Uzmanlardan acil deprem uyarısı!
Uluslararası Deprem Mühendisliği Başkanı Prof. Gülkan, yıkıcı bir depremin beklendiğini belirterek, "Paramızı tahminle değil de hasarın azaltılmasına yönelik tedbirlerin hayata geçirilmesi için harcamalıyız" dedi
Erzurum Güncel- Toronto'da geçen hafta Uluslararası Deprem Mühendisleri Birliği Başkanlığı'na getirilen TÜBİTAK Bilim ödüllü Profesör Polat Gülkan medyada görünmeyi pek sevmiyor. Geçen yıl Elazığ depremini bilen kişi olarak medya gündemine oturdu. Savunduğu şeyin aksi gösterildiği için medyaya kızgın. Onu konuşmaya biricik torunu hatırına ikna ettim. Gelinini kırmadı ve uzun süre içinde biriktirdiklerini anlattı: Marmara havzasında yıkıcı etkileri İstanbul'u da içine alacak bir yer sarsıntısının gerçekleşme ihtimali pek yüksek. Bu beklentiyi depremin zamanı ve yerini tahmin ederek değil de bir yıl içinde ortaya çıkma ihtimali olarak ifade etmekteyiz. Bursa, İzmir, Antakya, K. Maraş, Elazığ ve Erzurum da büyük risk altında. Önleyici tedbirleri hayata geçirmemiz şart. İstanbul'un temsil ettiği katma değer ve bu değerin deprem sonucu azalması ihtimali oraya mahsus tedbirlerin alınmasını şart kılıyor. Paramızı hasar tahmini üzerinde değil de hasarın asgariye indirilmesi için alınacak tedbirlerin hayata geçirilmesi için harcamalıyız. Bizim ODTÜ olarak yaptığımız teklifler daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesine dört üniversite olarak hazırladığımız "İstanbul Deprem Master Planı"nde yeniden yer aldı. Eğer bir mucize olur da imar mevzuatını baştan aşağı ıslah edersek, size temin ederim ki afet zararları da şimdikinin çok az bir yüzdesine iner. HALK EĞİTİLMELİ Beklenen fay kırığı meydana geldiği takdirde, İstanbul sınırları içinde yıkım dâhil muhtelif ölçülerde yüz binlerce bina ciddi hasara uğrayacak. Mevcut kurumların kanunlarla tarif edilmiş olan görevleri dikkate alındığında, ne kadar tereddüt yaratırsa yaratsın, yeni bir kurumun meydana getirilmesini şart kılmaktadır. Kurumun ismini (biraz zorlamayla ve çağrışım uyandırması ümidiyle) İstanbul Deprem Riskini Azaltma Kurumu (İDRAK) koyalım. Kurum, GAP İdaresi Başkanlığı modeline göre şekillendirilebilir, ancak bunun bir kamuözel ortaklığı olarak tasarlanması şarttır. Kurumun 2030 senesine kadar yerine getirmesi istenen görev şehirdeki deprem kayıplarını ülkenin kaldırabileceği seviyeye çekmektir. Çalışma ve karar alma kolaylığı bakımında kurumun İcra Kurulunun sadece dokuz kişiden meydana gelmesini uygun görmekteyim. İcra Kurulunun başına iş dünyasından hakiki başarılara imza atmış, yapılacak görevlerle menfaat birliği olmayacak bir isim getirilmeli ve kurulun akademisyenlerle doldurulması mutlaka önlenmelidir. Aksi takdirde bunun bir çeşit Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ne dönmesi işten bile değildir. Kurul sık aralıklarda Başbakan ve İstanbul Vali ve Belediye Başkanına rapor ve aydınlatıcı malumat vermelidir. Görevin yerine getirilmesi sadece kuruluş kanunuyla değil fakat "Kentsel Dönüşüm" ve "İDRAK Mali Kaynakları" kanunlarıyla tamamlanmalıdır. Kentsel dönüşüm, kademeli bir şekilde İstanbul'da deprem riski altında bulunan "çöküntü" kesimlerinden başlamalıdır. Halk eğitimi programı başlamalı. Okulların, hastanelerin, kamu binalarının, genel hizmet veren belediye alt yapısının ve ulaşım şebekesinin deprem sonrası işleyecek hale getirilmesi bir öncelik programı dâhilinde 2020 senesine kadar bitirilmelidir. PROJELER EKSİK Büyük masraflar sonucu sondaj çukurlarına veya denizin dibine yerleştirilen sismik cihazlar, 5 saniyelik bir süre öncesinden "deprem geliyor" sinyali göndereceği düşünülen alet ağları, iskânı çoktan bitirilmiş mahallerdeki "mikro-bölgelendirme" amaçlı sondaj faaliyeti İstanbul'u depremde daha güvenli yapacak nesneler değildir. Olsa olsa birkaç akademik tez hazırlamaya ve makale yazmaya yarar. Vergi ödeyen milyonlarca insanın bundan ne haberi, ne de faydası olur. Şimdiye kadar da dünyada tek bir örnek yoktur ki bir depremin yaratacağı sonuçlar önceden doğru olarak ortaya konulmuş olsun. "Yaklaşan, ayak sesleri işitilen, denizin içindeki hava kabarcıklarıyla kendini belli eden" bu eli kulağındaki deprem İstanbul için bir "deprem endüstrisi" meydana getirmiş bulunuyor. Buna dokunmak zamanı gelmiştir. Kimse kusura bakmasın, bölük pörçük projelerle, yaklaşan depremin ayak seslerinin daha iyi işitilmesi için su altı kapsülleriyle fokurdayan Marmara Denizi'ne dalışlar yaparak bir yere varılması mümkün değildir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.