'Vicdan'la kanun arasına sıkıştık'
Ortada hastalık var, adalet iyi yürümüyor...
Erzurum Güncel-Yargıtay Başkanı Gerçeker, kamuoyunda tepki çeken tahliyeler konusunda kendilerinin suçlanmasına bir kez daha isyan etti: “Kamu vicdanı ile yasa arasında sıkışıyoruz”. Gerçeker “fedakarca çalışıyoruz, elimizden gelen bu. Bundan ötesi siyasi iradenin işi” dedi. ANKARA - Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, tutukluluk sürelerini sınırlayan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutukluluğu sınırlayan 102. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra başta bazı bakanlar tarafından olmak üzere Yargıtay’a yöneltilen eleştirileri yanıtlamak için bir basın toplantısı düzenledi. Sözlerine “Kimseye cevap vermek için toplantı yapmıyorum. Neyin yanlış, neyin doğru olduğunu kamuoyu ve siz takdir edeceksiniz” diyerek başlayan Gerçeker, “Yargıtay üyesi arkadaşların nasıl bir fedakarlık ve özveriyle, hastalıkta rapor bile almadan çalıştıklarını bildiğim için bazı yorumlara çok üzülüyorum” dedi. Gerçeker eleştirileri yanıtladı ve çözüm önerilerini söyledi: ”Bölge adliye mahkemelerinin (istinaf) bir an önce faaliyete geçirilmesi lazım. Bunun yasası 2005’te çıktı. ancak o zaman hazırlık olsun diye 2007’de faaliyete geçmesi öngörüldü. Daha sonra 2010’a ertelensin denildi. Biz 2008’de istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesine daha iki yıl var diye dosya birikimini önlemek için Yargıtay’a 6 ek daire kurulmasını önerdik. Adalet Bakanı’na yazdım, Başbakan’a sözlü olarak ilettim. 3 yazı yazdım. O zaman siyasi irade böyle bir tedbir öngörmedi. Bu mahkemelerin faaliyete geçmesi için Bakanlığın gerekli tasarruflarda bulunması ve HSYK’nın kararı gerekiyor. Ama sorunlar birbirine bağlı. Türkiye, hakim sayısı bakımından Avrupa’nın en geri ülkesi. Bu sayının artırılması gerekiyor. HİZBULLAH DOSYASINDA BİZİM İHMALİMİZ YOK Gerçeker, Hizbullah davasını hatırlatan gazetecilerin ‘Yargıtay’ın önünde önemli dosyalar vardı, neden çaresi aranmadı?’ sorusunu şöyle yanıtladı: “Böyle bir iddia doğru değil. Bütün arkadaşlar tutuklu dosyalar geldiği zaman gerekli işlemleri yapmışlar. Ama her şeyin bir prosedürü var. Duruşma yapabilmek için taraflara tebligat çıkarılmış. Ayrıca Başsavcılık tebliğnamesini mutlaka taraflara tebliğ etmek gerekiyor. Bu dosya 85 klasörden oluşuyor. 9.5 yıl yerel mahkemede kalmış. Sadece Adli Tıp’tan 5 yıl rapor beklenmiş. Başsavcılığa 9. ayda gelmiş. Bir ayda tebliğname hazırlanmış. 26 Ekim’de daireye gelmiş. Dosyaya öncelik verilmiş ki hemen bir tetkik hakime verilmiş. Duruşma günü verilmiş. Ekim’den Ocak’a kadar bu işlemlerin tamamlanması mümkün değil. Tetkik hakimin incelemesi mümkün değil. Bu dairelerde bir tek bu dosya yok ki. Sadece 10. Ceza Dairesi’nde 21 bin tutuklu dosyası var. Arkadaşların bir ihmali olsa en başta ben karşı çıkarım. Biz öncelikle tutuklu dosyaları, zamanaşımı riski olan dosyaları ve memur dosyalarını inceleriz. Şu anda da arkadaşlar arşivlerde tutuklu dosyaları maskelerde inceliyor. 21 bin dosya 1-2 günde nasıl bitsin? Yargıtay Başsavcılığı’nda 1.229 tutuklu dosyası var. Orada da tutuklu dosyaları uzun süre beklemiyor. VİCDANI İLE YASA ARASINA SIKIŞIYORUZ Gerçeker, katliamla suçlanan sanıkların bile 8 yılda tahliye edilmesinin kamuoyunda yarattığı infial için ise şunları söyledi: Hakim kamu vicdanı ile yasa arasında sıkışıp kalıyor. Ama hakim yasayı uygulamak zorundadır. Bu kadar uzun tutukluluk süreleri AİHM’e giderse Türkiye kaybeder. AİHM’in yargı yetkisini tanımışız ve bu tutukluluk sürelerini AİHM uzun buluyor. AB’de hiçbir yerde bu kadar uzun tutukluluk süresi yok. Hiçbir zaman vatandaşın tepkisine normal değil diyemem. Vatandaşın devletten beklediği suçluların cezalandırılmasıdır. Çaresini bulmak zorundayız. Ama bu çareyi kendi olanaklarımızla bulamayız. Adalet sisteminin, yargının siyasi meta haline getirilmemesi lazım. Sorunların devlet politikası ile ele alınarak çözülmesi gerekir. 6. CEZA DAİRESİ’NİN DOSYALARI FARKLI Gerçeker, diğer dairelerin neden 6. Ceza Dairesi’nin yaptığı gibi dosyaları öne almadığına ilişkin soruya “Ortada öne almama gibi bir şey yok. O daire öyle yapmış. O dairein baktığı dosyalarla diğer dairelerinki bir değil. 9. Ceza Dairesi örgüt dosyalarına bakıyor. O arkadaşımız (6. Ceza Dairesi Başkanı Celal Altunkaynak) gayet güzel yapmış ama bu dosyaları başka dosyalarla kıyaslamak mümkün değil. Bazı dosyalar var ki bir haftada karar çıkıyor. Prosedür dışına çıkarsanız yasayı ihlal etmiş olursunuz. Bugün her daire mağduriyetleri önlemek için 2’şer 3’er heyet halinde çalışıyor. Normal düzene geçmek 10 yılda da bitmez. Adana kararına soğuk baktı Gerçeker, Adana’da bir mahkemenin 5 öldürme suçundan yargılanan sanığın tutukluluk süresini 5 yıl değil, 25 yıl olarak hesaplamasının bir ara çözüm olup olmayacağı sorusuna ise “Hukuk genel kurallara göre işler. Olaya göre, şahsa göre uygulama yapılamaz. Her mahkeme aynı konuda farklı karar veremez” dedi. Gerçeker, ‘Tahliyeler konusunda Adalet Bakanlığını önceden uyardınız mı?’ sorusunu ise “Bakanlığı uyarma gibi bir yükümlülüğümüz yok” diye cevapladı. 2 milyon dosya var Ortada bir hastalık ve sakatlık var. Adalet hizmeti iyi yürümüyor. Önemli olan buna çare üretmektir, mazeret bulmak değil. Kimin haklı, kimin haksız olduğu üzerinde bu kadar konuşmak sorunlara çare olmuyor. 2005 yılında Yargıtay’daki dosya sayısı 724 bin iken 2010’da 1 milyon 869 bin olmuş. Bu korkunç bir şey. Her yıl gelen dosya sayısı yüzde 20 artıyor. Dünyanın hiçbir yerinde yok. Dosya sayımız 2005’den bu yana yüzde 232 artmış. Yargıtay aynı Yargıtay, 32 daire ve 250 üyesi var. Buna rağmen 2005’de toplam karara bağlanan dosya sayısı 518 bin iken 2010’da 825 bin olmuş. 300 bin dosya daha fazla karara bağlanması ne kadar çok çalışıldığını gösteriyor. Somut bireysel olayları alıp da geneli görmezden gelmeyelim. Bu kadar dosyayla ne kadar çaba sarf etsek bu iş yükünü halletmemiz mümkün değil.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.