1. HABERLER

  2. GÜNCEL MEDYA

  3. Tasmalı Yazar Lafına Bombardıman!
Tasmalı Yazar Lafına Bombardıman!

Tasmalı Yazar Lafına Bombardıman!

Başbakan Erdoğan'ın 'tasmalı yazarlar' benzetmesinin üzerinden 3 gün geçti... Medyanın ilginç benzetmeye ne tepki geleceği beklenirken, 3 gün içinde konuya değinen yazarlar da oldu.

A+A-

Erzurum Güncel - Başbakan Erdoğan'ın 'tasmalı yazarlar' benzetmesinin üzerinden 3 gün geçti... Medyanın ilginç benzetmeye ne tepki geleceği beklenirken, 3 gün içinde konuya değinen yazarlar da oldu. Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında "Evet ben bir tarassut köpeğiyim" dedi. Cumhuriyet yazısı Bekir Coşkun meslektaşlarına veryansın ettiği yazısında "Kıyamam köpeğe, asil hayvandır o" dedi. Can Dündar, "Yatak odalarımıza hükümeti sokmayız", Umur Talu ise "Ayıp değil felakettir" yorumunu yaptı. İşte o yazılar!!! ERTUĞRUL ÖZKÖK: EVET BEN BİR KÖPEĞİM Özkök'ün "Köpek olduğumu ispatlayabilirim" başlıklı o yazısından bir bölüm: "Dün bir arkadaşım aradı. Direkt söze girdi: "Başbakan gazetecilere resmen köpek dedi. Maşallah hiçbiriniz üzerinize alınmadınız. Hepiniz havalara bakıyorsunuz." Bir süre sustu ve ısrar etti: "Yahu hiç mi alınmadınız?" Bu defa gerçekten havalara bakarak, "Yooo... Alınmadım" dedim. Hayret ifadesiyle baktı: "Size inanamıyorum. Nasıl olur; deriniz bu kadar mı kalın? Veya bu kadar mı korkaksınız" diye devam etti. Baktım ki ille de kendine uygun bir cevap bekliyor... Verdim: "Alınmadım. Çünkü gazeteciler köpektir" dedim. Yüzündeki hayret ifadesi kızgınlığa dönüştü: "İnanamıyorum, böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin" deyince, şu cevabı verdim: "Söyleyen sadece ben değilim ki..." Sonra masamdaki kitabı aldım, birinci sayfasını açtım ve önüne koydum: "Allah Allah... Allah Allah" diye hayretle okumaya daldı. Gelişmiş demokrasilerde gazetecilik mesleği ve bazı sivil toplum örgütleri için "watchdog" yani tehlikeyi haber veren "bekçi köpeği" ifadesi kullanılır. Evet, gazeteciler, gelecek tehlikeyi haber verme duyusuna ve görevine sahiptir. Tehlikeyi görünce de bağırmaya başlarlar. Boyunlarında tasma olması da fark etmez. Tasma bir zincirle bağlıysa, ileri atılıp onu koparmaya çalışırlar. Koparamazlarsa bile en azından bağırmaya devam ederler. * * * Bana gelince: Evet ben bir tarassut köpeğiyim. Gelen ağır tehlikeyi de görüyorum. "Öyleyse niye bağırıp haber vermiyorsun kardeşim" diyeceksiniz. Allah kahretsin... Faranjit... Faranjit... Bağırıyorum ama bir türlü sesim çıkmıyor..." BEKİR COŞKUN: KIYAMAM KÖPEĞE MERT HAYVANDIR Bekir Coşkun ise, Başbakan’ın o konuşmasını manşetlerine “Arena konuşması büyüledi” şeklinde taşıyan gazetecilere veryansın etti. Tasma... Gazetecilere “tasmalı” dedi... Onlar da içinde “tasma” olan Arena konuşmasının “çok güzel ve muhteşem”olduğunu tepe manşetten duyurdular... Hav hav hav... * Kıyamam köpeğe... Asil hayvandır... Merttir köpek; kuyruk salladığında samimidir, ısırmaz... İçinden ısırmak geldiğinde asla kuyruk sallamaz... İkiyüzlü değildir... Ama medyadaki “tasmalı” ile konuşuyorum, çevrede kimse duymuyorsa, iktidara demediğini bırakmıyor... “Tehlike büyüdü” diyor... “Türkiye gitti” diyor... “Faşizm bu” diyor... Manşetine bakıyorum: “Arena büyüledi...” “Yüreklerdeki gizli sevgi coştu...” “Demokrasi çiçekleri açtı...” * İkiyüzlüsün birader... * Stadyumu Galatasaray da doldurdu... 250 otobüsle ilçelerden insan taşıyan koca iktidar partisi AKP’nin doldurması niye “Böyle kalabalık görülmedi” oluyor?.. Yani Arena Stadı’nı genişlettiler mi?.. Pekiii... Aynı konuşmada sana ya da meslektaşlarına “Bunların tasması vardı, biz tasmalarından kurtardık” dedi... Arena’da “yüreklerdeki gizli sevgiyi” gördün de... 600 hoparlörden bağırılan“tasma”yı niye duymadın gazeteci?.. * Bizim tasma hikâyesine kızan, dava açılmasını isteyen... Yetmedi“Kaleminden pislik damlayan yazar” diyen Başbakan’ın, bu kez gazetecilere“tasma” takması onun ne halde olduğunu gösteriyor... O ayrı... Ama “yüksek tirajlı” gazetelerden, televizyonlardan hiç mi ses çıkmaz?.. Yazıyı iki gün beklettim ki, belki ses çıkar hani... “Tıs” yok... Tam tersine “Muhteşem gün” diye, içinde “tasmaları” olan konuşmayı sayfa sayfa yayımladılar sıkılmadan... * Hadi Başbakan; kürtajı, Uludere’yi, tasmayı, sezaryeni karıştırıp aklını kaybetti... Kinle, nefretle, intikam duygusuyla vicdanını yitirdi... Sen “tasmalı” medya?.. Hiç mi utanma duygun kalmadı?.. Biraz olsun yani... UMUT TALU: AYIP DEĞİL FELAKETTİR Gazetecilik “hakiki”; gazeteciler “sahici”; istisnalar bir yana, gelenek, töre, ahlak, edep, özgürlük, tutku, şahsiyet, haysiyet harbi olsaydı… Tasmaya karşı… Adam tasmacaya karşı… Topluca bir cevap çıkardı! Her köşede bir tepki patlardı. *** Böyle bir söz çünkü, ayıptır… Ama bunu, il kongresini sonsuz coşku, sorgusuz sadakat, tek adama hayranlıkla ifade eden on binler önünde, adeta birilerini Arena’ya yem gibi atarcasına … Devleti, hükümeti elinde tutan… Yüzde 50 destekle yüzde 100 güç kazanan bir başbakan dediğinde… Ayıp değildir… Felakettir! *** Lakin olmuyor; çünkü böyle bir laf olacak şey değil ama, gölgesindekileri hiç anmasa da, bir açıdan haklı: Tasma, kütür kütür bir medya kültürü de oldu! Sefil bir bayrak olarak, elden ele, karşıttan karşıta devrediliyor. Kiminin dünkü sureti bugün, dünün (sözde) muhaliflerinin yüzüne yapışmış; ki; ötekiler de bugün sözde muhalif nöbeti tutsun diye! Daha iğrençleri var: Dünkü efendilerinin, paşalarının taktığı tasmaları sıyırıp sıyırıp… Zaten boyunlarında hazır iz var ya… 28 Şubat gibi günahların korkusuyla… Yeni ağaların, sivil paşaların maşası olmak için zıp zıp zıplıyorlar! Şimdi tasmalarını biz çıkarttık diyenle, seçimi kazandıktan sonra, kibirli olmayacağız diye seslenen de, bu iki yüzle bir yüzleşmeli! CAN DÜNDAR: BİZ HÜKÜMETİ YATAK ODALARIMIZA SOKMAYACAĞIZ “Biz, dün askerce tasmalananlardan değildik; bugün de Başbakan'ın tasmaladıklarından olmayacağız. "Ak tasmalı gazeteciler" kadar, dışardan yularlı politikacılara, hocalara, paşalara da karşı duracağız. Başbakan'ın, sadakat ayinlerinde alkışlandıkça coşan egosuna alkış tutmayacağız. Uludere'yi unutturmak, "cambaza bak"tırmak için ortaya attığı kürtaj tartışmasına dalmayacağız. AK Partili kadınlar, Başbakan'ın tarihin yayılmacı despotlarından kopya çektiği "Bolca doğurun" emrini ve "Bedeninize ne yapacağınıza ben karar veririm" tavrını yine Stockholm Sendromu gereği destekleyebilir. Biz, hükümeti yatak odalarımıza sokmayacağız. Fikrini beğenmediği genç kızı, "Çok mu kürtaj yaptırdın" diye sorgulayan Ankara Belediye Başkanı'nı sevenler olabilir. Biz bu çirkin maçoluğa karşı duracağız.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.