Erzurum Güncel- Eski AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner, Star gazetesindeki köşesinde “Tahran’da Astana süreci yara aldı! Kriz kapıda!” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Metiner, "Zirveye saatler kala bir kez daha İdlib havadan vuruldu. Türkiye’nin onca uyarılarına rağmen..." dedi. Metiner, "ABD, İdlib’de Şam rejiminin kimyasal silah kullandığını iddia ederek müdahalede bulunacak. Bu hazırlanmış bir senaryo. " iddiasında bulundu
İran’ın başkenti Tahran’da dün Rusya, Türkiye ve İran, Suriye krizini masaya yatırdı. Zirvenin ana gündem maddesi İdlib’di. Canlı yayında liderlerin tartışması ise dikkat çekti.
“TÜRKİYE, ABD’NİN KURGULADIĞI…”
Metiner yazısında “Tahran zirvesinden önce İdlib, Rusya ve Suriye savaş uçaklarınca vuruldu. Bu yazının yazıldığı anda, zirveye saatler kala bir kez daha İdlib havadan vuruldu. Türkiye’nin onca uyarılarına rağmen...” dedi ve şunları kaydetti:
“Belli ki Rusya Türkiye’nin hassasiyetlerini pek dikkate almıyor. İdlib’deki ABD figüranı terör unsurlarına yönelik askeri operasyondan Türkiye’nin rahatsızlığı söz konusu değil elbette. Türkiye, ABD’nin kurguladığı asıl senaryonun arkasından gelecek ve kendisini doğrudan tehdit edecek gelişmelerden rahatsız.
Büyük resmin arkasında hedef ülke Erdoğan liderliğindeki Türkiye asıl. Bir yanda ekonomik tetikçilerle öbür yanda türlü terör örgütleriyle vuruşan Türkiye, İdlib’deki büyük güçlerin kapışmasından en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor.”
“PUTİN BU ZOKAYI NASIL YUTUYOR”
Metiner yazısını şu ifadelerle sürdürdü:
“ABD, İdlib’de Şam rejiminin kimyasal silah kullandığını iddia ederek müdahalede bulunacak. Bu hazırlanmış bir senaryo. Öbür yanda Suriye’nin kuzeyinde kendi askeri-siyasi himayesine aldığı bölgede PKK’ya bir özerk devlet kurdurtacak. Nitekim İdlib kriziyle paralel olarak PKK kendi özerk yönetimini ilan etti. Pek tabii bu ilan ABD’nin onayıyla oldu. Başka türlüsü mümkün mü?
İdlib sadece İdlib’den ibaret değil. PKK ve Heyet Tahrir ü Şam (HTŞ) gibi örgütler birer taşeron. ABD’nin oyun planına göre hareket eden kukla örgütler.
Bu krizde görünürde ABD ile Türkiye yan yana düşüyor. Türkiye ile ABD İdlib’de askeri operasyona karşı çıkmak konusunda ortaklaşmış durumdalar. Her iki ülkenin gerekçeleri ve çıkarları farklı tabii.
ABD hem desteklediği ve sahaya sürdüğü HTŞ üzerinden bir İdlib sorunu oluşturuyor hem de Rusya ve Şam rejiminin askeri müdahalesine karşı çıkıyor.
Anlamadığım husus şu: Putin bu zokayı nasıl yutuyor?
Türkiye ile ortak bir hassasiyet çerçevesinde hareket edip daha güçlü olmak varken ABD senaryosuna uygun hareket etmesi akıllara soru işaretleri düşürüyor.
Tahran zirvesinden önce elini Türkiye’ye karşı güçlü tutmak gibi bir gizli niyet içindeyse, bu yanlış bir politika. Türkiye’ye ‘Benim sayemde ve benim iznimle!’ mesajı vermek içinse bu güven sorunu doğuran bir yaklaşım.
Şam rejiminin ‘İdlib’i hakimiyetimize alacağız!’ demesi gerçekte Türkiye’ye bir mesaj. İdlib Suriye toprağı da PKK’nın ABD bayrağı altında devlet ilan ettiği yerler Suriye toprağı değil mi?”
“TÜRKİYE’Yİ KAYBEDEN KAYBEDER”
Yazısında “Oyun var oyun içinde...” diyen Metiner şu ifadeleri kullandı:
“Belli ki hiçbir güç Türkiye’nin güçlü bir aktör olmasını istemiyor. Bunu bilerek siyaset yapan bir güçlü Türkiye var. Kimsenin oyun planında taşeron olmayacak kadar da basiretli bir Türkiye var. Türkiye bu karışık denklemde malum güçlerin yedeğine düşürülebilecek bir ülke değildir. Sıcak çatışmanın tarafı olmak veya bu denklemde çatışan güçlerin oyun planı içinde yer almak Türkiye’ye kaybettirir.
Birilerinin istediği de bu.
Elbette pasif bir seyirci olarak kalmayacağız. ABD ve Rusya ile görüşeceğiz. Umarım Rusya ve İran Türkiye’nin ortaya koyduğu hassasiyetlerin aslında kendi çıkarlarına uygun olduğu gerçeğini kavrarlar da ABD’nin oyun planını boşa çıkarırlar.
Tahran Zirvesi’nden Türkiye’nin beklentilerine uygun bir sonuç çıkmadı. Kim ne derse desin Astana süreci yara aldı. Her şey ABD senaryosuna uygun gelişiyor. Hayret etmemek mümkün değil.
Türkiye’nin hassasiyetlerinin ve uyarılarının dikkate alınmaması Rusya ve İran’a da kaybettirecek bir krize kapı aralayacaktır. Türkiye’nin başka ülkelerin gücüne ve desteğine ihtiyacı ne kadar varsa onların da Türkiye’nin gücüne ve desteğine o kadar ihtiyacı var.
Türkiye’siz olmaz! Türkiye’yi kaybeden kaybeder, biline!”