İkinci Harbi Umumide Türkiye, savaşa iştirak etmemiş, ama buna rağmen dört beş yıl boyunca sanki de savaşın içerisindeymiş gibi hem teyakkuz halindeydi hem de iktisadi sorunlarla mücadele etti.
Ekmeğin karneyle dağıtılması da bu sebeptendi…
Tarihi vesikalar ortada; merak eden gidip okuyabilir.
O tarihte de, tıpkı bugün olduğu gibi karaborsacılar, istifçiler, sahtekarlar, tefeciler ve düzenbazlar istemediğiniz kadar vardı.
Hükümet bu alçaklarla mücadele edebilmek için zaman zaman zecri tedbirlere başvurur, karneyle dağıtması gereken ekmeği tezgah altından bilmem kaç misli fiyatla satan şerefsizleri yakalar ve cezalandırırdı.
Aradan bunca zaman geçti; ne yazık ki değişen neredeyse tek bir şey yok…
Türkiye yine bir harbin içinde değil.
Ülkemiz (Allah korusun) işgal filan edilmemiş.
Buna rağmen sanki de savaş halindeymiş gibi bir ortam yaratan şerefsizler yüzünden neredeyse marketler yağmalanacak.
Yağ üzerinden vurmaya çalışıyor…
Buğday üzerinden vurmaya çalışıyorlar…
İkinci Harbi Umumide Tayyip Erdoğan yoktu; İnönü vardı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde Türkiye’nin başında Recep Tayyip Erdoğan var.
Lakin isimler değişse de zihniyet aynı…
Karaborsacılık…
Stokçuluk…
Tefecilik…
Hokkabazlık…
Küresel ölçüde bu şerefsizlere, “savaş baronları” deniliyor.
Devletin gücü bu kitapsızlara yetmiyor mu?
Yeter elbette ki…
İkinci harpte de yetmişti; yakaladığını feci şekilde cezalandırmıştı.
Bugün de aynısı olmalı…
Sıvı yağı stoklarında saklayıp halka parasıyla satmayan bu zalimler tek tek bulunup, öyle mali ceza filan değil, en ağır hapis cezalarıyla cezalandırılmalı.
Öyle olmalı ki, stoklarda sakladığı o yağların miktarı, o şerefsizlerin kefen parası olmalı…
Bombaların ve füzelerin altında ölümle cebelleşen Ukrayna’da bile yağ kuyrukları, yağ stokları, yağ talancıları yok.
Televizyonlarda izledik işte…
“Evime ekmek alacak param yok” diyen riyakar, marketten on bidon sıvı yağ almak için insanları eziyordu!
Bu tipler de, en az stokçu ve tefeci kadar tehlikeli…