabanın maliyet faktörü olarak ortaya çıkması lazım. Bunu harekete geçirebilirsek veya kendileri harekete geçme ihtiyacını hissederler ise -bu noktada umudu hiçbir zaman kaybetmemek lazım- o zaman maliyet yükselmeye başlar.

Terör haberleri saklanmaz
- Son günlerdeki terör saldırıları Türkiye medyasının kendi içinde 'Bu haberler nasıl verilmeli?' tartışmasını tetikledi. İletişim Fakültesi'nde dersler veren ve terörle mücadelede etkinlik konusunu medya başlığıyla da inceleyen bir kişi olarak siz konuya nasıl bakıyorsunuz?
Haberin verilmesi değil, veriliş biçimi önemli. Haberi görmezden gelemezsiniz. Bu Türkiye özelinde değil, dünyada da böyle. Bir yerde bir bomba patladı, insanlar yaralandı ise medyadan bunu görmezden gelmesini bekleyemezsiniz.
- örgüt propagandası ile haber arasındaki ince bir çizgi olabiliyor bazen...
Bununla ilgili önümüzde örnekler var. 11 Eylül'de İkiz Kuleler yıkıldı, 3 bine yakın insan öldü. Tek bir ceset gördük mü? Londra'da metro bombalandı, 70 kişi öldü. Bir tek yaralı, kesik fotoğrafı gördük mü? Tam tersine polisin, sağlık görevlilerinin hiçbir panik göstermeden olaya el koyduklarını ve devletin buna hakim olduğunu gördük. örgütü olduğundan güçlü gösteren her haber propagandadır.

Siyasetin dilinin de değişmesi şart
- Siyasetçilerin dili peki?
Türkiye'de terörizmle mücadele konusunda siyaset dilinin de mutlaka değişmesi lazım. Türkiye'nin terör karşısında tek bir yumruk haline gelmesini talep edeceksiniz ama bu çağrıyı yapan kişiler olarak birbirinizi suçlamaya devam edeceksiniz! O zaman burada bir inandırıcılık sorunu oluşur.

örgüt kendisini dönüştüremediği için Kürtlerin davasına artık zarar veriyor
- Bu bir sarmal gibi. Zaman zaman PKK eylemlerini düşürüyor, Kürtlerin hayatlarını iyileştirecek bazı adımlar atılıyor. Sonra örgüt bu tip işler yapıyor, müthiş bir tepki yükseliyor ülkede.  öte yandan 'PKK'yı eziyoruz' diyor devlet ama bir türlü bitmiyor, dağa çıkacak gerilla hep var çünkü. Nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Bunu sadece bizim değil, örgüte sempatiyle yaklaşan kitlelerin de görmesi lazım. Bugün Türkiye'de Kürt sorunu olarak adlandırılan meselenin konuşulur-tartışılır olması, Kürt yurttaşlarımıza tarihsel süreçte yapılan haksızlıkların giderilmesi konusunda bir konsensus oluşmasında PKK'nın bir rolü ve katkısı olmuştur. Ama bugün gelinen noktada bu sorunun tartışılmasını sağlayan PKK artık sorunun çözümünün önünde engel oluşturmaya başlamıştır. PKK'nın kendisi bunu görmeyecektir,  PKK'ya destek veren kitlelerin bunu yapması lazım.
- PKK neden o parametrenin dışında bir unsur oldu bugün? Ne değişti?
Şiddet uygulamaya devam ettiği için dışında kaldı. özellikle etnik milliyetçi terör örgütleri için şiddet başlangıçta temel strateji olarak ortaya çıkar. Ama varlıklarını ve amaçlarını duyurup, özellikle faaliyetlerini siyasi alana da taşıdıktan sonra şiddet onların siyasi alanda güç kazanmalarını sağlayan taktik hamlelere dönüşür. PKK bunun farkına varmadı.  Siyasi alana da faaliyetlerini taşıdılar ama PKK hala temel strateji olarak şiddet uygulamaya devam ediyor.
- IRA ve ETA örneklerinde de böyle mi oldu?
Evet, böyle oldu. PKK'nın şunu görmesi lazım: Şiddet artık stratejik bir zorunluluk ve gereklilik değildir. Ama bunu hala böyle görüyor, zamanın ruhunu iyi okuyamıyor, bu yolla devam ediyor ve kaybediyorlar.
- PKK'ya destek verenler bunu görmüyor mu?
Aslında görseler bile -ki ben görmediklerinden çok da emin değilim- oradaki PKK'nın oluşturduğu korku imparatorluğu onların gerçek duygu ve düşüncelerini sergilemelerine çok da fazla izin vermiyor.  Oralarda yıllarca alan çalışması yaptım ve hep şunu duydum: 'Devlet olarak gittiğinde onlar geliyor. Devlet olarak benim yanımda 24 saat olmaya devam edecek misiniz?' Dolayısıyla, orada devletin varlığını ve otoritesini 24 saat vatandaşımızın yanında hissetmesini sağlayabilirsek, o zaman bu korku imparatorluğunu delmelerine yardımcı oluruz. 'özgürlük savaşçısı' falan deniyor ya... Bir kişi örgüte üye olduğu andan itibaren özgürlüğünü çıkarıp örgüte teslim olur. örgüt mensubunun özgürlüğü yoktur. özgürlüğünü örgütün iradesine teslim etmiş bir bireyin özgürlük mücadelesi yaptığını söylemesi kadar ironik bir şey olamaz.

Genel Haberleri

Kimliğiniz, adresiniz, telefonunuz... 200 liraya satılıyor olabilir!
MasterChef Beyza gözyaşları içinde şiddete uğradığını açıkladı! 'Yüzüm yanınca...'
ÇÖP araba! Tıka basa çöp dolu