Selami Altınok'tan açıklamalar

17 Aralık sürecinde Aksaray Valiliği’nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Selami Altınok, görevinde 5 ayı tamamlamak üzere... Altınok’la yeni İstanbul günlerini, geldiğinden bu yana teşkilatta yaptığı değişiklikleri konuştuk... Muhsin KIZILKAYA

Erzurum Güncel- İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden arkadaşım. Öğrenciliğimiz aynı mekânlarda geçti, aynı kahveye gidip gelmişliğimiz var. Aksaray Valiliği’nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanmasından beri aklımda birçok soru birikti, kapısını çaldım. Muhteşem bir bahar günü, akşamüzeri Süleymaniye Camisi’nin bahçesinde buluştuk. Her şey bir Yahya Kemal şiirindeki gibiydi... Oradan bizim fakültenin önüne gidip bir banka oturduk, ben sordum o cevap verdi.■■ Siz valilikten emniyet müdürlüğüne geçiş yaptınız. Genelde tersi oluyor... Ne oldu? “Ben görev adamıyım. Ne görev verilirse “Bana devletin orada ihtiyacı var” diye bakarım ve verilen görevi yaparım.■■ Erzurum’dan öğrenci olarak geldiğiniz İstanbul ile emniyet müdürü olarak döndüğünüz İstanbul arasındaki fark ne? İstanbul’u öğrencilik yıllarımızda iyi yaşayamadığımızı şimdi daha iyi anlıyorum. İstanbul, yıllar içinde çok daha güzelleşmiş. Bir de gençliğimi hatırlıyorum. Öğrenciyken Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’nün inşaatında akrabalarım çalışırdı. İnşaat halindeyken, peynir ekmek yemişliğim vardır emniyet binasında. İstanbul farklı. Hak, hukuk mücadelesi vereceğimizi düşünerek geldim. Emniyet teşkilatına daha sivil bir bakış açısı getirip güvenlik algısını değiştirmek istiyorum.■■ Ne demek “emniyeti sivilleştirmek”? Sivilleştirme yanlış anlaşılabilir, “Farklı bir güvenlik algısını oluşturmak” diyelim. Vatandaşın bize güvenmesi, polisten çekinmemesi, polisin de vatandaşa uzak durmaması olarak algılıyorum. Yeni güvenlik algısı, suç biriktiren bir algının zıddı olmalı.Yani “adam bir suç işledi, bekleyelim de 5-10 tane daha suç işlesin, cezası daha çok olsun” gibi bir algı olamaz. Suç işlediği an biz suçüstü yapacağız. Ve daha az ceza alacaksa, az ceza alacak. Başka insanların da suç işlemesine o adam vesile olmayacak. Tuzak kuran polis algısı olmamalı. O zaman vatandaş daha mutlu olur.■■ Bu, geçmişte hiç yapıldı mı? Onun takdirini size bırakayım. ■■ Erzurum’da hayata atıldınız. Orta halli bir ailenin çocuğusunuz. Öyle 10 tane koruma falan da yok... (Gülüyor...) Küçük dağları da ben yaratmadım çünkü.AKŞAMI AĞA CAMİİ’NDE KILIp, NÂZIM’I ANIYORUM’ ■■ Bir gününüz nasıl geçiyor iş dışında? Dışarı çıktığınızda... Çok fazla dışarı çıkamıyorum. Gün başlayınca gece saat 02.00’lere kadar gidiyor. Okul yıllarımdan kalan Süleymaniye’de cuma namazı kılma özlemim vardı. Geldim kıldım. Bazen eşimle İstiklal Caddesi’nde çıkıyoruz. Millet tanımıyor gerçi hâlâ. Hanım’ın elinden tutuyorum ve Tünel’e kadar yürüyoruz. Bazen akşam namazını Ağa Camii’nde kılıyorum. Nazım Hikmet’i anıyorum.Ağa Camii ile ilgili harika bir şiiri var, çok severim. Çoğu insan onu Mehmet Akif mi yazmış, Nazım Hikmet mi karıştırır. Gece uyumamışsam saat 01.00’de çıkıyorum. Arnavutköy’den iniyorum, Bebek’ten Ortaköy’e geliyorum. Bazen, işte patates falan var ya...■■ Kumpir... Evet o. Kumpir falan yiyorum. Küçük kızımı parka götürüyorum. ■■ İstanbul size ifade ediyor? Dünyadaki yalancı cennet bu zannediyorsun■■ İstanbul’a alıştıktan sonra geri kalan her yer insana gurbet gelir, sizce de öyle mi? Çok doğru. İstanbul bizim gençliğimiz. İstanbul bizim hayallerimizin boy verdiği bir şehir. Bu önünde oturduğumuz kampus; çay, kahve içtiğimiz Çorlulu Ali Paşa Medresesi, gençliğimiz...■■ Nerelere gidiyordunuz öğrencilik yıllarında? Ahmet Kabaklı’nın Türk Edebiyat Vakfı’na çok gittim. İlk defa tiyatroya Reşat Nuri Sahnesi’nde gittim. Sinemaya Çemberlitaş’a giderdik. Karagümrük’te oturdum 2 sene. Vefa Stadı’nda çok top oynadım.■■ Başka bir fikre tahammül etmeyi ne öğretti size? Okul yıllarımda da demokrattım. Çok kavgacı değildim. Erzurum kültürüyle yetiştim. Erzurum hem milliyetçi hem muhafazakâr bir yapıya sahiptir. Aldığım eğitim de öyle. O zaviyeden baktığım için kimseyi dışlamadım. Ama daha ziyade muhafazakâr kesimle, milliyetçi kesimle oturup kalktım. Ama şimdi o zamanki düşüncelerimi bile çok köşeli görüyorum. Yani 40’tan sonra daha bir hoşgörüyle bakıyorum.Kimsenin yaşam tarzımı sorgulamasını istemediğim gibi, hiç kimsenin de yaşam tarzını, ideolojisini sorgulamamayı öğrendim. Bir başkasının kendi değerlerini, inançlarını savunmasına da saygı duyuyorum... Ama nereye kadar? Bunları konuştuktan sonra polis müdürlüğüm aklıma geliyor. (Gülüyor!) Mesela Türk-Kürt dedik, 35 senedir birbirimizi öldürdük. Yazık günah değil mi bize?■■ Bir daha birbirimizi öldürmemek için ne yapmak lazım? Birbirimizi anlamamız, birbirimize katlanmamız lazım. Birbirimizin her söylediğinden bir düşmanlık çıkarmamız lazım. Sözün bir sıkıntı yaratmadığını, hatta asıl sıkıntının silah olduğunu algılamamız gerek.■■ 17 Aralık hadisesinden sonra Aksaray Valiliği’nden İstanbul’a Emniyet Müdür olarak geldiniz. 17 Aralık’ta ne oldu? (Gülüyor...) Ne olduğunu görmediniz mi? Tarafım belli, 17 Aralık’ta yolsuzluk ve buna benzer adlar altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetine darbe girişimi yapıldığını düşünüyorum. Ve bu mücadelenin içindeyim.■■ Yargı ve emniyet aracılığıyla mı? Yani artık yargı, emniyet veya onun adını ne koyarsanız koyun. Kim hırsızlık yaptıysa, kim devletin parasını çaldıysa, kim rüşvet aldıysa hesabını sonuna kadar verecek. Vermeli de. Onunla derdimiz tasamız olamaz. Ancak kimsenin bunları bahane ederek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetine darbe planlamasına da müsaade edemeyiz. Onun mücadelesini veriyorum, mutluyum.■■ İstanbul Emniyeti, “Darbe” dediğiniz hadisenin “karargâhıydı” gibi bir iddia var. Gelir gelmez işe nereden başladınız? Geldiğimde tanıdığım birkaç arkadaşım vardı. Dedim ki onlara, “Bana devletine sadık, namuslu adam bulun”. Tek ölçüt devlete sadık olacak, devletin hiyerarşisinden başka hiçbir hiyerarşi tanımayacak. Öyle adamlar geldi. Meseleye ideolojik bakmadık. Meşrebine, mezhebine, nereli olduğuna bakmadık.■■ Sağcı, solcu ayrımı da mı yapmadınız? Sağcı, solcu hiç umurumuzda değil. Devletine bağlı, namuslu insan olmak bizim için tek ölçüttür.■■ İstanbul Emniyeti’ni “darbe girişimi” içinde yer aldığı iddia edilen nüvelerden temizlediniz mi peki? Temizleme mantığıyla bakmıyorum. Bu mesele biraz yanlış anlaşılıyor. Yanlışa bulaşmış insan varsa, hukuk çerçevesinde hesabını verecek. Şubelerde görev değişimleri yaptık, bunu sürgün gibi lanse ettiler. Biz kimseyi bir yerlere sürmedik. Geldiğimde 39 bin polis vardı, şimdi de aynı sayıda polis benim emrimde çalışıyor.■■Peki bundan sonra gönül rahatlığıyla, “İstanbul Emniyeti’nde hiç kimse hiç kimseyi yasadışı yollarla dinlemeyecek” diyebilir misiniz? Ben görev yaptığım müddetçe kimse kimseyi yasadışı yollarla dinlemeyecek. Dinleyen olursa gereğini yapacağız. Eşiyle, dostuyla konuşan namuslu vatandaş polise, devlete güvenmeli.Çeteler, mafya, hırsızlar, teröristler tabii ki dinlenecek. Ama bir gazeteciyi, milletvekilini, bakanı, valiyi, hakimi, savcıyı dinlemeyeceğiz. Öyle saçmalık olur mu? Önce biz hukuka uyacağız. Devlet hukuku çiğnerse, vatandaşın hali ne olur? Vatandaş devletten emin olacak.■■ Yahu İstanbul’da, emniyet şeritlerini ihlal edenler var. Kim onlar? Genelde biziz. (Gülüyor...) Yani emniyet mensupları var, kamuda çalışanlar var... Özel sektörde çalışanlar var.■■ Hakları var mı ihlal etmeye? Hayır, hayır yok!■■ O halde neden ediyorlar? Görevimiz o ihlal edenlerleri aza indirmek. Kendim dahi, görevle alakalı bir işim yoksa emniyet şeridini kullanmıyorum. Polis, itfaiye, ambulans... Bunlar görevli oldukları süreçte emniyet şeridini kullanır, haklarıdır. Onun dışında polis müdürü görevli olmadığı halde emniyet şeridini kullanıyorsa, polis dahi olsa bizim ekiplerimiz yakalayıp cezasını yazıyor.■■ Devlet büyükleri geldiğinde bütün yolların kesilmesi, her yere polislerin dikilmesi... Bu elzem bir şey midir? Yani güvenliğin gerektirdiği ölçüde, önlem almak lazım tabi...■■ İstanbul’da kaygı verici bir durum da hırsızlık konusu... Bir türlü önlenemedi. Avrupa ve ABD’deki orana ve nüfusa vurduğunuzda suç oranı en düşük şehir İstanbul’dur. 15-16 milyon insanın yaşadığı bir şehirde, işinizi ne kadar iyi yaparsanız yapın mutlaka hırsızlık olacak, en aza indirmek için mücadele veriyoruz. Bütün önleyici hizmetler merkezden yapılıyordu, artık yerelden yapıyoruz. Polisimizi daha görünür kılmak adına, çarşıya, pazara, sokağa çıkardık. Şubelerden bayağı bir insan azalttık.Habertürk

Asayiş Haberleri