Bu şehri dibine kadar sömürüyorlar, ama bu şehre bir liralık bile katkıları yok!
Evet; şu fahiş fiyata ürün satan, (bu yüzlerce milyon lira ceza yiyen, lakin buna rağmen bildiğinden zerre kadar geri durmayan hatta yediği o cezaları halkın üstünden ödemeye çalışan) kazık üstüne kazık atan, insaftan ve izandan fersah fersah uzak olan zincir marketlerden söz ediyoruz…
Bilen bilir ki körü körüne şehir şovenisti filan değilim.
Kim nerede ticaret yapacaksa yapsın, yeter ki adil ve ölçülü osun…
Her şehirde olduğu gibi Erzurum’da da hani şu üç harfli marketlerin adeta merdivenaltı angarları, (market demiyorum. Çünkü bu iğrenç yerler, adeta savaş dönemine ait yığınak yapılan zemin altı depolara benziyor. Estetik yok, sunum yok, hizmet yok, alternatif yok) var…
Belki tek tük sırf laf olsun torba dolsun kabilinden bir iki yerel ürün olsa da, esasında bu şehre dair neredeyse hiçbir şey satmıyorlar!. Satsalar bile o ürünlerin satılmaması için en kötü pazarlama taktiği uyguluyorlar.
Siz bu üç harflilerin hangisinin şöyle esaslı bir şekilde hijyenik ve gösterişli bir dükkan açtığını gördünüz?
Neredeyse tekmili birden merdiven altında…
Bu tosunlar, her yerde olduğu gibi Erzurum’da da mahalli esnafa amansız savaş açtılar.
Dedikleri çok net:
Düzgün kapansın…
Tema kapansın…
Güvendik kapansın…
Bir de bu şehrin adına ne kadar imalat ve üretim varsa onlar da kapansın.
Öyle olmasaydı, bu üç harfliler, estetik fukarası mağazalarında dibine kadar Erzurum harici ürün satarlar mıydı?
Su almak için tamamen kazaen girdiğim bu kazıkçı ve karaborsacı mağazalarda bir baktım ki bize ait hiçbir su markası yok.
Oysa Erzurum’un suyu da var, yumurtası da…
Oysa Erzurum’un yağı da yoğurdu da… Oysa Erzurum’un peyniri, eti, sucuğu, pastırması, kavurması ve sütü de var…
Kaymağımız da var, şekerimiz de…
Ama bu küçük çaplı küresel sömürgeciler, ya yerel ürünleri görmezden geliyor ya da onları yok parasına satın alarak bin katlı fiyata satıyorlar.
Şimdi anlıyorum, niye bu üç harfli yerlerde Palandöken kaynaklarından fışkıran su yok…
Ben her hangi bir mağazanın reklamcısı değilim.
Bırakın birçok mağazası olan misal; Tema’yı, Güvendik’i ya da Düzgün’ü…
Benim için…
Mahalle arasındaki bakkaldır esas olan…
Kayakyolu’ndaki Ömer, namı diğer Emiroğlu…
Saftır, namusludur, temizdir…
Bu sebepledir ki…
Gözümle görsem inanmam; İskender Hoca’mın, Hacı Zülküf Bakaç’ın ya da Muammer kardeşimin Erzurum’a sırt çevireceklerine…
Hani arada bir olur ya İsrail ürünlerine boykot…
Ben size bu üç harflilere boykot filan uygulayın demiyorum.
Dediğim şu:
Madem bunlar, o kadar ısrara ve yasaya rağmen bu şehirde imal edilen ürünleri satmamakta direniyor, siz de Allah rızası için onlara mesafeli durun.
Erzurum’un suyu mu çıktı ki kolunda sırmalısı en başköşede satılıyor?
Siz hiç bugüne kadar bu merdivenaltı marketlerin bu şehrin hayrına tek kuruşluk bir yardım ettiğini duydunuz mu?
Vergilerini bile bu şehre ödemiyorlar!
Misal; fakirler bir yana, BB Erzurumspor’un ne vakit eli dara düşse, önce İskender Hoca; olmadı oğlu sevgili Ömer koşar yardıma…
Siz bu şehirde ne vakit fakir fukara için kesenin ağzı açılması lazım geldiğinde, ya Muammer Özdemir’in ya da Zülküf Bakaç’ın geri durduğunu gördünüz?
Pekii siz bu para baronlarının, Erzurum’da hangi fukaranın derdine deva olduğuna şahitlik ettiniz?
Madem, o uyduruk dükkanlarda bu şehirde üretilen ürünler satılmıyor hatta o dükkanlar baş tacı ediliyorsa…
Şu halde gelin, bize ait ne varsa alayının dibine birden kibrit çakıp yakalım…
Öyle ki, adım başı…
Siz bu şehrin özbe öz evladı olarak o merdivenaltı yerde ruhsat talep etseniz, o ilçenin belediyesi size postun kıllarını saydırırken niyedir bilinmez bu üç harfliler cin misali her yere tünüyorlar!