Cinayetler artık istatistik değer taşıyor!
Şiddeti içselleştiren bir toplum olup çıktık. İşte Erzurum’daki manzara: Son bir ayda dört kadın öldürüldü! Yetmedi. Ramazan başladığından buyana da hemen her gün kanlı bıçaklı kavga! Şiddetle yatıp şiddetle kalkıyoruz. Yaşlımız da öfkesinin esiri gencimiz de... Daha üç gün önce bu şehirde 81 yaşındaki bir adam kıskançlık yüzünden, 79 yaşındaki karısını uyurken baltayla katletti! Ondan önce de Tekman’da, Karayazı’da ve Karaçoban’da, tavuk boğazlanır gibi kadınlar boğazlandı, öldürüldü. Sanki insan öldürmenin haklı bir mazereti varmışçasına bir de gerekçe sunuyorlar: Geçimsizlik! Evet bu kadar basit. Adam çocuklarını doğuran ve hayatını paylaşan karısını gözünü kırpmadan öldürüp, "aramızda şiddetli bir geçimsizlik vardı" diyor. 81 yaşındaki adam, 79 yaşındaki 50 küsur yıllık karısını kıskançlık yüzünden öldürdüğü bir şehirde, "şiddetli geçimsizlik" adeta gözünü kan bürümüş kişiler için cinayete meşruiyet kazandırıyor! Bir ayda dört kadının cinayete kurban gitmesi, aslında en büyük toplumsal facialardan birisidir. Fakat sizin de gördüğünüz gibi bu bile toplumu zerre kadar etkilemiyor. Nasılsa benden uzakta... Oysa önce bir çığlık olarak başlayan bu toplumsal cinnet, zamanla öyle büyüdü, öyle büyüdü ki bugün de altında ezildiğimiz bir çığ’a dönüşmüş durumda. Gazeteler her gün şiddet bilançosu yayımlıyor. Erzurum’da hangi semtte kaç kişi kavga etti, hangi kavgada ateşli silahlar, hangi kavgada kesici aletler kullanıldı? Erzurum oruç tutuyor! Sokak öfke püskürtüyor, insanlar şiddet... Sıfır hoşgörü... Sabır dersen, neredeyse adını bile unuttuk. En küçük bir tartışmada birbirimizin kafasını gözünü yarıyoruz. Koca, karısını boğazlıyor. Sonra dönüp istatistiklere bakıyoruz: Bu yıl, geçen yıla göre ne durumdayız? Ölü sayısında artış mı oldu, düşüş mü? Gazeteler ya cinayet ve kavga haberleriyle ya da buram buram riyakarlık kokan ucuz siyaset haberleriyle dolu... Ve bu şehir ramazanı idrak ediyor! Sırf korna çaldı diye, arkadaki aracın sürücüsünün kafasına levye ile bindiren bir cani, hangi izanı ve duygularıyla ramazanı idrak ediyor olabilir ki... Adamın idrar yollarıyla idrak yolları karışmış bir kere... Fırında kavga, trafikte kavga, çarşıda pazarda kavga... Ve sonra övüne övüne söylüyoruz: Erzurum mübarek ramazanı huşu içinde idrak ediyor. Bir şehirde bir ayda dört kadın öldürülüyor ve daha ramazanın ilk haftasında polis kayıtlarına geçen yaralamalı onlarca kavga yaşanmışsa, inanınız ki ne ramazan o şehre uğramıştır, ne de o şehrin ramazandan haberi vardır. Adam oruç tutuyor diye, dünyanın ona göre dönmesini ve herkesin onun etrafında pervane olmasını istiyor. Ey bire manyak ve ultra sapık... Allah’ın senin o ağzına bir şey koymamana yani kendince oruç zannettiğin o ritüele ihtiyacı olduğunu mu düşünüyorsun? Evde çocuğunu karını döv, dışarı çık trafikte çarşıda pazarda karşına çıkan ilk insana saldır. Sonra bir de utanmadan söylen: "Ben oruçluyum" Hay oruç seni çarpsın... Daha dün gözlerimin önünde cereyan etti. Manyağın biri, önündeki aracı sollamak istiyor fakat öndeki aracın da önü tıkalı; adam gidemiyor. Arkadaki manyak eline levyeyi alıp indi, önce adamın aracının camlarını kırdı sonra da adama saldırdı. Niye öyle yaptı biliyor musunuz? Oruç tuttuğu için başkasına dönük şiddeti kendine hak görüyor. Bazen diyorum ki bereket versin ki, şu sonradan Müslüman olan yabancıların çoğu Müslümanları tanımadan önce Müslüman oluyorlar. Yoksa... Neyse... Hasılı ortada bir büyük sorun var. Haşa Alllah’ın kelamında bir nakısa olmayacağına göre, o büyük sorun bizzat biziz yani kendini Müslüman diye tanımlayanlar. Yoksa; bir din nasıl bu kadar yanlış tatbik edilebilinir ki... Şiddet bile bu şiddet karşısında hicap duyuyordur. Bu kadarına da pes diyerek...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.