Dik durmak...
Dikleşmek, her kişinin yapacağı bir şeydir; dik durmak ise, ancak er kişilere mahsus bir erdemdir. Başbakan Erdoğan diyor ya, "dikleşmiyor, dik duruyorum" diye... Olması gereken tam da budur. Keşke herkes bu ayrımı yapabilse... Dik durabilmek meziyet ister, cesaret ister ve hepsinden önemlisi samimi inanç ister. Dik durmak; dikleşmek değildir. Çünkü dikleşmek; körü körüne yanlışta ısrardır, inattır ve de yobazlıktır. Başka bir ifadeyle... Dikleşmek; cehaletin ayağa kalkmış taş'tan şeklidir. Oysa... Dik durmak; inandığın mesele karşısında, eğilip bükülmemek, baskı görünce tornistan etmemek, Hakk'ın ve hakikatin hatırını her hatırın üstünde tutmak, ucunda bedel ödemek olsa bile el etek öpmemek... Bu yüzdendir ki insanlık tarihi boyunca, eyyamcılar, taklacılar, riyakarlar ve dalkavuklar asla dik duramamışlardır. Hayat çarklarının böylesine acımasızca döndüğü ve nice dev çınarları un ufak ettiği günümüzde, dik durabilmeyi başarmak hiç de kolay değildir. Çünkü yeri geliyor aslanı fareye boğduruyorlar. Fakat marifet, işte o zor zamanda pes etmemek. Hoş kimseyi kınamıyorum ama dik durmayı başaranları da ayakta alkışlıyorum. Demokrasisi ve hukuk düzeni gelişmiş toplumlarda, dik durmak sıradan bir davranış biçimidir. Asıl marifet, demokrasi ve hukukun ayaklar altında olduğu toplumlarda yanlışa "yanlış" diyebilmektir. Ramazanın ilk günü Yakutiye Belediyesi, "ramazan etkinlikleri" kapsamında, Yakutiye Kent Meydanı'nda eğlence düzenlemişti ve bu eğlence konsepti içinde kadınların yaptığı "yılanlı gösteri" bölümü vardı. Yaklaşık iki bin kişi bu gösteriyi izlemiş. Ancak ertesi gün başta milletvekili Muhyettin Aksak olmak üzere, kimi kesimlerden tepki ve itiraz gelmiş: "Aziz ramazanda bu türden eğlence olur mu?" Yani gösteriyi beğenenler olduğu kadar beğenmeyenler de olmuş. Bu da son derece normal... Başkan Ali Korkut, medyada yeralan tepkilere cevap verirken, "herkes kendi işine baksın" deyip, adeta kendi partisine mensup kişilerden gelen o itiraza kulak asmamış oldu. Fakat sonra işin şekli değişti birden bire... Artık nasıl bir presle karşı karşıya kaldıysa, aynı başkan twitter hesabında tornistan etti, yani yan çizdi: "İlk günkü program spontane gelişti devamında Kenya sirki vardı müdahale edip kaldırdım" Ali Bey bu tutarsız tavrıyla, hem kendine yazık etti, hem de mesai arkadaşlarını sattı. Demek istiyor ki, "Yemin billah ederim benim haberim yoktu. Kendini bilmez bir memur yapmış. Ben durumu öğrenir öğrenmez hemen durdurdum ve o gösteri grubunu da kovdum gitti!" Evet; Ali Bey'in tweetteki o mesajı tam da bu sonuca çıkıyor. Tepki olmasaydı, "ben başardım, ben akıl ettim" diyecekti. Tepki önce cılız olunca, "herkes kendi işine baksın" dedi. Sonra tepkinin dozajı artıp rengi değişince anında geri çimdi: "Yanlışlıkla oldu, haberim yoktu. Müdahale edip iptal ettirdim" Aslında mesele son derece dandikten bi şey... Üzerine bu kadar kafa yormaya bile değmez. Fakat ne var ki bizi yöneten insanların (sadece Ali Korkut değil) en ufak tepki karşısında su koyvermelerini görmek insanı üzüyor. "Bunlar mı bizi yöneten kimseler?" diye sormadan alamıyor insan kendini. Sayın Başkan... Bu gösterinin gerekliliğine inanmışsın ki, adamları bilmem nerelerden davet etmişsin. Gösterinin içeriğini bilmiyor olman mümkün değil. Gösteride ramazana ters bir şey olmadığına inandın ki, "yapın" dedin. Aksini düşünmeyiz elbette; çünkü inançlı ve imanlı bir insan olduğuna şahadet ederiz. Ve yine şahadet ederiz ki, muradın ramazan süresince halkın huzur içinde vakit geçirmesini sağlamaktır. Gösterilen tepkiye rağmen yaptığın işin doğru olduğuna inandığın için geri adım atmadın. Sonra ne olduysa, oldu tam gaz geri! Olmadı Ali Bey... "Ben yanlış yaptım, özür diliyorum" demek, senin yaptığından bin kat daha klas bir tutum olurdu. Büyük bir fırsatı kaçırdın. İnandığın şeyin arkasında ya tam duracaksın, ya da iddia sahibi olmayacaksın. Sayın Başkan... Ne yazık ki haklı olmana rağmen haklı kalmayı başaramadın...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.