Erzurum Güncel-ORLANDO BLOOM: ŞANSLI ADAMIM HARİKA BİR HAYATIM VAR* Seyahat etmekten hiç sıkılmadınız mı? - Çok üst üste olunca, fazla gelebiliyor. Ancak sıkıldığımı veya yorulduğumu söyleyemem. Yeni ülkeler, insanlar ve kültürler tanımayı seviyorum. * “Yüzüklerin Efendisi”nden önceki döneme dair neleri özlüyorsunuz? - Herkesin beni tanıyor olması tuhaf bir duygu, bazen ne yapacağımı bilemiyorum. Şikayetçi olduğumu düşünmeyin, kim bilir kaç kişi yerimde olmayı ister. Harika bir hayatım var. İşimi seviyorum, muhteşem bir aileye sahibim, çok şanslı bir adamım.* Çekim yaptığınız yere de bağlandığınız oluyor mu? Yeni Zelanda’da yıllarca çekim yaptınız. - ”Yüzüklerin Efendisi” çekimleri sayesinde Yeni Zelanda evim gibi olmuştu. Orada inanılmaz anılar biriktirdim; çok olgunlaştığımı, büyüdüğümü de düşünüyorum. Orası beni hayatımın önemli bir parçası oldu. * Erkeklerin annelerine benzeyen kadınlara aşık olduğunu söylerler. Sizce bu doğru mu? - Gerçekten mi? Öyleyse bile biz erkekler bunun çok farkında değiliz. Bilmiyorum. Ancak eminim bunu bir erkek söylediyse, çok akıllı biriymiş.* Her zaman şıksınız. Eşiniz Miranda Kerr’in bunda payı var mı? - Teşekkür ederim. Şık mıyım bilmiyorum; ama küçüklüğümden beri ne giydiğime dikkat ederim. Çok komik çünkü erkeklerin bu konuda çok düşünmediği, buna vakit harcamadıkları söylenir; ancak durum hiç de öyle değil.BABA OLMAK BENİ DAHA HASSAS BİRİ YAPTI* Hangisi sizi daha çok etkiledi, değiştirdi: Oyuncu olmak mı, evlenmek mi, yoksa baba olmak mı? - Kesinlikle baba olmak! Baba olmak hayatımı da, beni de çok etkiledi. Çocuğum olduğunda komple değiştiğimi söyleyemem. Olan başka bir şey. Sivrilikleriniz azalıyor. Daha hassas oluyorsunuz çünkü artık kendinizden bile çok düşündüğünüz bir insan var.* Bu, iyi bir şey mi? - İyi bir şey. “Ben” merkezinden uzaklaşıyorsunuz. Anneler bunu bebek daha doğmadan önce, hamilelik aşamasında tecrübe ediyor. Biz babalar bu duyguyla bebek hayata geldikten sonra tanışıyoruz. * Oyunculuk neden sizin için en uygun meslek? - Oyunculuk sayesinde yaratıcı, spontane ve bir “başkası” olabiliyorum. Fazlasıyla hayalperest biriyim. Hayalini kurduğum insanları canlandırıyorum.* Tiyatro yapmayı düşünüyor musunuz? - Ağustos sonunda New York’a gidiyorum. Broadway’de tiyatro yapacağım. “Romeo ve Jüliet”te Romeo’yu canlandıracağım. O günü iple çekiyorum.İSMİM HER ROLÜ KAPMAMA YETMİYORHâlâ deneme çekimlerine gidiyor musunuz; yoksa artık Orlando Bloom ismi bir rolü almanız için yeterli mi? - Tabii ki deneme çekimlerine gidiyorum. İsmim her rolü kapmam için yetmiyor. Rekabet olması aslında belki de bu işin en güzel kısmı. Bir deneme çekimi iyi geçtiğinde ve seçildiğimde iyi hissediyorum. O karakteri canlandırmayı hak etmiş oluyorum çünkü...SELMA ERGEÇ: DİNLENMEK İÇİN KAÇIŞ YERİM KENDİ EVİM* Orlando Bloom’la çalışmak nasıldı? - Çok güzeldi; çok keyifliydi. Orlando iyiydi, hoştu, yakışıklıydı... Ben kendisini zaten çok beğeniyordum. “Yüzüklerin Efendisi”ndeki Legolas olarak mesela. Vücudunu çok iyi, çok zarif kullanan bir oyuncu; çok etkileyici bulmuştum.* Orlando Bloom’la oynama teklifini aldığınızda ne hissetiniz? - Tabii ki çok sevindim ve aynı zamanda heyecanlandım. Belki çok abartılacak bir durum değil ama yine de onun gibi bir oyuncuyla böyle bir tecrübe paylaşmış olmak beni mutlu etti.* Çekim aralarında sohbet ettiniz mi? - Bol bol konuştuk. İstanbul’la ilgili çok soru sordu, mesela bu çekimi yaptığımız Çırağan Sarayı’nın tarihçesini merak etti. Öyle genel bilgilerle de tatmin olmuyor, tarihini, detayları bilmek istiyor. Tabii ki daha kişisel şeyleri de konuştuk; benim oyuncu olarak yaptıklarımı, gelecek projelerimi, onun yapacaklarını... Onların çalışma şartlarını, bizim çalışma şartlarımızı...* Türkiye’deki çalışma şartları hakkında herhangi bir yorum yaptı mı? - Anlattıklarım ona hiç inandırıcı gelmedi; hatta belki fantastik bile bulmuş olabilir. Mesela genel olarak çalışma saatlerimizi duyunca beş dakika kadar cevap veremedi. * Dinlenmek, enerji depolamak için nereye kaçıyorsunuz? - Eve! Ya da İstanbul’a yakın olan bir yere. Ayrıca spor yapıyorum, yoga yapıyorum, kitaplara “kaçıyorum”.AKŞAMÜSTÜ SETE GELEN SİMİT MUTLU OLMAMA YETER* Giyim tarzınız sade, neredeyse hiç makyaj yapmıyor, takı takmıyorsunuz. Ruhunuz ve hayalleriniz de sade mi? Demek istediğim, mutlu olmanız için ne lazım? Nasıl bir gelecek diliyorsunuz? - Kalabalık bir hayal listem var, yine de mutlu olmam çok basit şeylere bağlı. Akşamüzeri sete simit geldiğinde benden mutlusu yok mesela. Birisi bana içten bir iltifat ettiğinde de çok seviniyorum. İnsanlar bana dürüst ve samimi davrandığında hoşuma gidiyor. Etrafımda zarif, birbirine yardım eden insanlar gördüğümde seviniyorum.* En çok hangi iltifat hoşunuza gidiyor? - Bu çok değişken bir şey. Bazen işimle, bazen de bende gördükleri, kişiliğimle ilgili bir iltifat olabiliyor. Ne söylendiğinden çok onun hangi duyguyla ve nasıl söylendiği; kelimelerden çok o kelimelere yüklenen duygu benim için önemli.* Selma’nın ideal, kusursuz dünyası nasıl bir yer? - İnsanların birbirine her daim hoşgörülü davrandığı, konuşmadan evvel karşısındakini dinlediği, karşısındakini anlamaya çalıştığı, birbirlerini itmektense birbirlerine el uzattıkları, kendilerini özgürce ifade edebildikleri bir dünya düşlüyorum. Bunlar varsa daha ne isterim. Barıştan bahsetmiyorum bile, o hepimizin ilk maddesi.KENDİMİ İYİMSERLİKTE TERBİYE ETMEYE ÇALIŞIYORUMDünyanın geleceği konusunda iyimser misiniz? - Kötü ihtimalleri her zaman aklında tutan bir yapım var. Bu özelliğimi hiç sevmiyorum. Bazen tüm kötü olasılıklar aynı anda aklıma gelebiliyor. Buna bir çeşit kendini koruma mekanizması da diyebiliriz. Sanki kötüsüne hazırlıklı olursak, canımız daha az yanacakmış gibi geliyor. Bu konuda kendimi biraz terbiye etmeye çalışıyorum. Kendimi iyimserlikle terbiye etmeye çalışıyorum.vatan