Erzurum Güncel- Prof. Dr. Üstün Dökmen siyanür, intihar haberlerine yapılan sansüre yönelik, tüm çıkarcı sansürlere karşı olmak zorundayız fakat bazı tür sansürlerin, bazı özel durumlarda toplumun yararı için yapılabileceğini de unutmamak gerektiğini belirterek ''Hem insanların siyanürle intihar ettiklerini duyur hem de yasal yollarla siyanür satın almak kolay olsun, insanlar bu yolla intihar etmeye başladıklarında ise paniğe kapıl. Bu çelişkili bir tablodur. Toplum içinde birileri, işsizlik, pahalılık, borç yüzünden intihar ediyorsa toplum bunu bilmelidir; ancak siz siyanürün adını telaffuz ettiğinizde, farkında olmadan siyanür reklamı yapmış olursunuz. Eğer gençler uyuşturucu kullanımından ölüyorlarsa toplum bunu bilmelidir; ama uyuşturucunun adını söylerseniz o uyuşturucunun reklamını yaparsınız. '' dedi.
Sansür, ülkelerin yöneticileri tarafından birtakım bilgilerin toplumdan, tamamen veya kısmen saklanması demektir. Sansürün görünür gerekçesi toplumu olumsuz uyarıcılardan korumaktır. Ancak sansür, başlangıçta iyi niyetli olsa bile, çoğunlukla sonuçta sanatta ve habercilikte ifade özgürlüğünü kısıtlamaya dönüşür.
Dönüştüğü konusunda dünyada pek çok örnek vardır; özellikle totaliter rejimler, halkın isyanını önlemek, hesap vermek zorunda kalmamak için ve yöneticiler sıkıntıya girmesin diye sansürü bir olmazsa olmaz haline getirmişlerdir. Bu yüzden tüm çıkarcı sansürlere karşı olmak zorundayız. Fakat bazı tür sansürlerin, bazı özel durumlarda toplumun yararı için yapılabileceğini de unutmamak gereklidir.
Birkaç örnek:
DİKKATLİ OLUNMALI
1Kadın cinayetleri basında verilmelidir. Cinayetlerden söz etmezsek, bir şey yokmuş, her şey yolundaymış gibi davranmış oluruz. Toplum cinayetler konusunda bilgilendirilmelidir ancak cinayetin işlenme şekli söylenmemeli, cinayet görüntüsü kullanılmamalıdır. Bu tür bir cinayetin nasıl işlendiği belirtildiğinde, aklı kıt birileri özendirilmiş olur. Devlet istatistiklerine göre son on iki yılda, eşleri veya sevgilileri tarafından öldürülen kadınların sayısında büyük bir artış oldu. Yazılı ve sözlü basın bu cinayetleri ayrıntılı şekilde verdi. Arşivlere baktığınızda şunu göreceksiniz:
Diyelim ki başlangıçta erkekler eşlerini A yöntemiyle öldürüyorlardı, sonra birisi çıktı cinayette B yöntemini kullandı. Bu B yöntemi pek çok erkeğe cazip geldi, bu sefer katiller B yöntemini kullanmaya başladılar. Cinayetin işlendiği sansürlenmemeli fakat cinayetin işlenme şekli sansürlenmelidir. Çünkü bazı cinayet tarzları, bazı kişilerin saldırganlıklarını ve sadizmlerini körükler.
2 Her ne gerekçeyle olursa olsun intihar olayı, özellikle intiharların artması toplumu ilgilendirir. Toplum kendi içinde ne olup bittiğini bilmelidir. Ancak intihar şeklinin duyulması kanımca bazı kişilerin fantezilerini kışkırtmaktadır. Hem insanların siyanürle intihar ettiklerini duyur hem de yasal yollarla siyanür satın almak kolay olsun, insanlar bu yolla intihar etmeye başladıklarında ise paniğe kapıl. Bu çelişkili bir tablodur. Toplum içinde birileri, işsizlik, pahalılık, borç yüzünden intihar ediyorsa toplum bunu bilmelidir; ancak siz siyanürün adını telaffuz ettiğinizde, farkında olmadan siyanür reklamı yapmış olursunuz. Eğer gençler uyuşturucu kullanımından ölüyorlarsa toplum bunu bilmelidir; ama uyuşturucunun adını söylerseniz o uyuşturucunun reklamını yaparsınız.
Ayrıntıya girilmeden intihar olaylarının basında dile getirilmesi bile aslında tartışmalı bir konudur; sadece intihar haberleri bile bazı kişileri özendirebilir. Birkaç yüzyıl önce Avrupa’da, intihardan söz eden çok güzel bir roman yayımlan dığında çok sayıda genç intihar etmişti. (Bu romanın adını burada özellikle belirtmiyorum.)
İNCE AYRIM
Bu durumda, “Madem öyle basında intiharlardan hiç söz etmeyelim” diyebilirsiniz. Ancak ortada ince ve önemli bir çizgi vardır. İntiharlardan söz etmezsek birkaç intiharı belki engelleyebiliriz ama toplumu da içinde taşıdığı karanlık sorundan haberdar etmemiş, çözüm yolları aramayı engellemiş oluruz.
Bu çelişkinin çözümü, kısmi sansürlü intihar haberleri vermektir. Basında, “İntihar eden bir aile, cenazelerini bulacakların zarar görmemeleri için kapıya uyarı yazısı koydu” denilse, toplum bu olay hakkında hem bilgi sahibi olmuş olur, hem de son anlarında bile başkalarını düşünen o güzel insanların davranışlarından bir şeyler öğrenmiş olur. (Bu noktada bir başka sonuç da çıkıyor ortaya “Siyanürlü cenazeye bile dokunmak çok tehlikeliyse, ortalık yerde siyanürle altın aramak ne biçim iştir” sorusu geliyor akla.
3Düğünlerde havaya takır takır silah sıkan magandaların görüntülerini televizyonlarımızda sıklıkla izliyoruz. Ben bu davranışı sergileyenlere hem kızıyorum hem de acıyorum. Fakat bu görüntüler bazılarını aynı davranışı taklit etmeye heveslendiriyor. Kanımca burada da olaydan söz edilmeli fakat görüntü verilmemelidir.
Bir zamanlar İtalya’da bazı gençler otoyoldaki araçlara uzaktan taş atıp kaza yapmalarına neden oluyorlardı. Yapılan incelemeler sonucunda, bu tür haberlerin televizyonlarda gösterilmesinin gençler için kötü model oluşturduğu, onları taklide yönlendirdiği ortaya çıktı. Hurdaya dönmüş araba görüntüleri ekranlara getirilmedi, bu olay bir süre sonra bitti.
ŞİDDET ZARARSIZ MI?
Son olarak konuyla dolaylı ilişkisi olan bir başka noktaya değinmek istiyorum. Televizyonlarda sigara ve içki görüntüsünün üzerine karlama yapma zorunluluğu var. Tamamen katılıyorum. Özendirmesin. Peki, tabanca, makineli tüfek görüntülerinin üzerine niçin karlama yapılmıyor. Onlar da özendirmiyor mu? Televizyonlarımızdaki yerli dizilerde, yabancı filmlerde, adı konmadan silah reklamı yapılmaktadır. Sigarayı karlama, sigarayı karalamadır; doğrudur. Silaha karlama yapılmaması ise silahı aklamaktır.
Siyanürsüz günlerde buluşmak üzere.