2014, “AF YILI” OLACAK…
Medyanın büyük bir kısmı, AK Parti’nin Diyarbakır çıkarmasını, “yeni Türkiye”nin habercisi diye duyurdu. Barış, kardeşlik, özgürlük, insan hakları ve hukuk gibi evrensel kavramlar ise, bu “yeni Türkiye”nin iskelesini oluşturuyor. Çatının adı da “genel af” olacak… Böylelikle AK Parti bir taşla iki kuş vuracak. Şöyle ki: Bir yanda PKK’lılar topyekun affedilecek, diğer yanda da Ergenekon, Balyoz ve benzer davalardan hüküm giyen ya da yargılanan ne kadar asker-sivil varsa hepsi hapisten kurtulacak. Böylelikle PKK’ya getirilecek toplu af, kamuoyunda çok büyük bir “yıkım”a yol açmayacak. Denilecektir ki, “Barışın kalıcı olabilmesi için devlet, silah bırakan militanları affetmek zorunda; aksi halde barış süreci akim kalabilir.” Kişiye ya da belli bir zümreye yönelik özel bir affın maşeri vicdanda kabul görmesi mümkün değildir. Ayrıca böyle bir affın anayasaya aykırı olacağı da kabak gibi ortada… Dolayısıyla hükümetin önünde iki seçenek var: Ya bile bile lades diyip, anayasa mahkemesinin bozacağı bir af kanunu çıkararak, herkesin serbest bırakılmasının siyasi sorumluluğunu yüksek mahkemenin omuzlarına yükleyecek, ya da kaçak güreşmeyip gerçek anlamda bir genel af çıkacak. Gidişat bu ikinci senaryodan yana gözüküyor. “Hükümet teröristleri affetti” şeklindeki itirazlara karşı yapılacak savunmada denilecektir ki, “tamam teröristler affedildi ama diğer tarafta da ağır cezalara mahkum olmuş askerler ve siviller de bırakıldı. Böyle bir af olmasaydı, müebbet hapis cezasına çarptırılan paşalar nasıl serbest kalabilecekti.” Doğru; bu ihtimalin dışında misal, İlker Başbuğ’un hapisten kurtulması imkansız… Günün sonunda ortaya şöyle bir fotoğraf çıkabilecek: Görev sürelerinin büyük bir kısmını PKK ve bölücülükle mücadelede geçirmiş olan ancak sonra darbe girişimi iddiasıyla soluğu hapiste alan ne kadar asker varsa, hepsinin kurtuluşu PKK sayesinde olacak! İlk bakışta çokta makul bir yol gibi durmuyor; ama o gün geldiğinde toplumun büyük bir kesimi zimmi bir kabul içinde olacak. Normaldir ki, hükümlü askerler, “hayır biz içinde PKK’lıları da affeden bir yasadan faydalanmak istemiyoruz” demeyecekler. Çünkü mahpusluk eğlenceli bir şey değil ki… Hayat bazen insanların önüne iki seçenek sunar: Birinin adı ölüm, ötekisi sıtmadır. Toplumlar için de bu geçerli. Ya otuz-kırk yıl daha PKK ile savaşılır ve binlerce insan hayatından olur ve ülkenin kaynakları büsbütün eriyip gider; yahut da kalıcı bir barış umuduyla dünkü hasımlıklar, düşmanlıklar ve yaşanılanlar tarihe gömülür. Bunun başlıca yolu da genel bir aftır. On yıl önce bugün konuşulanların ve atılan adımların binde biri olsaydı, yer yerinden oynar, hiçbir lider iktidar olmayı sürdüremezdi. Fakat bugün Başbakan Diyarbakır’da, Irak’ın kuzeyi için çok rahatlıkla “Kürdistan” diyebildi ve gördük ki kıyamet filan kopmuyor. Yarın da PKK’nın tamamını kapsayacak bir af kuvveden fiile geçtiğinde toplum, bugünkünden de toleranslı olacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın… Çünkü herkes şunu görüyor: Terörsüz bir Türkiye, kalkınma yolunda dörtnal koşabiliyor. En önemlisi de analar-babalar gencecik yavrularının tabutlarına sarılıp ağıtlar yakmıyor. Bunun bedeli militanların affedilmesi ise, herkes sükut eder. Ayakta alkışlanmasa bile öfke patlamaları da yaşanmaz. Tepki göstermesi muhtemel kesimler ise, askerlerin de affediliyor olmasına bakarak kerhen evet diyecektir. 2014’ün Türkiye’sinin gündemi bu olacak. Herkes şimdiden hazırlıklı olsun. Barış sürecinin içi asıl 2014’te doldurulacak. İşte o yüzden “yeni dönem” veya “yeni Türkiye” deniliyor. İyi mi olur kötü mü? Bendeniz başından beri en kötü barışın bile savaştan daha iyi olduğuna inananlardanım. Bu yüzden yeni dönem Türkiye’nin altın dönemi olabilir. Yine de asıl hükmü tarih verecektir. Benim ki sadece bir temenni…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.