Erzurum Güncel- Tam bu noktada, Rusya’nın Suriye’de çok aktif bir aktör haline gelmesinin bir anlamda Türkiye ile karşı karşıya gelmesine neden olduğunu belirten Dr. Savaş Eğilmez, “Türkiye özellikle son dönemde, yeni Ortadoğu politikası kapsamında, varisi olduğu Osmanlı Devletinin eyaletleri ve bugün ki Türk devletinin de doğal uzantısı olan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’yi çok dikkatle takip ediyor ve güçlü bir motivasyon ve tarihi sorumluluklarının bilinciyle takip etmeye de devam etmek zorundadır. Bu konjektür içerisinde, Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde atacağı her adımda Rusya ve İran ile karşı karşıya gelecektir.” dedi.Rusya’nın, Suriye’de kendi çıkarları doğrultusunda Esad rejimini koruyor ve destekliyor olmasının, Türkiye’nin Suriye politikasının temel dinamiklerine yönelik ciddi bir hamle olduğunu kaydeden Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:“Rusya, bölgedeki askeri varlığını, Sivastapol-Karadeniz-Doğu Akdeniz rotasında boğazlardan geçerek destekliyor. Şu bir gerçek ki; boğazların sahipleri, anlaşmaların ne dediğine bakmaksızın bu geçişleri önce çekilmez sonra da boğazları önceden de yaptıkları gibi geçilmez hale getirebilirler. Türkiye’nin Ortadoğu politikasında ve faaliyetlerinde rekabet içerisinde olduğu diğer bir ülke de İran’dır. Ve tıpkı Rusya ile olduğu gibi İran ile de enerji ilişkisi vardır. Ve yine Türkiye nasıl bu konuda Rusya’ya güvenemese, İran’a da güvenip sırtını rastlayamaz. Türkiye ve İran’ın, Suriye’den daha sert bir şekilde mücadeleye giriştikleri yer Irak’tır. Irak’ın kuzeyi ile yoğun ticari ilişkileri olan ve bölgesel Irak hükümetine çok yönlü destek olan Türkiye ile merkezi Şii Irak yönetimini neredeyse ele geçirmiş olan İran arasında, büyük bir mücadele söz konusudur. İran eksenindeki Irak Şii merkezi yönetimi, her fırsatta bölgesel hükümet ile Türkiye arasındaki ilişkiden rahatsızlığını dile getirmektedir. Bütün bu mücadele içerisinde Rusya ve İran’ın Türkiye’ye karşı en büyük kozu PKK terör örgütüdür. İki ülke her fırsatta Türkiye’yi oylamak ve zayıf düşürmek adına bu taşeron örgütü kullanıyor. Bundan sonrada bu üçlü arasındaki kirli ilişki artarak devam edecektir. Türkiye’nin yüzleşmek zorunda kalabileceği enerji krizinin, gün geçtikçe Türkiye lehine bir fırsata dönüşüyor değerlendirmesi çok da yanlış olmaz. En azından bir kere daha ortaya çıkmıştır ki doğalgaz ihtiyacının giderilmesinde Rusya ve İran en kısa sürede tekel olmaktan çıkarılmalıdır. Rusya'nın Türkiye'ye yönelik yaptırımlarının ardından İran, Suudi Arabistan, Katar, Azerbaycan, Mısır, İsrail ve Türkmenistan ile gündeme gelen doğalgaz anlaşmaları 'alıcı' pozisyonunda olan Türkiye'nin elini güçlendirmiştir. Ülkeler arası rekabetin artması durumunda fiyatlar da düşebilir. Kesin olan bir şey var ki, doğal gazda rekabetin kızıştığı ve fiyatların düşüş trendinde olacağı bir döneme giriyoruz. Rekabetçi dönemde satıcılardan ziyade alıcıların sözü geçerli olacaktır. Ayrıca, rekabetçi bir piyasada gazın jeopolitik silah olarak kullanılması da mümkün olmayacaktır. Bölgedeki gelişmeler de açıkça gösteriyor ki “Türkiye’nin Zamanı” gelmiştir. Artık izleyen değil, oynayan ve oynatan, okuyan değil yazan ve okutan bir Türkiye olma yolunda ilerlemeliyiz. Oluşan şartlar, Türkiye’ye “ Tarih Seni Çağırıyor” diye sesleniyor. Bu sesi duymamazlıktan gelemeyiz.”