Masamın üzerindeki kitaplar biriktikçe birikti…

Sağolsunlar, hepsi de yazarlarından imzalı…

İçlerinde hele üçü var ki okumak için can atıyorum:

“Güzel Gezgin’in Anıları…” Erdal Güzel’in seyahat anılarından oluşan güzel bir çalışma… Yüz sayfa kadar okudum, ama kitap, tuğla kalınlığında olunca ha dediğin zaman okuyup bitiremiyorsun.

(Hangi ara eczacılık ve hangi ara ERVAK başkanlığı yaptı anlayamadım, zira mübarek dünyanın uzağı yakını koymamış dört bir tarafını gezmiş. Ama iyi ki de gezmiş; yoksa Erdal Güzel nasıl olunurdu)

Gelelim diğer kitaplara…

Kitapların isimlerini yazmadan önce izninizle bu kitapların müellifinden bahsetmek isterim.

Yılmaz Kuşkay…

Rahmetli Ali Sırrı amcanın oğlu; Erdal, Soner ve Yener’in ağabeyleri…

ETSO eski başkanı, ODTÜ mezunu makine mühendisi…

İyi derecede İngilizce, Almanca ve Rusça bilir…

Lakin feleğin tosladığı isimlerden…

Buna rağmen…

Hakiki anlamda beynelmilel bir entelektüel, ciddi manada bir Erzurum sevdalısı…

Oldu ya Allah korusun, bir gün geldi bu şehrin hafızası silindi. Eğer Yılmaz Kuşkay ve Fevzi Budak hayattaysa korkmayın, onlar size bu şehri gün be gün anlatırlar.

Rahmetli anam derdi ki, “Gün oldu ki düştük arka, ya kuzgun yer ya da karga.”

Düşmez kalkmaz bir tek Allah’tır…

Yılmaz ağabeyi anka kuşu gibi kendi küllerinden hep yeniden doğuyor.

Oturup “ben yandım, bittim” demek yerine, tam tersini yapıyor; dimdik ayağa kalkıp yazıyor, çiziyor, konuşuyor ve üretiyor.

İşte eserleri:

“Kafkasya’da Rusya Yayılmacılığı ve 1801’den Günümüze Türk-Gürcü İlişkileri”

Ayrıca…

“Erzurum’da İngiliz Konsolosu Evertt’e Ermeni Suikastı”

Her ikisi de birbirinden iddialı kitaplar…

Yılmaz Kuşkay, tanıdığım en iyi arşivcilerden biridir, aynı zamanda irfan ve izan sahibi ehli kitap sahibi biridir.

Belgesiz ve fotoğrafsız konuşmaz.

Yılmaz ağabeyi lütfedip her kitabını da imzalayarak bana hediye etti.

Ben de okumak için sabırsızlanıyorum.

Dilim döndükçe söyledim söylemeye de devam edeceğim:

Erzurum ağaç kovuğundan çıkmış bir şehir değildir.

Bizim arka planımız ve asırlara dayalı tarihimiz var.

İyi ki de bu şehrin bir Yılmaz Kuşkay’ı var…