Erzurum Güncel- ERZURUM Tortum’a bağlı Bağbaşı beldesinde yaşıyordu Leyla. 4 kardeşin en büyüğüydü. Babası Kemal Yalçınkaya, belediyede sözleşmeli işçiydi. Birkaç baş hayvanları, meyve ağaçları ve sebze bahçeleriyle yaşayıp gidiyorlardı. Leyla’yı 2 yıl önce tanıdı tüm Türkiye. Ödük Vadisi’nde yapılmakta olan üç hidroelektrik santralına (HES) karşı direnişin simgesi olmuştu. 17 yaşındaydı henüz. Tortum Cumhuriyet Başsavcılığı, önce “HES’in çalışma alanlarında bulunmama ve eylemlere katılanlara görüşmeme” cezası verdi. Sonra da “Hakaret, görevi yaptırmamak için direnmek, kasten yaralama” iddiasıyla 9 yıl hapis cezası istemiyle yargılandı. ÖDÜK VADİSİ CENNETİBağbaşı, Ödük Çayı’nın yeryüzü cennetine çevirdiği vadide yer alıyor. Çevre mücadelesinin simgesi olan Bağbaşılı Leyla Yalçınkaya’ya gidiyoruz. Olağanüstü bitki örtüsü; çınar, çam ve 3 milyon meyve ağacı ile sonbaharın son demlerini yaşıyor vadi. Babası Kemal Yalçınkaya bizi Leyla’ya götürüyor. Babaannesi Şükriye Hanım ile birlikte bahçede inek otlatıyor. Bahçenin üst tarafındaki dağda ise bitmek üzere olan HES inşaatı harıl harıl devam ediyor. Leyla, şiir gibi anlatıyor hayatını:‘HES BENİM GÖZÜMÜ AÇTI’“Bizim buraların meyve ağacı, kuzusu ve buzağısı, benekli alabalığı susuz nasıl yaşar, mutfağının bereketi kaçan anneler ne yapar? Ödük Çayı’nın hayat verdiği hayatların ölmesine dayanamazdım. Ben de HES’e karşı çıkan büyüklerimin yanında yer aldım. Güvenlik güçleri kötü davrandı. İstediğimiz suyumuzdu sadece. 9 yıl hapis yatmamı istediler. Hâkime hanım da çok kötü davrandı. CHP’nin avukatları olmasaydı beni kim kurtaracaktı? HES, gözümün önündeki perdeyi kaldırdı. O kadar çok şey yaşadım ki 3 okula bedel. Dünyayı, Türkiye’yi, siyaseti, kârı insanların mutluluğuna tercih edenleri öğrendim.” ‘ŞEHRE GÖÇLER BAŞLAYACAK’“Bize ve doğadaki canlılara rağmen HES’çiler boruları döşediler. Her bir boru, suyumuzu çekip cennetimizi kurutacak. Bakıyorum da HES, Antalya’dan Rize’ye, cennet köşeleri nasıl da bulup kurutuyor? Köylülerin iyimserliğini anlayamıyorum. ‘Sudan bize de bırakırlar’ diyor, kötü gerçekten kaçıyorlar. Seneye bu zaman şu güzelim ağaçlar kuruyacak. Toprak ölünce yaşam da ölür. Ne yapacak bunca insan? Büyük şehirlere göç edecek. Betonların arasında havasız kalacağız. Mutlu ve güzel yaşıyorken mutsuz ve fakir olacağız.”POLİS AKADEMİSİ’Nİ İSTİYOR“20 Eylül’de beraat ettim. Hapishane kâbusum bitti çok şükür. O günleri, 9 yıl hapis ihtimalini unutmak istiyorum. Şimdi açık lise ikinci sınıftayım. Hayalim hukuk okumak ama açık liseyle kazanmam imkânsız. Polis Akademisi ya da Polis Meslek Yüksek Okulu’na gitmek istiyorum. Çok iyi bir polis olacağıma inanıyorum. Babam beni okutmadı ama kız kardeşim lise son sınıf öğrencisi. Dersleri de çok iyi.” ‘Evlenmek değil, okumak istiyorum’LEYLA, Bağbaşlı fırıncı 24 yaşındaki C.K. ile nişanlanıp nasıl ayrıldığını da şöyle anlatıyor: “C.K. ile görücü usulüyle nişanlandık. Evlenmek istemiyordum. Geçen mayısta kaçıp İzmir’deki amcam ve halama gittim. Ailem çok üzüldü ama babamı ikna edinceye kadar dönmedim. Bayramda geldim, nişanlımla konuştuk uzun uzun. Anlattım hayallerimi, okumak istediğimi. Makul karşıladı, ikna oldu. Nişanı bozduk. Sağ olsun ama gurur incinmişti tabii ki.”‘İyi ki bizde töre yok’LEYLA’nın babası Kemal Yalçınkaya, “Kızım çok acı çekti, üzüldü” dedi ve şöyle devam etti: “Çok şükür o günler geride kaldı. Şimdi derslerine çalışıyor. Okuyup meslek sahibi olacak. Çalışmak, bana destek olmak istiyor. Kızımı artık çok daha iyi anlıyorum. Onunla gurur duyuyorum. Yaşananlar için üzgünüm. Ne yaptı benim kızım? Toprağı çöl olmasın istedi. İstemesin mi? Çok şükür şimdi bütün aile bir aradayız. Eski huzurlu günlerimiz geri geldi. Tek üzüntümüz HES. Kızımı görücü usulü evlendirmek istedim, olmadı. Kaçtı ama nereye kaçtı? Amcasının yanına gitti. Kızım benim için değerli. İyi ki bizim buralarda töre yok. Eğer olsaydı çok kötü sonuçları olurdu. İstenmeyen şeyler yapmak zorunda kalırdım. Kızım hayatını kaybederdi.”Gülden AYDIN -Hürriyet