Erzurum Güncel- Tarihte Erzurum, Tebriz ve Musul ile kıyaslanırdı. Derlerdi ki: "Erzurum’un suyu, Tebriz’in havası, Musul’un ise ekmeği meşhurdur." Şimdi ise tarihi çeşmelerimiz sahipsiz! Tarihçiler, Erzurum’un dünya tarihindeki en eski şehirlerden biri olmasının nedeninin, şehirdeki su kaynaklarının fazla olmasından kaynaklandığını belirtirler. " Kitabeli Erzurum Çeşmeleri" adlı araştırmanın ön sözünde, şu ifadelere yer veriliyor tarihi çeşmerle ilgili...’Çeşmeler su mimarisinin en yaygın örnekleri olmalarının ötesinde, her dönemde Türk şehirlerinin en önemli öğeleri arasındadırlar. Osmanlı medeniyeti, mimarlık tarihinde su yapılarına önem veren toplumların başında gelir. Temizlik ve içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan çeşmeler, bir Osmanlı şehri olan Erzurum’un mimari dokusunda derin izler bırakmıştır. Erzurum’da otuz yedi tane kitabeli çeşme bulunmaktadır. Kitabeli çeşmelerin tümü Osmanlı dönemine ait olup, genellikle XVIIXIX. yüzyıl yapılarıdır. Erzurum Çeşme kitabelerinde genellikle “Sahib-ül hayrat vel-hasenat” hayır sahibi ibaresi ile başlanılmıştır. Çeşmeyi yaptıranların isimleri yazılarak dua ile anılmışlardır. Kitabeler Osmanlıca ve Arapça yazılmış, bazı kitabelerde Farsça ibareler de kullanılmıştır. Bazı çeşme kitabelerinde tarih “Ebced hesabı” ile yazılmıştır. Kitabeler genellikle mermer üzerine “Sülüs” ve “Talik” hatla yazılmışlardır. Çeşmeler de birer vakıf eseri olarak yapılmışlardır. Erzurum’un ve hatta Anadolu’nun en önemli çeşmelerinden biri Hacı Mehmed Ağa çeşmesidir. Üzerinde Vakfiye özeti bulunan tek çeşme örneğidir. Çeşmeler, kendileri küçük ancak hizmetleri son derece büyük yapılardır.’
TARİHİ ÇEŞMEDE YÜREK BURKAN GÖRÜNTÜLER!
Asırlardır Türk medeniyetinin yaşadığı Erzurum’da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde halka su kaynağı sağlamak için inşa edilen asırlık çeşmeler günümüzde de Erzurum halkına aynı amaçla hizmet etmeye devam ediyor. Ancak bazı tarihi çeşmvlvrimiz ise, tahrip edilmiş görüntüsü ile yürek burkuyor. Tıpkı Güneş okulunun hemen arkasında bulunan çeşme gibi. Şvşmenimn birçok tarafı boyanmış, yazılar yazılarak duvarları karalanmış. İnşa edilmelerinin üzerinden yüz yıllar geçmesine rağmen borularından su akmayan bu tarihi çeşmenin üzerindeki taş işlemeciliği ve kitabeleri de dikkatleri üzerine çekiyor. Ticaret ve göç yolları üzerinde bulunmasının yanı sıra stratejik konumuyla da çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Erzurum, Urartu, Med, Pers, Bizans, Arap, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı’nın kültürünü, mimarisini ve manevi izlerini taşıyor. Erzurum halkına hayat veren tarihi çeşmelerin başında ise, Cennet çeşmesi, Gürcü Kapısı çeşmesi, Hacı Mehmet çeşmesi (1681), Şafiler (Şabahane) çeşmesi (1556), DabakHane çeşmesi, Kale çeşmesi (1745), Yazıcıoğlu çeşmesi (1748), ve İsmail Ağa çeşmesi gibi asırlık çeşmeler geliyor. Hal böyle iken bakımsız ve harabeye dönüşmüş tarihi çeşmelerin görüntüsü, tepkilere neden oluyor.
"ERZURUM’DA KI BAZI TARIHI ÇEŞMELER SAHIPSIZ BIRAKILDI"
Tarihçi Yazar Abdurrahman Zeynel, sahipsiz bırakılan tarihi çvşmvlvrlv ilgili daha önce yaptığı açıklamada, şunları söylemişti: " Erzurum’un dünya tarihindeki en eski şehirlerden biri olmasının nedeni, şehirdeki su kaynaklarının fazla olmasından kaynaklanır. Şehirler bir medeniyet inşası üzerine kurulmuştur. Bu medeniyetlerin birinci ayağı ise şehirlerin suyolları üzerinde olmasıdır. Tarihe bakarsanız en büyük şehirler hep su kenarlarında olmuştur. Erzurum’un tarihi bir şehir olmasının nedeni su kaynaklarının fazla olmasındandır. Dolayısıyla Erzurum dünya tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Erzurum’da ki bazı tarihi çeşmeler ise sahipsiz bırakıldı. Bazı tarihi çeşmelerimizden de şuan su akmıyor ve bu çeşmeler sahipsiz bırakılıyor. Erzurum’un kimliğini oluşturan bu çeşmelerden suların akması gerekiyor. Evliya Çelebi Erzurum’daki Cennet Çeşmesine Seyahat Namesinde yer vermiş ve bu çeşmeyi cennetten bir köşe olarak ifade etmiştir. Buna benzer olarak Dabakhane çeşmesi ve Şabahane çeşmesi de Erzurum’un en değerli tarihi çeşmelerindendir. Bu çeşmelerden beş yüz yıl boyunca su akmıştır ve şehrin insanlarına su kaynağı olmuştur. Yine Gürcü kapıda Mehmet ağa çeşmesi var bu çeşmenin de mermer üzerine yazılmış çok güzel bir kitabesi var. Erzurum’da kurulan her vakıf Palandöken dağlarından şehre su getirmek için çalışmalar yapmış ve asırlardır şehir su kaynağını bu şekilde sağlamış. Erzurum’da bulunan beş yüzden fazla çeşmenin korunması lazım çünkü bu çeşmeler bizim tarihimiz ve bizim kültürümüzdür. Bu çeşmelerimizin Erzurum’a tekrardan kazandırılmasını istiyorum.’’
Sinan Aydın/ Radarhaber.com