Erzurum Güncel- 16 Haziran Babalar günü münasebetiyle Dr. Işıl Acehan imzalı hazırlanan haberde 1900'lerin başında ABD'ye göç eden Türklerin hikayelerine yer verildi. 13-14 yaşlarında ABD'ye göç eden ve orada ABD'li ve Kanadalılarla yaptıkları evliliklerle Türk kültürünü devam ettirdi. İşte o hikayelerin bilinmeyenleri...
TM Dijital Haber Merkezi
Babalar günü münasebetiyle Dr. Işıl Acehan imzasıyla Forumusa isimli haber sitesinde yayımlanan haberde 1900'lerin başında çoğu Doğu ve Güney Doğu Anadolu olmak üzere 13-14 yaşlarında ABD'ye göç eden Türklerin hikayelerine yer verildi.
Göç eden Türklerin bir kısmının ülkelerine geri döndüğü belirtilirken, bir kısmının da ABD'de kalarak Kanadalı ve ABD'lilerle evlendiği ve Türk kültürünü yaşatmaya devam ettiği belirtildi.
ELAZIĞLI GEORGE (YAKUB) AHMED'İN HİKAYESİ
ABD'de yaşadığı süre zarfı içerisinde anne ve babasını kaybeden ve ABD'de kalma kararı veren Elazığlı Yakup (George) Ahmed, önce pek çok Türk göçmen gibi Massachusetts’in Peabody şehrinde deri fabrikasında işçi olarak çalışmış, daha sonra da bu şehirde küçük bir restoran açmıştı. Garson olarak işe Fransız asıllı Kanadalı aldığı Olive’e aşık olmuş, bir sene geçmeden evlenme teklif etmişti.
Olive’in ailesi kızlarının bir Katolik olmayan birisiyle evlenmesine karşı çıkmış, ne evlilik törenlerine katılmış, ne de uzun süre evlerine uğramışlardı. İki çocuktan sonra nihayet kızlarını görmüş, damatlarını da tanımışlardı. Yakub Ahmed’in iki oğlu ve bir kızı olmuştu. Oğullarından II. Dünya Savaşı gazisi ve Dışişleri Bakanlığı memuru olan Frank Ahmed, Türk köklerine çok bağlıydı ve bununla da gurur duyuyordu.
Yakub Ahmed’in diğer oğlu George Ahmed, bir Türk’ün oğlu olduğu için gençliğinde zorlandığını söylemiştir. Bütün arkadaşları İtalyan, Polonyalı, Fransız veya İrlandalı olduğundan ve hepsi Kiliseye birlikte gitmekten bahsederken, George Ahmed dışlandığını hissettiğini belirtmiştir. “Babamın dinini hiçbiri anlamıyordu, ilgilenmiyordu” demiştir. Aynı şekilde Türk-Müslüman bir babanın oğlu olduğu için geçliğinde de flört ettiği kızların aileleri tarafından her zaman problem çıkartılmış.
MARDİNLİ SAM ALLİ (HÜSEYİN KAYMA)
ABD'ye giderek orada yeni bir hayat kuran Hüseyin Kayma'yı ise oğlu Willim E. Alli anlatıyor.
“Babamdan her zaman eğitim için çok çaba sarf etmem gerektiğini öğrendim” diye anlatmıştır babasını. Baba Sam Alli, ona fabrikada çalışmamasını, okuması gerektiğini aşılamış. 1946’da II. Dünya Savaşı bitip de ABD’ye Türk öğrenciler gelmeye başladığında onlardan birisini oğlu William’a Türkçe öğretmesi için tutmuştur.
Kore Savaşı’nda Birinci Deniz Birliği’nde olan William Alli, Türk Tugayı’nı görmeyi o kadar istemiş ki, özellikle Tugayın bulunduğu bölgeye gitmiş. Türkler önce onun kim olduğunu anlayamadıklarından Amerikalı Subaya teslim etmişler.
Daha sonra bir Türk’ün oğlu olduğu anlaşılınca 3 gün Türk Tugayıyla kalmış ve “beni uzun zamandır kayıp kardeşleriymişim gibi, krallar gibi ağırladılar” diyor.
"TÜRKLER MUHTEŞEM BABALARDI AMA SIKILARDI"
Kız çocuklar için Türk babaların kuralları daha sıkıymış elbette. Salem Massachusetts’de 105 yaşına kadar yaşayan Elazığlı Baker Abraham’ın iki kızı Natalie ve Rosamond, babalarının katı kuralları olduğunu anlatmıştır. “Bir genç erkeğin önünde babamız varken nefes almadan iki kez düşünmen gerekiyordu. Ruj süremezdik, erkeklerle konuşamazdık. Bir yere dansa gittiğimizde babamızın binanın etrafında dolaşırken görürdük, böylece orada olduğunu bildiğimizden emin olurdu.” diye anlatmışlardır.
“Türkler muhteşem babalardı, ama sıkılardı” diyorlar. Kızlar babalarından ne zaman şikayetçi olsa Amerikalı anneleri onlara “anlayışlı olun, o böyle bir kültürden geliyor” dermiş.
Abrahamin kızlarını yolda gören her Türk onlara harçlık verirmiş. Abraham Baker aynı zamanda Türk göçmenler arasında önemli bir yere sahiptir. Birisi vefat ettiğinde onları son yolculuğuna uğurlamak için hazırlayan ve Kur’an okuyan yine Abraham Baker’dır.
Natalie ve Rosamond, bir gün anneleri eve geldiğinde mutfakta bir biberon bulduğunu, bebeğin nerede olduğunu sorduğunda ise eve bir bebek değil, kuzu getirdiğinin anlaşıldığını aktarmıştır.
TÜRK BABALARIN "AÇIK KAPI POLİTİKASI"
Amerika’daki ilk babalarının çocuklarının hepsi babalarının merhametini ve sevgisini anlatmış, hiç bilmedikleri Türk kültürünü babalarının onlara aktardığını, zaman zaman zorluk çekseler de kocaman bir Türk aileleri olduğundan duydukları mutluluğu belirtmişlerdir. Elbette hem yabancı eşleri, Türk babalarının misafirliğe gelen arkadaşlarına her zaman “açık kapı politikası”na uyum sağlamakta zorlanmışlar. Ancak çocukları bir çok amcayla büyümekten duydukları mutluluğu, onları her zaman koruyan ve gözeten bir babaları olmasından duydukları gururu anlatmışlardır.