Erzurum Güncel- İran'dan getirilip bir tır ile İstanbul'a ulaştırılmak istenirken Erzurum'da ele geçirilen ve "Cumhuriyet tarihinde tek operasyonda yakalanan en büyük miktar" olarak kayıtlara geçen 1 ton 535 kilogramlık eroinle bağlantılı olarak yakalanan şebekenin, güvenlik güçlerine yakalanmamak için uyuşturucu bulunan çuvalların ağzını farklı şekilde bağlayıp renkli kalemlerle işaretleyerek ve üzerine "90 tenör" şifresi yazarak maden yüklü çuvallar arasına gizlediği belirlendi
- Organizatör Hacı Karahan:
- "Madenlerin içinde bulunduğu büyük çuvalların ağzı açık olurdu ve üzerinde 85 tenör veya 95 tenör ibareleri yazılı olurdu. Bu ibareler madenin kalitesini gösterirdi. Maden yüklü diğer kamyondaki 7 çuval farklıydı. Bu 7 çuvalın üzerinde '90 tenör' ibaresi bulunmaktaydı"
Erzurum'da yakalanan ve "Cumhuriyet tarihinde tek operasyonda yakalanan en büyük miktar" olarak kayıtlara geçen 1 ton 535 kilogramlık eroine ilişkin yakalanan şebekenin, uyuşturucuları maden yüklü kamyonlardaki çuvallar arasında sevk ettiği ve güvenlik güçlerine yakalanmamak için eroin bulunan çuvalları, üzerine yazılan "90 tenör" ibaresi ile şifrelediği ortaya çıktı.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca, İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince uyuşturucu ile mücadele kapsamında yapılan çalışmalar sonucu, 24 Ocak'ta, Erzurum-Erzincan kara yolu üzerindeki Aşkale Polis Uygulama Noktası'nda durdurulan ve İran'dan İstanbul'a giden tırda 1 ton 535 kilogram eroin ele geçirilmesine ilişkin 7'si tutuklu 8 sanık hakkında açılan davanın iddianamesinde çarpıcı detaylar ortaya çıktı.
İddianamede, suç örgütünün sanıklardan Mehmet Zeki Fidan tarafından kurulduğu, organizatör Saruhan Özçelik'in yöneticilerinden olduğu belirtilerek, bir lojistik firmasının sahibi olan organizatör Hacı Karahan'ın da bu kişilerce seçilerek örgüte katıldığı anlatıldı.
Sanık Karahan'ın İran'dan getirilip ülkeye sokulan uyuşturucunun İstanbul'da konulduğu deponun sahibi olduğu anlatılan iddianamede, sanığa Fidan tarafından "Mekanik" kod adı konularak, kriptolu telefon verildiği kaydedildi.
Karahan, iddianamede yer alan ifadesinde, bir gemide geçirdiği kaza sonrası yeni bir iş arayışı içinde iken durumunu bilen Özçelik tarafından geçen yıl ağustos ayında tanıştırıldığı Fidan'ın kendisine ortak iş yapabileceklerini söylediğini anlatarak, "Adıma şirket kurulması kararı alınmasından sonra ofis kiralayıp şirketi kurdum. İşleme başladıktan sonra Özçelik, florit madeniyle ilgili detaylı bilgi verdi ve madenin alım satımını yapabileceğimi düşündüm." diye konuştu.
Özçelik'in, madenin Ağrı Doğubayazıt'tan alındığını ve madenin yurt dışından gelmesine rağmen kendisinin yurt dışı ayağı ile uğraşmasına gerek olmadığını anlattığını aktaran Karahan, şunları dile getirdi:
"Özçelik, ilk maden alımına ilişkin yaklaşık 2500 dolar para vererek satacağım ilk şirketi de ayarlayarak, bu konuda yardım etti. Bu süreçte Fidan'ın maden alım satımıyla ilgili benimle hiçbir diyaloğu olmadı. Fidan, ne kurduğum şirkete ne de depoya resmi ortak değildir. Özçelik, ilk başlarda normal cep telefonu üzerinden bilgiler verdi ve bu şekilde alımlarım başladı. Bu süreçte bütün bağlantıları Özçelik sağladığı için dikkatimi çeken bir durum olmamıştı. İlk gelen maden, depoya indirildikten sonra Özçelik'in bağlantı kurarak satış yaptırdığı şirketlere gönderildi."
- Uyuşturucu olan çuvallara "90 tenör" ibaresi yazılıyordu
Karahan, madenlerin kamyondan büyük çuvallar içerisinde indirildiğini ve herhangi bir işlem yapılmadan satıldığı şirkete gönderildiğini belirterek, "Madenlerin içinde bulunduğu büyük çuvalların ağzı açık olurdu ve üzerinde 85 tenör veya 95 tenör ibareleri yazılı olurdu. Bu ibareler madenin kalitesini gösteren ibarelerdi. Maden yüklü diğer kamyondaki 7 çuval farklıydı. Bu 7 çuvalın (Eroin bulunan çuvallar) üzerinde 90 tenör ibaresi bulunmaktaydı. Maden gelmeden önce Özçelik arayıp madenin bir kısmının Esenyurt'ta bir adrese gönderileceğini söyledi. Kamyon gelince Esenyurt'a gidecek olan malların üzerinde 90 tenör olan mal olduğunu anlamıştım. Zira diğer çuvalların ağzının açık olmasına karşın 7 çuvalın ağzı değişik şekilde bağlanmıştı." diye konuştu.
Söz konusu çuvalların gönderildikten sonra tekrar kendisine geri getirildiğini kaydeden Karahan, şöyle devam etti:
"Maden çuvalları geri geldiğinde ağızları ilk geldiğinden farklı olarak bağlanmamıştı. Bunu görünce çuvallardaki madenin içerisinde başka bir şey getirildiğini anladım. İrsaliyelere baktığımda madenlerin İran'dan ithal edildiğini görmüştüm. Dolayısıyla İran'dan altın veya benzeri bir şey getirildiği yönünde şüphe duydum. Diğer sevkiyatta maden tamamen temizdi, zira ağzı bağlanmış veya üzerinde 85 ve 95 tenör ibaresi dışında ibare bulunan çuval bulunmuyordu. Şüphemi Özçelik'e söylediğimde Fidan'ın bir şeyler getirdiğini, karışmamamızı ve bunun bir daha tekrarlamayacağını söyledi. Başka bir sevkiyatta Özçelik depoma geldi ve 22 çuvaldan 7 çuvalın ayrılacağını, bunlardan 4'ünün İstanbul Esenyurt'taki adrese gönderileceğini, 3 çuvalın ise depomda açılacağını söyledi. Özçelik, Fidan'ın fedailerinin geleceğini, bu adamların cezaevine girip çıktıklarını söyleyip çuvalların onlar tarafından açılacağını ve ayıklanacağını, bu süreçte çok fazla gözükmemem gerektiğini söyledi."
- Uyuşturucu çuvalları renkli kalemlerle işaretleniyordu
Şebekenin uyuşturucu bulunan çuvalların farklı renkteki kalemlerle işaretlendiğini de ifade eden Karahan, "Üzerinde '90 tenör' yazan çuvallardan dördü mavi kalemle, üçü siyah kalemle yazılmıştı. Siyah kalemle yazılan çuvallar açıldığında içlerinden yumruk büyüklüğünde patates şeklinde olan parçalar ayıklanıp başka çuvallara konuldu." bilgisini paylaştı.
Karahan, Özçelik'in zorlamasıyla bu malzemeleri bir yere götürdüğünü aktararak, "Özçelik, bana bunun son olacağını, tongaya düşürüldüğümüzü, istemeden de olsa bu işe bulaştığımızı ve en yakın zamanda kurtulacağımızı söyleyip teselli etmeye çalıştı. Kendisine hem daha önceden hem dördüncü kamyon geldiğinde hem de bu konuşma sırasında götürülen malzemenin ne olduğunu sorduğumda, bunu bilmememizin bizim açımızdan daha hayırlı olacağını söyleyip taşınan malın ne olduğunu söylemedi." dedi.
- Uyuşturucu tacirleri, zehir yüzünden tartışmış
Deposuna yapılan diğer sevkiyatın temiz olduğunu kaydeden Karahan, şunları kaydetti:
"Başka kamyon geldiğinde içerisinde on mavi, beş siyah yazılı çuvalın olduğunu gördüm. Mavi yazılı çuvallar gönderildi, siyahlar boşaltılıp içindeki malzemeler valizlere doldurularak araçlarla gönderildi. Özçelik'in üzerine gidince bu malların Fidan'ın olduğunu, bir daha bu işi yapmayacağımızı ve şu an yaptıklarımızı yapmamamız halinde başımıza kötü şeylerin geleceğini söyledi. Sonrasında tanımadığım kişiler depoya gelince tartışmaya başladı. İki farklı uyuşturucu türünün iki farklı kişiye İran'dan yüklenip getirildiğini duydum. Bu konuşmalar sırasında eroinin ilk kez anıldığını işittim. Bu kişilerden birinin Fidan olduğunu ve depomda ayıklanan malların ona ait olduğunu, diğerinin ise Esenyurt'a gönderilen malların sahibi ve büyük bir uyuşturucu taciri olduğunu öğrendim. Bu şahısların tartışmaları sırasında mallarında eksiklik ve karışıklık olduğu anlaşılıyordu. Sanık Özçelik, kesinlikle kimseye bir şey söylememiz gerektiğini, aksi halde bu kişilerin bizleri öldüreceğini ve getirilen uyuşturucunun Türkiye'de kullanılmadığını ve yurt dışına sevk edildiğini söylemişti. Tüm bu olaylardan sonra içerisinde 1 ton 535 kilogram eroin bulunan sevkiyat yapıldı."
İran'dan getirilip İstanbul'a ulaştırılmak istenirken Erzurum'da bir tırda yakalanan patates şeklindeki 1 ton 535 kilogram eroine ilişkin davanın iddianamesinde, tutuklu sanıklardan şebeke elebaşı Mehmet Zeki Fidan, şirket ortakları Ahmet Özdemir ve Erdal Ergi, organizatörler Saruhan Özçelik ve Hacı Karahan'ın yanı sıra Ali Yıldırım, Mahmut Mısır ve tutuksuz yargılanan Mazlum Özdemir hakkında "Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak", "Uyuşturucu veya uyarıcı madde ithal etmek", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma" suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor.