1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Edip Akbayram hayatını kaybetti
Edip Akbayram hayatını kaybetti

Edip Akbayram hayatını kaybetti

Haydarpaşa Numune Eğtim ve Araştırma Hastanesi'nde iç kanama sonucu yoğun bakıma alınan ve 4 Ocak’tan bu yana tedavi gören sanatçı Edip Akbayram (75) çoklu organ yetmezliğinden bugün saat 19.30.’da hayatını kaybetti.

A+A-

Gazete Güncel- Milyonlürca seveni bulunan Usta sanatçı Edip Akbayram'ın hayatını kaybetmesinin ardından cenaze programı da belli oldu.

4 Mart Salı günü saat 11'de Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda Akbayram adına tören düzenlenecek. Ardından saat 13:30'da Teşvikiye Camii'nde cenaze namazı kılınacak.

Anadolu'nun Türküsü Edip Akbayram: Efsaneler ölümsüzdür

Sedat Kaya yazdı: Anadolu'nun Türküsü Edip Akbayram: Efsaneler ölümsüzdür!

Edip Akbayram, 29 Aralık 1950'de Gaziantep’in taş döşeli, dar sokaklarında, mütevazı bir evin sıcaklığına doğdu. Anadolu’nun kadim topraklarında yoğrulan çocukluğu, kültürün, geleneklerin ve halk ezgilerinin derin tınılarıyla şekillendi. Henüz küçücük bir çocukken, evlerinin yanı başındaki radyo dükkânından yükselen melodilerle büyülenir, her notada bir dünyanın kapısını aralardı. O günlerde, gelecekte bir gün milyonların yüreğine dokunacak şarkılar söyleyeceğini bilmiyordu belki, ama kalbinin derinliklerinde hissettiği müzik aşkı ona çoktan yol göstermeye başlamıştı.

Gençlik yıllarına adım attığında, sadece bir birey değil, bir dönemin vicdanı olmaya adaydı. 1960’lı ve 70’li yılların siyasal ve toplumsal dalgalanmaları, onu bir sanatçıdan öte bir halkın sesi olma yolunda şekillendirdi. Müziği yalnızca bir eğlence aracı değil, bir direniş, bir haykırış ve umutların dile gelişi olarak görüyordu. Anadolu’nun yorgun topraklarının ve hüzünlü dağlarının türküleri, onun sesinde bir isyana dönüşüyordu. Kendi deyimiyle, "Anadolu’nun türküsüydü o," ve bu türkü, yalnızca coğrafyanın değil, halkın da ruhunu taşırdı.

1970’li yıllara gelindiğinde Edip Akbayram, Dostlar Orkestrası’nı kurarak müziğini daha geniş kitlelere ulaştırdı. Onun sesi, halkın yankılanan çığlığıydı. “Aldırma Gönül,” duvarların ardında unutulanların yürekten yükselen şarkısıydı. “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” ise yalnızca bir türkü değil, bir başkaldırı marşıydı.
Şarkıları, köylünün çorak toprağındaki emeği, işçinin alın terindeki onuru ve mahpus damlarındaki suskun öfkeyi anlatıyordu.
Her melodisi, Anadolu’nun kokusunu, halkın derin acılarını ve direnişin umut dolu yankısını taşıyordu.

Elbette bu yolculuk kolay olmadı. Dönemin politik baskıları, sansürler ve yasaklar, Edip Akbayram’ın yoluna set çekmek istedi. Ancak onun mücadelesi, bu baskılarla şekillenen bir direnişe dönüştü. Yüreğindeki cesaretle, kendisini susturmaya çalışanlara inat halkının türkülerini daha gür bir sesle söylemeye devam etti. Sahneye her çıkışında, “Ben yalnızca kendi türkümü değil, bu toprakların türküsünü söylüyorum,” diyerek insanlarla yüreğinde bir bağ kurdu. Onun şarkıları dinleyenlerin sadece kulaklarında değil, yüreklerinde de yankı buldu.

Zamanla Edip Akbayram’ın sesi, yalnızca Türkiye’yi değil, dünyanın dört bir yanını sardı. Onu dinleyenler, bir halkın çığlığını, umudunu ve hayalini duydu. O, yalnızca bir sanatçı değil, bir direnişin ve umut arayışının sembolü haline geldi. Bugün, şarkıları hala aynı tutkuyla dinleniyor; her bir notası, her bir dizesi, dinleyenlerin kalbine dokunuyor. Çünkü Edip Akbayram, bir sanatçı olmanın ötesinde, halkın duygularının en yalın ve güçlü anlatıcısıydı.

Edip Akbayram’ın öyküsü, bir bireyin yaşamından çok bir halkın direniş ve umut hikayesidir. Onun şarkılarında "Bu Toprağın Türküsü"nü söylenir; her bir melodisi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe ilham olmaya devam eder. O, yalnızca bir müzisyen değil, bir dönemin ruhunu taşıyan bir efsaneydi ve hala öyle.
Çünkü efsaneler ölümsüzdür.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.