Karakolda işkence yok…
Türk Polisi artık “aynasız” değil…
Bu günlerde başta basın ve sosyal medya olmak üzere çevrede, polis ve emniyet haberleriyle sıkça karşılaşıyoruz.
Normal…
Çünkü: Polis teşkilatının kuruluşunun 180. yıldönümü…
Henüz ortada ne cumhuriyet var ne de “Selanik’te mecburi iskana tabi tutulan” Osmanlı sultanı…
Birkaç ülkeden sonra da olsa Osmanlı, polis teşkilatını erken kuran imparatorluklardan biridir.
Geçmişte birçok isimi olmuş, ama kökeni itibarıyla aynı…
İşte o teşkilat, şimdi tam 180 yaşında.
Başka bir ifadeyle iki asra yaklaşan bir mazi…
On binlerce mensubu olan koskoca bir müessese…
Hayatın tam içindeler ve yirmi dört saatimizin her dakikasındalar.
Siz hangi bülteni polis kelimesi geçmeyen bir haberle dinliyorsunuz?
İyi ki varlar.
İyi ki çoğu zaman bize çok yakınlar.
Polis, aslında maşeri vicdanın üniformaya bürünmüş halidir.
Geçmişte neredeyse tamamen FETÖ terör örgütünün güdümüne giren bu teşkilat, neyse ki mensuplarını kanser eden irinlerinden temizlendi.
(En azından umut ediyor ve diliyoruz.)
CHP, Saraçhane protestoları üzerinden polis teşkilatına acayip yüklendi.
“İşkenceci” dedi.
Pekii bizim polis teşkilatımız işkenceci midir?
Değildir.
Bu ülkede, neredeyse otuz yıldan fazladır emniyette, jandarmada işkenceye sıfır tolerans tanınıyor.
Her polis bilmektedir ki işkence, bir insanlık suçudur.
Pekii eskiden bu ülkede polis insanlara işkence eder miydi?
Ederdi.
Hem de en acımasızca olanından!
Eski emniyet binalarının duvarları dile gelse, kimbilir ne işkenceleri anlatırdı.
O Türkiye artık tarih oldu.
Bugün polis teşkilatı asla işkenceci bir emniyet birimi değil.
Çünkü biliyor ki: İşkence bir insanlık suçudur.
Buna rağmen CHP’li çevreler, tam da polis teşkilatının kuruluşunun 180. yılında bir işkence iddiası tutturmuş gidiyor.
İnanmıyorum.
Polis müdahale ederken abartmış olabilir, ama asla işkence etmez.
Çünkü burası İsrail değil. Ve burada işkence bir insanlık suçudur.
Seksende yani askeri darbe zamanında olanlar neydi?
Haklısınız…
İşkencenin en katmerlisi vardı bu ülkede…
Polis, sorgudaki gencin kızı kardeşinin önünde soyunduruyordu!
“Öt, yoksa kardeşine tecavüz ederiz.”
Çok şükür ki o polis, pislik lağımlarında yitip gitti…
Artık bu ülkede hiçbir anne çocuğuna:
“Sütünü iç yoksa polis gelir” demiyor.
Çünkü polis, masum kimsenin kapısını gece yarısı çalmıyor.
Buna rağmen her şey dörtdörtlük mü?
Değil tabi ki…
Nasıl ki hastalarının özel durumundan seks fantezisi çıkaran manyak doktorlar varsa, emniyette de aklı başka şeylere çalışan polisler çıkabiliyor.
Erzurum bu anlamda çok temiz.
Besbelli ki yönetici kadro kontrolü elinde tutuyor.
Bunca operasyona ve gözaltına almaya karşın şimdiye dek absürt bir durumla karşılaşmadık.
Erzurum, ekonomik zenginliği olan bir şehir olmadığı için burada öyle devasa organize suç çeteleri zaten yok.
Erzurum’da en fazla kıytırık tefeciler ve en ucuzundan esrar satıcıları var.
(İkide bir yakalanan o insan kaçakçılarının hiçbiri Erzurumlu değil.)
Polis, “Erzurum’da suç kayıtlarında azalma var” dedi.
Doğrudur.
Rakamlar yalan söylemez.
Kimse artık mekteplerin önlerinde uyuşturucu hap satamıyor.
Ayrıca Erzincankapı artık eskisi gibi esrar üssü değil.
Haber alıyorum. Tefecilerin tamamı dert yakınıyormuş:
“Kimseye para satamıyoruz.”
Bu yüzden bazıları lokanta filan açmış.
Galericilik kılıfı içinde tefecilik yapanlar ise, zaten kayıt altında…
Polis teşkilatı seksenler öncesinin çok ama çok ötesinde…
Ve fakat aynı teşkilatın içerisinde kraldan çok kralcı olanlar da mevcut.
Misal; filan noktadan iki saat sonra bir bakan geçecekmiş.
Tüm yollar tutulmuş, köprübaşları kesilmiş!
“Bakan gelecek, vakti belli olmasa da!”
Vali veya emniyet müdürü dikkate alır mı bilmem; söylemesi bizden…
İşte o trafik polislerinden Erzurum’da istemediğiniz kadar var.
Sırtında yaşlı adamı evine götüren polisin olduğu gibi…
Bizim kuşak jandarma ve polis korkusuyla yetişti!
Şimdi ki nesil çok şanslı…
Artık polis karakolları ve polis birimleri aynalı günlerden çok uzak…
Kimse kimseye artık bir polis gördüğünde “aha bu bir aynasız” demiyor.
Dürüst olalım…
Eskiden her aile evladının polis olmasını istemezdi.
Polis olmak sanki de yuva çocuklarına mahsus bir görevdi.
Şükür ki şimdi tam tersi oldu:
En saygın aileler bile istiyor ki, bünyelerinden bir polis şefi çıksın.
Bir de her daim çalışan kameralar var ki, ruhunu şeytana satmış bir polisin işkence etmeye kalkması neredeyse imkansız.
Solcu bir üniversite öğrencisini gözaltına alırken odasındaki Karl Marx’ın resmine bakıp, “Utanmıyorsun değil mi, bu kadar mübarek bir dedenin torunu olarak Komünistlik ediyorsun” diyen polisten, bugün dünya ölçeğinde evrensel ölçülere vakıf bir polis teşkilatımız var.
Gurur duymaktan yüksünmeyelim.
O çocuklar bizim çocuklarımız.
İyi ki varsınız.
Torun torba sahibi olduk. Lakin hafıza kolay kolay temizlenmiyor.
Olsun…
Mazi canımızı acıtsa da; haykırıyoruz:
Ey Türk Polisi…
Sizden korkmuyoruz, size huzurlu yarınlarımız için güveniyoruz.