Erzurum Güncel-Taksim'deki Elite World Otel'de "Kürt Sorunu" konulu toplantıda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş "Kürt Sorunu"nun Türkiye'nin en önemli tarihsel sorunu olduğunu savundu. Sorunun çıkış tarihinden itibaren çözümsüz kaldığını ifade eden Demirtaş,"Kürt Sorunu derken, kendi anavatanında kendi kendini yönetme ve kendi kaderi hakkında söz sahibi olma arayışı içerisinde olan bir halkın sorunundan sözediyoruz" diye konuştu.DEMOKRATİK ÖZERKLİK PROJESİ Sorunun giderek kürtlerin sorunu olmaktan çıktığını ve uluslararası bir konu haline geldiğini öne süren Demirtaş, "Somut çözüm önerisi, modelini nasıl geliştirebiliriz" yaklaşımı ile "Demokratik Özerklik Projesi"ni ortaya koyduk." dedi. Modelin Türkiye yaşayan Kürtlerin kimlik ve statü taleplerini karşılayacak bir çözüm içermesi gerektiğini söyleyen Demirtaş, "Bu model aynı zamanda, Türkiye'de ayrılık veya bölünme kaygılarını ortadan kaldıracak.Bu model Türkiye'nin genel demokratikleşme sürecine de hizmet edecek. Hem Türkler için hem Kürtler için bireysel hak ve özgürlüklerin gelişmesine ve iki toplumunda kendi içinde çoğulcu demokrasiye geçişerine de uygun bir model olacak" dedi. Kürtlerin Türk halkıyla ilişkilerinin 1071 Malazgirt Savaşı ile başladığını ve bugüne kadar devam ettiğini ifade eden Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürt halkının o günden bugüne kadara yaşadığı coğrafya çok fazla değişmemiştir. Bugün 4 ülkenin sınırları içerisinde kalan Kürdistan coğrafyasından bahsediyoruz. Yani ismi yasaklı, kendi yasaklı coğrafyadan bahsediyoruz.Kürt halkının bu coğrafyada kendi kendini yönetme arayışı hep sürmüş. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde de Türkiye'nin bir çok yerine dağılmış, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ağırlıklı olarak yaşayan bir Kürt halkı gerçekliği var. Ancak halen kendi Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki kendi statüsünü tanımlama arayışı içerisindedir. Anayasanın 66. maddesi bir statü tanımış. T.C devlerine vatandaşlık bağı devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türktür. Fakat bu statü Kürtler tarafından kabul görmemiştir. Türk olarak tanımlanma, Kürtler için bir asimilasyona dönüşmüş ve Kürtler bu nedenle bunun dışında bir statü arıyorlar." "ULUS DEVLETİ ANLAYIŞININ DEĞİŞMESİ GEREK" Her Kürt'ün devlet ile kuracağı statünün vatandaşlık statüsü olacağını" ifade eden Demirtaş, "Bir halk olarak Kürtlerin statüleri belirlenecekse onun da özerk bir yönetim statüsü ile yapılması gerektiğini" öne sürdü. Ulus devlet anlayışının değişmesi gerektiğini savunan Demirtaş, şöyle devam etti: "Buradan hareketle vatandaşla devletin sorunlarını çözebilmenin en etkili yolu, demokrasiyi vatandaşa götürebilmektir. Yani devleti küçültmek, demokrasiyi büyütmek ve katılımcılığı artıracak yerinde yönetim modellerini geliştirmek, merkezde toplanan yetkilerin önemli bir kısmını yerellere devredebilmektir."TÜRKİYE YAKLAŞIK 20-25 İDARİ BÖLGEYE AYRILABİLİR" Türkiye, tek bir merkezi parlamentoda bütün yetkilerin toplandığı ve hükümet diye bir organın bütün ülke adına yürütme yetkilerini elinde bulundurduğu bir ülke olamaz' diye düşünüyoruz ve bundan hareketle biz' Yerinden yönetimi öneriyoruz. Somut olarak da şunu ifade ediyoruz. Türkiye yaklaşık 20-25 idari bölgeye ayrılabilir. Biz il genel meclisleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında bir yerde konumlanmış 'Bölge Meclisleri' öneriyoruz.Bu bölge meclisleride merkez olarak seçilmiş bir ilin etrafında ona bağlı olarak şekillenmiş üç veya dört veya beş ilden oluşabilir diye öneriyoruz." Demirtaş, bu sistemde TBMM'nin dış ilişkiler, ulusal savunma, genel maliye hizmetlerini elinde bulunduracağını, adalet ve eğitim gibi hizmetleri deyerel yönetimler ile birlikte yürütebileceğini, geri kalan bütün yetkilerin bölge meclisine devredileceğini söyledi.BÖLGE MECLİSLERİ Her "Bölge Meclisi"nin Türkçeyi resmi dil olarak kullanacağını ve Türk bayrağı yanında, kendilerini temsil eden bir bayrak ve flama da kullanabileceğini ileri süren Demirtaş, bu modelin Ortadoğu'da da bir barış sürecini başlatacağını ve kalıcı bir çözüm yaratacağını ve Türkiye'de terörün bu sayede sona ereceğini iddia etti. Bu modelin Kürt halkının önemli bir kısmının devletten talep ettiğini ileri süren Demirtaş, "Biz iktidara ' bu talebi de görmek zorundasın' diyerek, demokratik baskı uyguluyoruz" diye konuştu.Demirtaş, şöyle devam etti:"Bu statü meselesinin tariflenmesi, hükümetin, devletin bu konudaki anayasal düzenlemesine bağlı bir şeydir. Biz katı merkeziyetçi ulus devlet anlayışından şikayetçiyiz, bunu eleştirerek bçyle bir modeli geliştiriyoruz. Ama eğer bu özerk yönetimler için ek tedbirler alınmazsa Türkiye'de 20 tane küçük ulus devletçik yaratmış oluruz. Ulus devletin kendisi zaten başlı başına bir baskı aracıdır. Bundan hareketle bunların, tedbir alınması gerekiyor. Bunlarla beraber sivil mekanizmalar sivil kent meclisleri kurmak gerekir. Bunları denetleyecek, mahalleden başlayarak meclisler oluşturarak, Bölge meclislerine karşı güçlü bir demokratik mekanizmaya dönüştürmek gerekir. Bunun için de ciddi çalışmamız var. Mekanizmaları kurmaya çalıyoruz." MECLİS'TE KÜRTÇE KONUŞULMASI Demirtaş konuşmasının ardından panele katılanlardan gelen soruları yanıtladı. Meclisteki Kürtçe konuşma ile ilgili soruya, "Meclis'te hiç bir arkadaşım Kürtçe konuşma yapmadı sadece Türkçe konuşmanın içerisinde bir iki cümle Kürtçe kullandılar. Genel Kurul'da Kürtçe yapılmış bir konuşma yoktur. Sadece bir kaç kelime o da soruna dikkat çekme açısından sivil itaatsizlik ortaya konulmuştur." die cevap verdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kongresi ile ilgili ise yeni bir parti meclisi seçildiğini vurgulayan Demirtaş, "Umarım Türkiye!deki demokratikleşme isteiğini görürler, anlarlar ona göre bir ana muhalefet anlayışı geliştirirler" dedi.