CHP'nin hocaefendi aşkı!
CHP’nin Erzurum’dan milletvekili yok ya, zahir parti bu açığı kapatmak için Erzurum’a yakın bir il olan Ardahan milletvekili Ensar Öğüt’ü, “Erzurum’dan sorumlu vekil” tayin etmiş. Kabul edelim ki Ensar Bey, son derece hareketli ve bi o kadar da renkli bir siyasetçi… Hangi ara Ardahan’a uğruyor bilmiyorum ama bi bakıyorsunuz Şenkaya’da çiftiçilerin sorunlarıyla haşir neşir oluyor, bi bakıyorsunuz Tortum’da HES karşıtlarıyla beraber eylem yapıyor. Dün bi baktım aynı Ensar Öğüt bu kez de Hasankale’nin Korucuk Köyü’nde arz-ı endam eylemiş. Ne alaka diye soranlar için söyleyelim; Korucuk, Fethullah Hocaefendi’nin doğduğu köydür. Malum bir süreden beri AK Parti ile cemaat arasında dozu giderek artan bir kavga var. Besbelli ki bu, öyle karşılıklı birkaç salvoyla geçiştirilecek türden bir kavga değil. Hal böyle olunca CHP, “bu kavgadan bana ekmek çıkar mı?” diyerek, anında topa girdi. Çıkar çıkmaz bilemeyiz. Öyle ya cemaat dediğiniz hoş tek merkezden kumanda edilen bir aygıt değil ki, on binlerce insan aynı komutla oturup kalksın. CHP haklı olarak AK Parti’den düşüreceği her tuğlayı siyaseten önemli bir başarı olarak gördüğü için dershane tartışmasında da safını cemaatten yana belirledi. O gün bugün o duruşunu koruyor. Tekrar konumuza dönecek olursak… CHP’li Ensar Öğüt, bizim bazı milletvekillerimizden daha çok Erzurum hudutlarında dolaşan bir isim… Fakat Korucuk’a gitmesi gerçekten ilginçti. Gerekçesi şu: Fethullah Hocaefendi’nin kardeşi Hasbi Nidai Gülen yaklaşık 14 ay önce vefat etmişti ya… CHP heyetinin Korucuk’u ziyareti, işte o vefat sebebiyle… “Efendim biz buraya çok muhterem hocamızın yakınlarına taziyelerimizi sunmak için geldik” dediler. Köyün muhtarı Vefa Kızıltunç, olması gerektiği gibi milletvekili Ensar Öğüt’ü, CHP Erzurum İl Başkanı Tacettin Kızıloğlu’nu ve beraberindekileri köy odasına buyur ediyor. Tam bu sırada ziyaretten haberdar olan Necdet Gülen; yani Hocaefendi’nin Korucuk’ta yaşayan amcasınınoğlu, köy odasına geliyor. CHP’li vekil, Necdet Gülen’e taziyede bulunmak isterken, şok bir cevapla karşılaşıyor: “Bizim siyasetle bir ilgimiz yok. Madem zahmet edip buraya kadar taziye için gelmişsiniz keşke benim evime buyursaydınız.” Yerinde bir çıkış… Siyaset, bazen iki kere ikinin dört olmadığı bir zemindir. Kemal Kıçıldaroğlu, “yeni CHP” diyor, “CHP artık çok değişti” diye ekliyor. Haksız da değil hani… Öyle ya bir zamanlar aynı CHP’ye mensup başka birileri, “camilerde de kiliseler gibi sıralar olsun” demişti. Hoş kimse bu zıpçıktıya itibar etmemiş ama adam yine de düşündüğünü parti kimliği ile söylemişti. Şimdi o CHP’den bu CHP’ye gelindi. Şair diyor ki, “zamanla nasıl da değişirmiş insan” Sadece değişen insan değil ki, partiler de, şehirler de, ülkeler de değişmiyor mu? Beş on yıl önce bu ülkede bölücü başına “sayın” diyenler, terör örgütüne üye olmakla suçlanır ve ağır cezalara çarptırılırdı. Bakın köprülerin altından ne kadar çok su akmış ki, bugün de neredeyse bölücü başının adı paye edinmek isteyenler için en büyük referans durumunda! O Türkiye’den bu Türkiye’ye gelinir de, CHP değişimi ıskalar mı hiç? Nitekim ıskalamadığını da her fırsatta gösteriyor. Gerçi çoğu zaman eline yüzüne bulaştırıyor ama yine de “ben de değiştim” deyip duruyor. CHP’nin, cemaate yakınlaşma çabası da bu değişimin ete kemiğe bürünmüş yalın bir halidir. Ensar Öğüt ise, o değişimde küçük ama anlamlı olan rolünü oynamaya çalışıyor. Halbuki aynı CHP 14 ay önce de vardı ve Ensar Bey o vakitte milletvekiliydi. Ama o zaman şartlar böyle değildi. Yani AK Parti-cemaat arasında henüz kılıçlar çekilmemişti. Ekonomistler, “paranın dini, dili ve milliyeti olmaz” diyor, merak ediyorum acaba siyaset bilimcileri Türkiye’nin adeta vakai- adiye haline getirdiği bu “u” dönüşleri için nasıl bir tanım yapıyor? Her yolun iktidar olma uğrunda mubah görüldüğü bir siyaset felsefemiz var. Sağ’da da bu felsefe geçerli, sol’da da… Ali Osman devrinde, bir gün sarayın bahçesinde iki Yeniçeri askeri yaşlı bir Yahudi bahçıvanı evire çevire döverken, koşup ellerinden almışlar. “Yahu Allah’tan korkmaz mısınız bu yaşlı adamı dövüyorsunuz?” diye çıkışınca etraftakiler; Yeniçeri askerleri kendilerini savunmuş: “Bu zındıklar Hazreti İsa Efendimizi carmıha gerdiler.” Ahali lisan-ı münasiple askerlere cevap vermiş: “Etmeyin eylemeyin ağalar, o dediğiniz bin yıldan fazla önce oldu. Bu garibin suçu günahı ne?” Yeniçeriler, geri adım atmamış. “Olsun” demişler. “Biz yeni duyduk” CHP milletvekili Ensar Öğüt’e, “iyi de beyim, Hocaefendi’nin kardeşi 14 ay önce vefat etmişti; taziye için biraz geç kalmış sayılmaz mısınız?” deseniz, Yeniçeri askeri gibi “ben yeni duydum” diyemeyeceğine göre… Sizce Ensar Bey’in cevabı ne olur? Ben de bilmiyorum ama tahminde bulunacak olursam herhalde derdi ki, “Olsun o vakit bizim cemaate yakınlaşma gibi bir politikamız yoktu, şimdi oldu ve ben de duyar duymaz geldim.” Siyasette bazen dengeler öyle bozulur ki, bi bakarsınız dünkü dostunuz düşmanınız olmuştur; bazen de düşmanınızın düşmanı dostunuz olur ki, keyfine doyum olmaz. Tekmili birden on para… Haydi seyre dalan gözüm…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.