Yakup Yıldız ne dedi?

Mehmet ŞENER

Yeni dönemde, Erzurum’da “maarif” ne durumda?

Milli Eğitim Müdürü, meselesine ne kadar vakıf?

Kırsaldaki kısmi öğretmen açığı, Erzurum’un eğitim derecesini düşürüyor mu?

Yakup Yıldız ne dedi?

Bütün gözler, Danıştay’ın vereceği öğretmen atamalarıyla (daha doğrusu mülakatla) ilgili kararına çevrilmişken, merak ettik birinci elden Erzurum’un son durumunu öğrendik.

Yakup Yıldız…

Erzurum Milli Eğitim Müdürü.

Yurtiçinde ve dışında birbirinden parlak görevlerde bulunmuş deneyimli bir isim.

Erzurum’a da hiç mi hiç yabancı değil; Erzincanlı bir eğitimci.

Palandöken gazetesi olarak geçen hafta ziyaret ettiğimiz yöneticilerimizden biri de Yakup Hoca’ydı.

Telefonda ve ayaküstü görüşmelerimiz olmuştu, ama ilk kez etraflıca sohbet etme imkanı bulduk..

Yakup Yıldız’ın bende bıraktığı ilk izlenim şudur:                                                                    

- Taşıdığı ağır sorumluluğun farkında…

- Erzurum’un kolay bir şehir olmadığını görmüş…

- Eğitim meselesine vakıf bir isim…

- Çözüm odaklı…

- Erzurum’u sıçrama tahtası olarak görmüyor…

- Eğitimle ilgili bir soru karşısında, “bilgim yok ilgili arkadaşa sorayım” demiyor…

- Görev yaptığı şehrin hassasiyetini, kırmızı çizgilerini ve kültürel yapısını iyi biliyor…

Yazarımız eğitimci Yavuz Demir ne düşünür bilemem, ama ben hem o ziyaretten hem de eğitim üzerine yaptığımız sohbetten kendi adıma memnun kaldım.

“Şehir merkezinde öğretmen açığımız yok; ancak kırsalda majör durumda olmasa bile ufak tefek sorunlarımız var.”

Lafı eğip bükmüyor.

Ne yazık ki…

Erzurum’un gerek lise gerekse üniversite sınavlarındaki başarısı, birilerinin gıpta edeceği bir seviyede değil.

Erzurum, yüzölçümü bakımından ülkenin en büyük dört şehrinden biri…

Hal böyle olunca kırsaldaki sonuçlar, geneli etkiliyor ve puan skalasını aşağıya çekiyor.

Yani şehir merkezinde birbirinden kaliteli ve başarılı ne kadar okul olursa olsun, kırsalda çıta çok düşükse ters tepiyor.

Gördüm ki…

Yakup Yıldız bu hakikatin bihakkın farkında…

İstiyor ki, ilçelerde de rekabetçi ve farkındalık yaratan okullar olsun.

Lakin…

Sabra ve zamana ihtiyaç duyulan bir süreç bu…

Akşamdan sabaha olmaz.

Hani bir rivayet var ya…

Güya, Osmanlı’nın son devrinde, Maarif Nazırı Paşaya sormuşlar:

“Paşam, maarifi yönetmek zor mu?”

Paşa da demiş ki, “Öğrenciler olmasa maarifi yönetmekte ne var ki...”

Yakup Yıldız, sahih derecesi son derece zayıf olan bu rivayetin tam aksi bir istikamette…

“Maarifin merkezi öğrencidir.”

Öğrenci olmasa, öğretmen kimi eğitecek?

Toplumsal bir ihtiyacımızdır:

Bizi çepeçevre kuşatan hatta köle eden önyargı prangalarından kurtulmalıyız.

Soralım, sorgulayalım…

Ama körü körüne, “bunlar yaptıysa kötüdür” demeyelim.

Aynı şekilde, “bunlar yaptıysa harikadır” da demeyelim…

Allah, kullarından akıllarını işletmelerini istiyor.

Bizim meslekte, bir haberin kamil anlamda haber olması için olmazsa olmaz şöyle bir kural vardır:

5N1K…

Yani: Ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl ve kim.

Aslında hayatın her alanına böyle bir gözle bakacak olursak, birçok yanılgıyı da civarımızdan kovmuş oluruz.

Farkındayız; Albert Einstein’in koyduğu teşhiste olduğu gibi…

Atomu parçalamaktan bile zor, önyargıları yıkmak…

Eğitim, bir ülkenin ve bir milletin atardamarıdır.

Medeni ülkeler, topu tüfeği ve jetleriyle değil; eğitime ve adalete ayırdığı bütçelerle ölçülür.

Türkiye, bu uğurda çok ciddi bir çaba içerisinde…

Farkındayız…

Yolu yokuş ve engellerle dolu…

Ve fakat Türkiye kararlı, zira bariyerleri aşma istidadında.

Yöneticilerimize hem güvenmeliyiz hem de finansçıların ifadesiyle opsiyon açmalıyız.

Yakup Yıldız, bunu hak ediyor.