Erzurum Güncel- Ergin Yıldızoğlu
İktisatçı
Amerikan yönetimi böylece İran'dan petrol alımlarını tamamen yasaklamış oldu.
ABD, İran'ın petrol ihracatını sıfırlamayı amaçlıyor.
Washington'un son kararı, tanınan muafiyetlerden yararlanan ülkelerden biri olan Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve jeopolitik sorunlarını daha da ağırlaştırabilir.
BU AŞAMAYA NASIL GELİNDİ?
Bir petrol ve gaz üreticisi olan İran, ekonomik yapısının hidrokarbonlara dayalı enerji malları üretimi ve ihracatına olan bağımlığını azaltmak için nükleer enerji üretim kapasitesini geliştirmeye çalışıyordu.
Buna karşılık, başta İsrail olmak üzere, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve ABD, Irak'ta Saddam rejiminin yıkılmasından sonra, bölgede etkisi artmaya başlayan İran'ın, nükleer enerji geliştirme çabalarının nükleer silahlar üretmesine olanak verecek bir gelişme düzeyine ulaşmasından korkuyordu.
Bu bakışa göre, İran'ın nükleer silahlara sahip olmasına asla izin verilemezdi. Öyleyse, bu noktaya gelmeden İsrail'in, İran'a yönelik "önleyici" bir askeri müdahalesi gündeme gelebilir, bölgede hızla genelleşme riski taşıyacak bir savaş çıkabilirdi.
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nin amaçları doğrultusunda, Fransa, Almanya, İngiltere, ABD, Rusya, Çin ve ABD'nin katılımıyla başlayan, İran'a, nükleer silahlar üretmekten vazgeçmesi karşılığında nükleer enerji projelerini desteklemeyi öneren pazarlıklar, 2015 yılında Birleşik Kapsamlı Eylem Planı (Joint Comprehensive Plan of Action- JCPOA) olarak bilinen anlaşmayla sonuçlandı.
Bu anlaşma bağlamında Iran, Arak'taki ağır su reaktörünün çekirdeğini çıkardı ve yerini betonla doldurdu.
Reaktörde nükleer silah yapımına olanak verecek düzeyde plütonyum üretmesini ünleyecek değişiklikler yapmayı kabul etti. İran plütonyum üretimine olanak veren "kullanılmış" yakıtı 15 yıl boyunca başka ülkelere ihraç etmeyi kabul etti.
Çin, Arak reaktörünün yeniden inşasını üstlenecek, Iran da Fordov'daki nükleer tesislerini nükleer fizik araştırma merkezine dönüştürecekti. Bu gelişmeler, Uluslararası Enerji Ajansı uzmanları tarafında denetlenip teyit edildi.
İran'a uygulanmakta olan yaptırımlar da JCOPA Anlaşması kapsamında, İran'ın kabul ettiği koşullara karşılık aşamalı olarak kaldırılacaktı.
Böylece zamanla İran ekonomisinin canlanması, gelişmesi, dünya ekonomisiyle bütünleşmesi için gereken uluslararası kredilere, teknolojiye, yatırım, tüketim mallarına ulaşması, petrol ve gazını serbestçe ihraç etmesi, arzuladığı sivil amaçlı nükleer enerji üretimine de kavuşması sağlanmış olacaktı.
Bu anlaşma İsrail'de Netanyahu yönetimini, Suudi Rejimini memnun etmedi. ABD'de neo-con olarak bilinen dış politika uzmanlarını da… Trump seçim kampanyasına başlarken, JCOPA anlaşmasını son derecede yetersiz bulduğunu, başkan seçilirse anlaşmadan çıkacağını söylüyordu.
İran'da, anlaşma gereği attığı adımlar karşısında yaptırımların arzulanan hızda kaldırılmadığından yakınıyordu.
Trump Başkan seçildikten sonra, 9 Kasım 2018'de, ABD'yi anlaşmadan, müttefiklerinin tüm aksi yönde telkinlerine, getireceği risklere ilişkin uyarılarına kulağını kapatarak tek taraflı olarak çıkardı.
ABD anlaşmadan çıkarken anlaşmanın diğer taraflarının çıkarlarını göz önüne aldığını göstermek için aralarında Türkiye'nin de olduğu 8 ülkeye, petrol ithalatı ve İran'la ticaret konusunda 180 günlük bir muafiyet süresi tanındı ve bu süre yenilenmedi.
SUUDİ ARABİSTAN PETROL ÜRETİMİNİ ARTIRIR MI?
Muafiyetlerin kaldırılmasıyla İran'ın petrol ihracatının sıfır düzeyine düşmesi olasılığının petrol fiyatları üzerinden dünya ekonomisini, bölge ülkeleri arasındaki saflaşmalar üzerinden de jeopolitiğin verili dengelerini etkileme olasılıklarına kısaca bakarsak, Türkiye'nin konumunu ve önündeki seçenekleri daha kolay değerlendirebiliriz.
Trump muafiyetleri kaldırmanın petrol fiyatları üzerinde belirgin bir etki yapmayacağına, İran'ın devreden çıkmasıyla dünya piyasasında oluşacak günlük 800,000 varil petrol açığının Suudi Arabistan tarafından karşılanacağına inanıyor.
Ancak, kimi analistlere göre, petrol fiyatı, halen Suudi Arabistan'da Prens Muhammed bin Selman'ın ülke ekonomisini yeniden inşa etme projesi açısından yeterli düzeyde.
Prens Selman'ın bu düzeyin altına inmeye niyetli olmadığını, Çin ve Hindistan'ın İran'la yapacakları yeni petrol anlaşmaları fiyatları aniden aşağı çekerse bundan zarar görmemek için beklemeyi seçtiğini düşünüyorlar.
Kısacası Suudi petrol üretiminde, fiyatları aşağı çekecek ani bir artış olasılığı oldukça zayıf.
PETROL FİYATLARINDA SIKIŞIKLIK
Halen petrol piyasalarında bir sıkışıklık yaşandığı söylenebilir. Aralık 2018'den bu yana ham petrolün varil fiyatı sürekli artarak bir ara 80 doların üzerine çıktıktan sonra son günlerde özellikle ABD petrol stoklarının aniden arttığına ilişkin bir söylentinin de etkisiyle 65-70 dolar aralığına gerilemişti.
ABD stoklarındaki beklenmedik artışa ilişkin söylentiden önce İngiliz Financial Times gazetesinde yayımlanan bir analiz Venezuela'daki darbe girişiminin, Nijerya'nın Delta bölgesindeki siyasi çalkantıların petrol piyasalarındaki sıkışıklığı arttırarak varil fiyatını 100 dolar düzeyine itebileceğini söylüyordu.
Bu sıkışıklığa Iran petrollerinin tümüyle piyasadan çekilme olasılığı eklendiğinde, hatta Libya petrol üretiminde, iç savaşın etkisiyle, bir gerileme yaşanırsa fiyatların yüz dolar üzerine çakacağını düşünenler de var.
Petrol fiyatı 100 doların üzerine çıkarsa, Çin, Hindistan, Arjantin, İspanya, Türkiye ekonomileri olumsuz etkilenecek ülkeler listesinin başında geliyor.
RUSYA'YA YARAYABİLİR
İran petrollerinin, muafiyetlerin kaldırılmasıyla, devreden çıkmasının önemli jeopolitik etkilerinin olması da söz konusu.
Örneğin, ABD'nin JCOPA anlaşması kapsamındaki ülkeleri zor durma sokması uluslararası alanda yalnızlaşmasını hızlandırabilir, liderlik iddialarını daha da zayıflatabilir. Buna karşılık, birçok analist, muafiyetlerin kaldırılmasından, Ortadoğu'da etkisini arttırmaya çalışan Rusya'nın yararlanacağına inanıyor.
Birincisi, petrol fiyatları yükselme eğilimi Rusya'nın devlet gelirlerini arttırıyor. Böylece Rusya gerek askeri teknolojik, gerekse de jeopolitik projelerini finanse edecek yeni kaynaklara ulaşıyor. Muafiyetleri kalkmasının petrol fiyatları üzerindeki etkileri, Rusya'nın bu kaynaklara ulaşmasını kolaylaştıracak.
İkincisi, Bloomberg'den Henry Meyer, Ladane Nasseri ve Ilya Arkhipov'un analizlerine göre Rusya, İran'ın Suriye'deki etkisini azaltmak, Suriye'yi yeniden Arap dünyasına entegre etmek, bu arada İsrail ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini daha da geliştirmek istiyor.
ABD yaptırımları ve muafiyetlerin kaldırılması, kaçınılmaz olarak İran ekonomisini olumsuz yönde etkileyen eğilimleri güçlendiriyor.
Bu olumsuzluklar, JCOPA anlaşmasına başından beri karşı çıkmış Devrim Muhafızları gibi radikallerle, dünya ekonomisiyle hızla bütünleşmeyi isteyen iş çevrelerine yakın liberal eğilimli politikacılar arasındaki gerginlikleri derinleştirerek İran rejiminde siyasi istikrarsızlık olasılığını arttırıyor. İran petrol ihraç edemez konuma geldiğinde ekonomisi zayıfladıkça Rusya karşısında pazarlık gücü, bölgede güç yansıtma kapasitesi zayıflıyor.
Kısacası İran'ın bölgedeki etkisini kırmaya, hatta bir rejim değişikliği olasılığını zorlamaya çalışan Trump yönetimi, çok daha etkili ve kendisine rakip gördüğü bir "büyük" gücün bölgede etkisini artırmasını kolaylaştırıyor.
VE TÜRKİYE
Yukarıda kısaca değindiğim ekonomik ve jeopolitik süreçler içinde Ankara, Türkiye'nin çıkarlarını etkin biçimde korumakta zorlanacak gibi görünüyor.
Muafiyetlerin kalkması, petrol fiyatlarının zaten artmakta olduğu bir dönemde geldi; derin bir ekonomik kriz içinde, enflasyon, hızla yükselen gıda fiyatları, gerileyen ihracat gelirleri ortamında, Türkiye yönetimi, tüm bu olumsuz dinamikleri güçlendirecek bir gelişme ile karşı karşıya. Ülkenin siyasi ortamındaki sert kutuplaşma da göz önüne alındığında, "Ankara'nın elinde hangi seçenekler var?" sorusuna tatmin edici bir cevap bulmak zor.
Ankara'nın uluslararası ve bölgesel güç dengeleri içinde yürüttüğü dış politika da bu sorunlara uygun seçenekleri geliştirmesinin önünde engel gibi görünüyor.
Burada da yakıcı soru şöyle:
"Bölgede rekabet içindeki büyük güçler karşısında, pazarlık gücünü artırması açısından Ankara'nın elinde hangi kozlar var ve muafiyetlerin kalkması bu kozlara nasıl etki ediyor?"
ABD'nin ve NATO'nun tüm itirazlarına karşın Türkiye'nin Rusya'nın S-400 füzelerini satın alma projesinde ısrar etmesi, muafiyetlerin kaldırılması karşısında ABD'den ayrıcalıklı bir tutum talep etmek bir yana, ABD yaptırımlarına hedef olma riskini getiriyor.
Bir NATO ülkesi olarak Türkiye'nin, ABD ile ilişkilerinin giderek bozulması, Türkiye'yi Rusya'ya doğru ittikçe, Rusya'nın eli Türkiye karşında giderek güçleniyor. Muafiyetlerin kalkması, petrol fiyatlarındaki artış, İran'a alternatif yeni enerji tedariği kaynağı bulma sorunları, ekonomisinin zaafları, Ankara'nın, Rusya karşısında elini daha da zayıflatıyor.
Muafiyetlerin kalkmasıyla ilgili tüm sert demeçlerine karşın, Ankara'nın, aslında çok fazla seçeneğinin olmadığı; bugüne kadarki deneyimin, sonunda ABD yasaklarına uymak zorunda kalacağını düşündürüyor.
EK MALİYETLER
Bu durumda, Ankara muafiyetle eksilecek petrol tedariği ve dış ticaret kaybını karşılayacak yeni kaynaklar bulmak zorunda.
Oxford Institute of Energy Studies'e (Oxford Enerji Çalışmaları Enstitüsü) göre Türkiye halen İran'dan günde 144 bin varil ham petrol ithal ediyor.
Bu bağlamda, ABD yönetiminin, Körfez ülkelerini işaret ediyor olması Türkiye açısından, bölgede rekabet içinde olduğu ülkelerin kapısını çalması anlamına geliyor.
Ankara şimdilik bu konuda istekli görünmüyor. Rus petrollerine daha fazla dayanmak olanaklı ancak deniz taşımacılığının getireceği ek maliyeti üstlenmek gerekiyor.
ABD'nin İran üzerindeki baskıları artarken, İran'ın tutumu da sertleşiyor. İran nükleer enerji ve silah programına yeniden başlama olasılığından, bir petrol taşımacılık kanalı, jeopolitik sıkışma noktası (choke point) olarak büyük öneme sahip Hürmüz Boğazı'nı kapatmaktan söz ediyor.
İran'ın bu tehditleri küresel bir petrol fiyatları krizi çıkarma olasılığından öte, bölgede ABD, İsrail, Suudi Arabistan'ı içine çekecek geniş çaplı bir çatışma ortamı olasılığını güçlendiriyor.
Böyle bir olasılık karşısında Türkiye çok daha zor stratejik risklerle, seçeneklerle yüz yüze kalabilir.
BBC Türkçe