Yoksa kurtarıcı mı bekleyecek!
Erzurumlu yıllardır kabuğuna çekilmiş, olup biteni seyrediyor. Bir yandan da, sihirli değnekli kurtarıcısını bekliyor. İşte bugün usta gazeteci Mehmet Şener, şehrin bu gerçeğini kaleme aldı.
Erzurum Güncel- İşte o yazı... Recep Akdağ’la üçüncü kez… Recep Akdağ’ın, 3. Ak Parti Hükümeti’nde de kabinedeki koltuğunu koruyacağı, başkent kulislerinde konuşuluyor; hatta basında çıkan haberler de bu kulis bilgilerini doğruluyor. Buna karşın Akdağ’ın tavizsiz yönetim anlayışından rahatsız olan bazı çevreler, ha bire aksi haberleri yayıp duruyor. 12 Haziran seçim sonuçları ortada. Erzurum, ülke genelinde AK Parti’ye en yüksek desteği veren illerin başında yer aldı. Bir yanda siyaset açısından böyle bir sonuç, diğer yandan da Recep Akdağ’ın 2002 yılından beri sergilediği başarılı performans… Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu iki fotoğrafı yan yana koyup, yeni kabineyi şekillendireceği muhakkak… Yani Akdağ’ı; üçüncü kez bakanlık koltuğuna oturtacaktır. Çünkü Akdağ bu görev için biçilmiş bir kaftandır. Yaptıkları ile neler yapacağını çoktan ispatlamış bir isim… Seçim sonucu, ülke genelindeki sağlık hizmetlerinin artarak devem edeceği anlamına gelmekle beraber, Erzurum’un bir “sağlık üssü” olma yolunda emin adımlarla ilerleyeceğini göstermektedir. Ayrıca Akdağ sayesinde Erzurum, yeni dönemde de yeni fırsatlar yakalayabilecektir. Bütün mesele, Erzurum önde gelenlerinin bu yeni dönem için, kendilerine bir yol haritası çıkarıp çıkarmadıkları ve nasıl bir hazırlık içerisinde olduklarıdır. Türkiye siyasetinin en tipik özelliklerinden birisi, ağlamayana meme verilmediği gerçeğidir. Şayet Erzurum yeniden o eski hareketli ve üretken günlerine geri dönmek, tekrar ilk 20 il içerisindeki yerini almak istiyorsa, bunun için öncelikle ülke ve dünya normlarına uygun bir aksiyon programına sahip olmalıdır. “İşte... Bakanımız var, artık ne yapılacaksa yapılsın” mealinde bir anlayışı, ısrarla amentu bellemeye devam edersek, korkarım ki değil çıtayı çok yükseğe kaldıramayız. Çünkü, bu çağda ne bakan ne de başkanlar, tek başlarına “kurtarıcı” değildir. Köprülerin altından çok su aktı. Ne siyasetçinin elinde sihirli değnek var artık, ne de kimse kamu kaynaklarıyla hovardalık yapma lüksüne sahip... Aklın gereğini yapan, takım ruhuna sahip şehirler gelişip kalkınacak, aksi yönde olanlar yani şovenist duyguların esaretinden kurtulamayan iller yarış dışı kalacaktır. Erzurum, ayaklarındaki prangalardan kurtulmuş artık yürümeye başlayan bir şehirdir... Tamam artık yarış dışında değiliz ama büsbütün de başa güreşmiyoruz; yolun başındayız ve önümüzde uzun bir menzil var. Bu sebeple yeni dönem Erzurum açısından da çok önemli. Doğru zamanda ve doğru yerde yapacağı hamlelerle, “üst kümeye” çıkan şehirlerden olabiliriz. Tam da bu noktada Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hayati bir fonksiyon üstlenebilir. “Kurtarıcı” ya da “sihirli adam” olarak değil elbette... Kabul edelim ki, Recep Akdağ geçen 9 yıl içerisinde omuzlarına yüklenen ağır yük ve büyük sorumluluklar yüzünden, hem mesaisinin çoğunu hem de enerjisini artık meyvesini vermeye başlayan sağlık reformu için harcamıştı. Bu sebeple de, Erzurum özeliyle hem bizlerin hem de kendisinin arzu ettiği ölçüde belki meşgul olamadı. Gene de buna rağmen, son otuz kırk yılda yapılanının tamamından fazla bir hizmete imza attı. Temelleri yedi sekiz yıl önce atılan ve artık kendi rotası içinde ilerleyen sağlık reformu programı, başarıyla sürdüğüne göre, Bakan Akdağ’ın yükü de nispeten hafiflemiş oldu. Bu durum da, Recep Bey’in Erzurum’a daha fazla vakit ayırabileceği anlamına gelmektedir. Fakat bu şu manaya gelmemelidir: Bakan Akdağ, eline kalemi kağıdı alacak, Erzurum’a yapılması gereken ne varsa tek tek yapacak. Hayır... Öyle olmayacak, olmamalı da... Bakan Bey’in rolü, Erzurum’da kurulacak iyi bir takıma kaptanlık yapmak olmalıdır. Başka bir ifadeyle, uyum içerisindeki bir orkestraya şeflik yapmak... Bugüne kadar, birbirinin etini yemekle meşgul olan, bu yüzden de yalnızca fukaralıkta yarışan Erzurum’un kanaat önderleri, artık o köhne ve ilkel alışkanlıklarını terk etmelidir. Önce Erzurum ortak paydasında buluşmalıyız. Temel ilkemiz şu olmalı: Çok olsun, hepimizin olsun. Kimse, kimseden kendi siyasi inancını savunmasını yahut kendisi gibi inanmasını beklemeden, sonu “Kalkınmış Erzurum”a çıkan aydınlık bir yolda buluşmaya kararlı olmalıyız. Bakan Akdağ, Erzurum’un bu anlamlı yolculuğunda hem iyi bir kılavuz olur, hem de o yolun yolcularını bir arada tutabilir. Siyasi birikimi, devlet tecrübesi ve geçen dönemde sergilediği performansı, Akdağ’ı bu görevde başarılı kılmaya yetecektir. O’na düşen temel vazife; derleyici, toparlayıcı ve kucaklayıcı olmaktır. Bizlerin başlıca ödevi ise, eteklerimizdeki taşları döküp, kimi anlamsız saplantılarımızdan kurtularak, müşterek hedefe kilitlenmek olmalıdır. Bu şehir nasıl kalkınabilir, kişi başına düşen milli gelirden daha fazla nasıl pay alabiliriz? Esasında, hastalık da bellidir, çaresi de belli... Yeter ki, önce ortak payda noktasında ittifak edebilelim. Birinin “ak” dediğine, ötekinin “kara” dediği dağınık bir yapıya sahibiz. Daha doğrusu çözüm üretme noktasında perişan bir haldeyiz. Düşünün ki, daha kış turizminin bu şehir için ciddi bir potansiyel olabileceğine inanmayan sivil örgüt temsilcilerimiz var. Bu çağda, hala “Devlet Erzurum’a niye fabrika kurmuyor?” diye yakınan siyaset önderleri ile karşı karşıyayız. En fecisi de, “Hayvancılık bizim neyimize?” şeklinde inananların giderek artmasıdır. Kısacası, gelinen nokta itibarıyla doğru dürüst bir yol haritamız yoktur. Recep Akdağ’a, “Haydi kaptan köşküne geç” diyebilmemiz için, önce bizim harekete hazır bir gemiyi suya indirmemiz lazım. Recep Akdağ’dan “kurtarıcı” olmasını beklemeye devam ettiğimiz müddetçe, ne beklediğimiz o “kurtuluş” günü gerçekleşecektir ne de Akdağ bir “kurtarıcı” olabilecektir. Akdağ’ın üçüncü kez, Sağlık Bakanlığı gibi son derece önemli bir göreve getirilmesi, Erzurum açısından belki de son bir fırsattır. Ve bilmeliyiz ki, fırsatlar ikide birde kapımızı çalmaz. Madem ki, Recep Akdağ hem siyaseten, hem de bu şehre ve ülkemize sağladığı ve sağlayacağı katkı açısından kıymetli bir cevherdir; o halde o cevheri, “pay” haline getirmek yerine, müşterek paydamız olarak görmeliyiz. Böyle yaparsak herkes ve nihayetinde de bütün bir Erzurum kazanacaktır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.