1. HABERLER

  2. GENEL

  3. 'Siz de meydanlara çıkmalısınız'
'Siz de meydanlara çıkmalısınız'

'Siz de meydanlara çıkmalısınız'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Rixos Otel'de düzenlenen Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu toplantısında konuştu

A+A-

Erzurum Güncel-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarını değerlendirirken, "Bu olaylar, doğrudan doğruya Türkiye ekonomisini, doğrudan doğruya Türkiye demokrasisini hedef alıyordu" dedi. Avrupa Birliği Parlamentosu'nun aldığı kararı "Bunlar şaşırmış" diye eleştiren Başbakan, "Sizin demokrasiye saygınız yok. Sizin özgürlük tanımınız farklı. Başkalarının özgürlük alanlarına saldıranlara siz destek çıkıyorsunuz. Bu kararı alanların, şu anda oturduğu yer burasıdır. Benim özgürlük alanıma saldırana sahip çıkana ben karşıyım. Böyle bir Avrupa Birliği Parlamentosu'nu ben tanımıyorum" dedi. Erdoğan, Rixos Otel'de düzenlenen, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Gezi Parkı olaylarına da değindi. Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle: ORGANİZE EYLEMLER: Türkiye’de yaklaşık 3 hafta boyunca, çevre duyarlılığı ile başlayan ancak daha sonra demokrasiye, milli iradeye, seçimle gelmiş hükümete karşı son derece organize eylemler haline dönüşen, aynı zamanda son derece karanlık odaklardan beslenen bazı çirkin olaylar yaşandı. DÜNYA GENELİNDE DESTEK: Biz, milletimizin bu olaylar karşısında ne düşündüğünü çok iyi biliyor, çok iyi hissediyoruz. Ancak, bizi asıl sevindiren, bizi asıl duygulandıran, dünya genelinde dost ve kardeşlerimizin bize destek için yaptıkları gösteriler oldu... 81 vilayetin, 76 milyonun, vandallık, barbarlık, yağmacılık olarak tezahür eden bu eylemlerin karşısında durması elbette önemlidir. Ancak, Lahor’dan Saraybosna’ya, Gazze’den Zenitsa’ya, Üsküp’ten Kuala Lumpar’a, Gostivar’dan Nev York’a, Priştine'den Prizren'e, Süleymaniye'den Bakü'ye, Erbil'den Sana'ya kadar, vatandaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin sesini duyabilmek, onların duasını alabilmek, onların desteklerine mazhar olabilmek çok daha önemlidir. KÜÇÜK ÇAPLI TOPLUMSAL HAREKET: Gezi Parkı odaklı olaylarda dünya gerçek yüzünü gösterdi. Türkiye’deki, küçük çaplı bir toplumsal hareket, bazılarınca doğru okunamadığı için Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki toplumsal hareketlere benzetildiği için dost görüntüsü altındaki bazıları, ne kadar samimiyetsiz, ne kadar yapay olduklarını anında gösterdiler. Kimi uluslararası medya kuruluşları, kimi Avrupalı siyasetçiler ve kurumlar, olayları anlamadan, dinlemeden, analiz etmeden; biraz da olayları tahrik etmek için anında maskelerini indirdiler, gerçek yüzlerini bu arada gösterdiler. TÜRK BAHARINI 2002 KASIM'DA YAŞADIK: Ne dediler, 'Türkiye'de aynen Arap Baharı yaşayan ülkeler gibi Türk baharını yaşamaya hazırlanıyor. Halbu ki biz Türk baharını 2002'nin Kasım ayında yaşadık ve o günden bugüne Türkiye'de bir Türk baharı esiyor. TÜRKİYE EKONOMİSİ ZATÜRRE OLUYORDU: Türkiye’nin dış politikası ve özellikle de ekonomisi tüm dünyada ilgiyle izleniyor, takdirle karşılanıyor. Türkiye’nin yürüyüşü bir çok yerde örnek alınıyor. Geçmişte, Tokyo Borsası, New York Borsası, deyim yerindeyse hapşırsa, Türkiye ekonomisi zatürre oluyordu. Ama şu anda, tüm dünya, tüm gelişmiş ekonomiler, 4 yıldır çok ağır bir kriz yaşarken, Türkiye ekonomisi istikrarla büyüyor. Bütün oyunlara rağmen, bütün tezgahlara, tuzaklara rağmen 2013 ilk çeyrekte hepsi çöküyor biz yine yüzde 3 büyüme kaydettik. Gerçekler ortada, Avrupa ekonomisi daralırken, Japonya'nın ekonomisi işte ortada yüzde 1 bile büyüyemezken Türkiye ekonomisi yüzde 3 büyüme kaydetti. Kriz içindeki ülkeler Uluslararası Para Fonu önünde yüksek faizlerle borç almak için sıraya girerken, Türkiye IMF’e tüm borcunu ödedi ve sıfırladı. Bu nerede olduğumuzu gösteriyor. Bütün göstergeleri dipte olan, bütün dengeleri sarsılmış olan bir ekonomiyi devraldık, şu anda dünyanın en sağlam, en sağlıklı, en güçlü ve sarsılmaz ekonomilerinden biri haline getirdik. EKONOMİ, DEMOKRASİ ÖNEMLİ BİR SINAVDAN GEÇTİ: 10 buçuk yıl önce Türkiye'yi çok sağlam bir demokrasi, güvenli bir ekonomi ve aktif bir dış politika temelinin üzerine inşa etmeye başladık. Bu sağlam temelin üzerine her bir tuğlayı büyük bir hassasiyetle, dikkatle yerleştirdik. Bugün geldiğimiz noktada, her açıdan güçlü, her boyutuyla iddialı, her hedefiyle gözü çok yükseklerde olan bir Türkiye var. Son olaylarda, sadece içerde ve dışardaki dostlar değil, Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin demokrasisi de çok önemli bir sınavdan geçti. Olayların doğrudan doğruya Türkiye ekonomisini ve Türkiye demokrasisini hedef aldı. Kurulan sağlam temel ve inşa edilen sağlam yapı sayesinde ne ekonomi ne de demokrasi saldırılardan yara aldı. BUNLAR ŞAŞIRMIŞ: Avrupa Birliği Parlamentosunda alınan son kararı görüyorsunuz. Bunlar şaşırmış. Bunlarda dürüstlük, ahde vefa diye bir şey yok. Sizin bizimle ilgili böyle bir karar almaya yetkiniz var mı? Sen önce parlamento üyelerin için bu kararı ver. Yunanistan'da, İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da neler oluyor? Bunlara karşı sessiz kalacaksın, Türkiye'de antidemokratik bir eylem yapılacak, işgal var, kamu binalarına, araçlarına, sivil araçlara karşı bir eylem yapılacak, bununla ilgili kalkacaksın, koruma kollama görevini yapan güvenlik güçlerine karşı karar almaya yöneleceksin. O zaman siz de antidemokratsınız, sizin demokrasiye saygınız yok. Sizin, bir defa özgürlük anlamınız, tanımınız farklı. Başkalarının özgürlük alanlarına saldıranlara siz destek çıkıyorsunuz. Bu kararı alanların şu anda oturduğu yer burasıdır. Benim özgürlük alanıma saldırana sahip çıkana ben de karşıyım. Böyle bir AB Parlamentosunu da ben tanımıyorum. OMURGALI OLMAYA MECBURUZ: Dürüst olacaksınız, hakkı savunacaksınız. Onun için sizler, duruşunuzla, Avrupa'da, diğer yerlerde bunu ortaya koymak durumundasınız. Omurgalı olmaya mecbursunuz, omurgalı olmaya mecburuz. Omurgalı olmayandan bir şey olmaz. Yani uysal koyun olmayacaksınız, zulmü alkışlamayacaksınız, zalimin yanında olmayacaksınız. Mazlumun yanında olacaksınız ama hakkı tutup kaldıracaksınız. Dışarıda bu yapılan çalışmalara karşı bu süreçte bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. SİZ DE MEYDANLARA ÇIKMALISINIZ: Bütün bu olayları yapanların yanında yer alan yurtdışındakilere karşı sizin tavrınız onlardan çok daha baskın olmalı. Onların da ellerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı pasaportu olabilir ama siz onlardan çok daha güçlü olarak o meydanlara çıkmalısınız. Kapalı spor salonlarıysa oralarda, statlarsa statlarda. Terör örgütü de bunları yapmadı mı? Yaptı. Eğer meydanları siz onlara bırakacak olursanız oralardaki yönetimlerin de onlara destek verdiğini görürsünüz. Buralardaki duruşunuz da çok önemli. CNN TEPKİSİ: Türkiye'ye yönelik dezenformasyonun, karalama kampanyalarının, sanal saldırıların ne kadar örgütlü olduğu görüldü. Kazlıçeşme'de dün, hukuk çerçevesinde "Milli İradeye Saygı" mitingi yaptık... Enteresandır, CNN bakın ne geçiyor? 'Türkiye hükümetine karşı protesto mitingi' diyor. Düşünebiliyor musunuz, CNN'in yayını bu. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan karşı ataklar gelince bir, iki saat önce bunu siliyor ama orada hem miting alanını gösteriyor... Ey Allahım ne büyüksün, şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Çünkü herkes biliyor ki oraya gelenlerin hepsi bu ülkedeki anti demokratik uygulamalara karşı toplandılar, hükümetlerine sahip çıktılar, bayrağına sahip çıktı, devletine, vatanına sahip çıktı. Onlar onun için oradaydı. Bunlara karşı ayakta durabilmek için, biz daha örgütlü olacağız, daha fazla dayanışma içinde olacağız. DÖVİZLE ASKERLİK BEDELİ KONUSUNDA KATILIMCILARI DİNLEDİ Erdoğan, konuşmasının sonunda katılımcılardan, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının dövizle askerlik hizmeti bedeliyle ilgili görüşlerini ifade etmelerini istedi. Dövizle askerlik bedelinin 10 bin avro olduğunu anımsatan Erdoğan, ideal bir rakam verilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan'ın söz verdiği bazı katılımcılar, 5 bin ile 8 bin 500 avro arasında öneride bulunurken, bazıları da Avrupa'daki askerlik uygulamaları göz önünde bulundurularak Türkiye'de de askerlik hizmetiyle ilgili bir düzenleme yapılması yönünde görüş bildirdi. Katılımcılardan biri Avrupa'da ekonominin Türkiye'deki kadar iyi olmadığını, Avrupa'nın Türkiye'nin 1980'li yıllarını yaşadığını ve özellikle ev kiralarının yüksek olduğunu, işsizlik sorunu yaşandığını öne sürerek, bu durumun göz önünde bulundurulması ve dövizli askerlik için bedelinin 5 bin avro civarında olması gerektiğini ifade etti. Erdoğan, bunun üzerine, "İşsizlere yönelik bir öneri getiriyorsunuz. Siz iş sahibi olanlara yönelik niye düşünmüyorsunuz? Ona ayrı, buna ayrı diye bir şey olmaz. Sizler de sivil toplum kuruluşları olarak onlara iş bulmanın mücadelesini verin" diye konuştu. Önerilerde adil bir yaklaşım beklediğini söyleyen Erdoğan, daha sonra Karadağ'dan bir katılımcının "az kazanandan az, çok kazanandan daha çok ücret alınması" yönünde görüş öne sürmesi üzerine şöyle konuştu: "Çok tüccarane bir yaklaşım yani askerlik yapmak, yapmamak noktasında, böyle ticari hesabın içerisine bu şekilde girerseniz o zaman binlerce, onbinlerce askerliği yapması gerekenin hepsinin ayrı bir karşılığının olması gerekir. Bunu siz o zaman bir yere oturtamazsınız. Belli neticeyi almak zaten mümkün olmaz. İster istemez bunu bir yere oturtarak ortalamasını bulmak gerekiyor. Ortalamanın üzerinden, burada ben şu anda ne kazanıyorum, buradan ayrıldığım zaman ne kaybederim bunun hesabı, ama işsiz için burada ayrıca işsiz olduğu için ona az para dendiği zaman bu mantıktan hareket edersek o zaman işsizden para almamak gerekir. Böyle bir şey de ücret ödeyenlere karşı haksızlıktır. Aslında bu kadar bizler için önemli olan, ki değerler yargısı içinde kutsal görevimiz olarak bakıyoruz, böyle bir görevde bunun değişmesi mümkün olmadığı halde belli birikimi eritelim diye bu adımı atıyoruz. Bu konuda da oradan elde edilen imkanı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız içerisinde şehidimizden tutun gazimize kadar, engellilere varıncaya kadar bütün bunlar için kullanılıyor. Yani böyle bir bu işin hayır ayağı da var." Belçika'dan parlamenter Meryem Kaçar da, miktar konusunda görüş belirtmeyeceğini ancak yurt dışında yaşayan ve iyi eğitim görmüş önemli sayıda kişi bulunduğunu, bunların arasında askerlik hizmeti sorumluluğu olanların Türkiye'de sivil alanda hizmet vermesinin önünü açacak bir düzenleme yapılması önerisinde bulundu. Başbakan Erdoğan, bu öneri üzerine şunları söyledi: "Bu konuyla ilgili poliste yaptık. Kısmen öğretmenlerde yapıyoruz. Sağlık görevlilerinde kısmen yapıyoruz. Ama nasıl yapıyoruz yani tayinin çıktığı yerdeki sağlık görevini askerliğinden sayıyoruz. Buna benzer çalışma var. Öğretmenlerde kısmen buna benzer çalışma var. Ama tüm kamu görevlilerinde değil. Çünkü güvenlik gücüne de ihtiyacımız var. Mesela şu anda silahlı kuvetlerimizin düşüncesi, 'Biz yedek subaysız bir askerlik düşünemiyoruz' diyorlar. Neden? Yedek subayların birikimlerin değişik alanlarda onların da özellikle askerin eğitiminde kullanmak istiyoruz diyorlar. Yedek subay hakkını kazananların bir kısım zaten 6 aylık olarak yapıyor ama 12 aylık yapanlar içerisinde tabi mühendisi var, yabancı dili iyi olanlar var. Bunları özellikle merkezlerde, karargahlarda filan kullanma durumu oluyor. Dedikleriniz üzerinde çalışma vesaire, bunlar devam ediyor.Gelecekte buna yönelik daha ne olur, ayrı bir konu. Belçika'nın asker sayısı bizim gibi değil. Bizim sadece muvazzaf kadromuza baktığımız zaman 200 bin civarında TSK muvazzaf kadrosu var ve jandarmayla birlikte değerlendirirsek 250 binin üzerinde, ki Jandarma, İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu için onu orada değerlendirmiyoruz. Ama rakam konusundaki yaklaşımımız arkadaşlarımızın, yaklaşımları değerlendirmeye tabidir." Bir katılımcının ücretin düşürülmesi durumunda daha önce 10 bin avro ödemiş olanlara geri iade söz konusu olup olmayacağını sorması üzerine Erdoğan, "Başbakan yardımcım iyi bir hukukçudur. Kendisi bu işi bana göre daha iyi bilir" karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, ABD'den bir katılımcının önerisi üzerine de şunları kaydetti: "Tabi her ülkenin kendine has, bir kültürel değeri var, kurumlarına bakışı var. Askerlik ABD'de farklı değerlendirilir. Bugün eğer yaklaşımınızı da ele alırsak Afganistan'da asker olarak görev yapan oradaki bodyguardlar, ayda 15 bin dolar alıyor ve tam bir ay da çalışmıyor. Her ay 10 gün izinleri var. Ama bizde Afganistan'da görev yapan için böyle bir rakam söz konusu değil. Biz de buraya göre bir şeyler veriyoruz ama onlarla bizim rakamlar mukayese edilmez. ABD'deki askerlik anlaşıyı budur. 'Türkiye de aynısını yapsın, Avrupa'daki askerlik anlayışı yapsın' gibi yaklaşım tabii olacak iş değildir. Biz de hepsinin değerlendirmesini yapmak suretiyle, 10 bin avro değil de biraz aşağı düşürülürse bu onlar için bir hak doğurur mu doğurmaz mı, adalet noktasında durum nedir, bunun değerlendirmesini arkadaşlarımız yaparlar. Bu değerlendirmelerden sonra nihai kararımızı veririz ve ona göre de adımımızı atarız."

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.