Erzurum'un yeni Valisi geliyor!
Valiler Kararnamesi ile Erzurum'a adanan Antalya Valisi Ahmet Altıparmak yarın görevine başlıyor.
Erzurum Güncel- Valiler Kararnamesi ile Antalya Valisi Ahmet Altıparmak ile yer değiştiren Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Antalya'da göreve başladı. Erzurum Valiliğine atanan Ahmet Altıparmak ise Yarın Erzurum'a gelerek görevine başlayacak. Erzurum'un yeni Valisi Ahmet Altıparmak’ın hayatı ve bilinmeyen yönleri Turizmguncel.com da yayınlandı. O, fark yaratmanın peşinde. Gezmeye ve keşfetmeye özel bir merakı olduğunu her fırsatta dile getiren aynı zamanda ‘sendikacılık’ üzerine doktora yapan bir vali. Kırşehir’de doğan, Kırşehirli hisseden, aynı zamanda da 72 milletten insanın ‘turizm’ adı etrafında buluştuğu şehirleri başarıyla yöneten bir isim. Antalya Valisi Ahmet Altıparmak’ın hayatı ve bilinmeyen yönleri sizlerle. Turizm'den Portreler / TurizmGüncel Kırşehirli olduğunuzu, orada doğup büydüğünüzü biliyoruz. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? "1965 yılında, Kırşehir’de dünyaya geldim. Dört kız kardeşin tek erkek kardeşiyim. Benden önceki ablamın ismi Döndü, o dönmüş ben olmuşum! Dört kızın tek erkek kardeşi olunca, ailede hep ayrı bir yerim olmuş. Özel bir ehemmiyet verilmiş bana… Kırşehir’de hep bağ bahçe ortamlarında yetiştik. Yani müstakil evde yaşadım. O keyifli dönemde çok güzel hatıralarım olmuştur. Sıkıntılarımız da olmadı değil ama onlar bile kendi içinde bir ayrıcalık taşıyordu." 'ELİMİZDE ÖĞRETMENLERİN VURDUĞU SOPANIN ACISINI HİSSEDERİZ' Başarılı bir öğrenci miydiniz? "İlkokul, ortaokul ve lisede önde gelen öğrencilerden oldum ve başarılı bir öğrencilik dönemi yaşadım. Başarı her zaman popülariteyi getirmez ama öğrenci olarak popüleritem de fena değildi. Sunumlar ve törenlerde hep görev verilenler arasındaydım. Okul temsilciliği, sınıf başkanlığı gibi görevlerim oldu. Öğretmenler nezdinde güzel bir itibarım vardı. Hatta hiç unutmam bir gün öğretmen sınıfta gürültü olunca bir arkadaşımıza kızdı ve bir tokat vurdu. O arkadaşımız ayağa fırlayıp 'Hep Ahmetler gülüyor, bize kızıyorsunuz’ demişti. O zaman epey üzülmüştüm. O dönemde öğretmen - öğrenci ilişkileri biraz daha farklıydı. Ellerimizde hala öğretmenlerimizin vurduğu sopanın acısını hissederiz." Ebeveynleriniz ne iş yapıyordu? "Annem ev hanımıydı. Kendisi 1998'de rahmetli oldu. Babam yurt dışı, Hollanda emeklisi. Senede 1-1,5 ay Türkiye’ye gelirdi. Babasız büyüdük diyebilirim. Annemiz hem anne hem baba oldu. Çok disiplinli bir kadındı. Terör zamanları olduğu için okuldan çıkınca hemen eve gelmemizi isterdi. Bazen okul kapısında çıkışımızı beklerdi ki bu bekleyiş hala gözümün önünden gitmez. Hepimizin üzerine özel olarak titrerdi." Peki, üniversite eğitiminde Siyasal Bilgiler'i bilinçli mi seçtiniz? "Evet. Ben her zaman İstanbul’da yaşamayı hayal etmişimdir. Çalışırken şehrinizi her zaman tercih edemezsiniz. Ancak üniversite eğitimi bu tercih için ve bir genç için iyi bir fırsattır. Ben de özellikle İstanbul’u istedim. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanınca, aldım valizimi gittim. Sene 1982. 12 Eylül’den yeni çıkmışız ama rahat bir ortamdı üniversite o zaman." Yurtta mı kaldınız? "Evet, 4 yıl boyunca Atatürk Öğrenci Yurdu'nda kaldım. Yurtlar, üniversitede okuyanlar için büyük bir fırsattır, çünkü inanılmaz bir çevre ediniyorsunuz. Sadece kendi fakültenizden değil, diğer fakültelerden de tanıdıklarınız oluyor. Ben bunun avantajını hep gördüm. Dostluklarımız devam ediyor buradaki arkadaşlarla." 'KAYMAKAMLIK SINAVLARI İÇİN BÜYÜK MÜCADELE ETTİK' Üniversiteye girdiğinizde hedefiniz neydi? "O dönemde yani lisede ‘siyasal okuyacağız’ dendiği zaman ‘kaymakamlık, valilik yaparız’ düşüncesi akla gelirdi. Bizim çevremizde devlet memuruna çok önem veriliyordu. Bu bize adeta bir ideal olarak yüklenmişti. Ancak üniversiteye girdiğimizde bu yolda bazı belirsizlikler vardı. Örneğin kaymakamlık sınavına İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezunları almıyorlardı o zaman. Sadece Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri mezunları sınava alınıyordu. Son sınıfta benim de içinde olduğum bir grup öğrenci Rahmetli Sulhi Dönmezer gibi hocalarımızın da destekleriyle, ciddi bir mücadele verdik. Ankara’da çok ciddi yerleri zorladık ve Kamuran İnan beyefendinin verdiği kanun teklifiyle de sınava girişimizin yolu açıldı." 'KENDİMİZİ DÜNYAYI YÖNETECEK GİBİ GÖRÜYORDUK' Öğrenciyken nasıl başardınız bunları? "12 Eylül öncesinin getirdiği bir olgunluk vardı bizde. Çocukluğumuzu yaşamadık. Çok erken olgunlaştık. O yüklenilen idealle, kendimizi dünyayı yönetecek gibi görüyorduk. Hatta hiç unutmam, İstanbul'dan gelip dönemin Danıştay Başkanı, İçişleri Bakanı Müsteşarı gibi yetkililerle görüştük. Odadayız. Ben demek ki biraz kızmışım, yetkililere ‘Madem öyle herkes kaymakamlık sınava girsin’ dedim. Arkadaşlar odadan çıkınca ‘Ne yaptın, neden ters çıkıştın?’ dediler. Bizde böyle bir özgüven vardı o dönemde." Çocukken ne olmak istiyordunuz? "Şu an için çok hatırlamıyorum ama hangi meslek nedir, ne yapar bilmiyordum. Tek bildiğim öğretmendi. Hastalanırsam doktoru görüyordum. İlk kaymakamı 19 Mayıs’ta görevliyken tanımıştım. Samsun’dan Ankara’ya gelen bayrak töreni sırasında görevli öğrencilerden biri de bendim. Bayrağı Kaman’a kadar tanımıştık. İlk kez orada kaymakam görmüştüm." 'KONUŞMAM SIRASINDA DİZLERİM TİTREDİ' Kaymakamlık sınavı için verdiğiniz mücadeleden sonra göreve atandınız. İlk kez kaymakamlık koltuğuna oturduğunuz zaman ne hissettiniz? "Bu göreve ilk olarak Bursa’da başladım. Aslında o dönemde mesleğe çok da hazır değildik, İstanbul Siyasal mezunları olarak. Ankara Siyasal biraz daha hazır gibiydi, çünkü orada okuyan öğrencilerin çok sayıda kaymakam ve bürokrat abileri vardı. Biz bu manada biraz daha yeniydik. Dolayısıyla onlar davranış kalıplarını da görüyorlardı. Doğrusu ilk koltuğa oturduğum zamanı hatırlamıyorum ama hiç unutamadığım bir anım var. Mudanya'da kaymakam refikliği yaparken bir okulda tören vardı. Kaymakam adına okula ben gittim. Orada bir konuşma yaptım. O zaman dizlerimin titrediğini çok iyi hatırlıyorum. Sonuçta öğrenciliğim boyunca toplumun karşısına çıkıp çeşitli temsillerde bulunmuş, sunuculuk yapmıştım ama bu çok farklı birşeydi. O heyecanı hiç unutmadım." Bursa’da görev yaparken yüksek lisans sonrasında bir yıllık yurt dışı deneyiminiz olmuş. Bu size nasıl bir fayda sağladı? "Evet, 1988 yılında Bursa’ya bir dönem ara verip, İngiltere’ye gittim. Yurt dışı bambaşka bir hatıraydı. Çok ciddi bir tecrübe edindim orada. Hayatımdaki ilk beyzbolu, ilk tenisi orada oynadım. O dönemde hayata bakış açımda ciddi farklılıklar oldu. Dünyanın farklı bir yerinde yaşayan insanları hayata nasıl baktıklarını çok iyi analiz ettim ve bu modeli Türkiye'de nasıl uygulayabiliriz onu öğrenme imkanına sahip oldum. Onların bize nasıl baktığını gördüm." Yüksek lisanstan sonra doktorayı nerde yaptınız? "Doktoramı İnönü Üniversitesi’nde yaptım. Kamu Yönetimi Bölümü'ndeydim ama sendikacılık üzerine yaptım doktora çalışmasını. Hocamın da özendirmesiyle böyle bir çalışma yapmış oldum." Nerelerde kaymakamlık yaptınız? "Konya - Seydişehir, Derebucak ve Cihanbeyli ilçelerinde vekaleten, Kastamonu - Bozkurt, Denizli - Baklan, Malatya - Arguvan ve Şanlıurfa - Suruç ilçelerinde asaleten kaymakamlık görevlerinde bulundum." 'KIRŞEHİRLİYİM, KIRŞEHİRLİ HİSSEDİYORUM' Askerliğinizi nerde yaptınız? "Burdur’da yaklaşık iki ay yaptım, bedelli olarak…Ama bana çok uzun gelmişti. Mantık kurgusunu asla çözemeyeceğiniz bir yapı var askerlikte." Ankara’daki yaşamınızdan hiç bahsetmedik. Siz kendinizi nereli olarak görüyorsunuz? Kendinizi doğduğunuz yere mi yoksa yaşadığınız yere mi ait hissediyorsunuz? "Doğma büyüme Kırşehirliyim, Kırşehirli hissediyorum ama ‘Uzun vadede nerede yaşarsınız?’ın cevabını ‘Ankara’ olarak görüyorum. Çocuklarımın orada büyüdü, kendilerini Ankaralı hissediyorlar tabii. Hep aynı semtte kaldık, Oran’da.. Aile çevremiz büyük Ankara’da. Kırşehir’e çok yakın. " İlk ne zaman Ankara’ya gittiniz? 1997’de. 'KAYMAKAMLIĞI BIRAKIP, ANKARA’DA MEMUR OLDUM' Hangi görevle? "Şube müdürü olarak. İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nde göreve başladım. Kaymakamlığı bırakıp, sıradan bir memur olarak yeni bir hayata başladım." Neden böyle bir karar aldınız? "Eğer hayatıma kaymakam olarak devam etseydim, Ankara’da edindiğim tecrübeyi ve olgunlaşma sürecini yaşayamayacaktım. Bu değişiklik, size belirli bir bilgi birikimi edindikten sonra hayatı yeniden kurgulama imkanı sağlıyor. Ankara’yı tanımadan iyi bir bürokratik yaşam mümkün değil. Başarı için mutlaka Ankara’yı çözmeniz lazım." Ankara’da kaç yıl kaldınız? "11 yıl kaldım." Eşinizle ne zaman tanıştınız? "1990 yılında. Meslek hayatım sırasında. Kaç senelik evlisiniz? "22 yıllık evliyim." Ankara’ya şube müdürü olarak gidince kendinizi nasıl hissettiniz? "Bir anda bir boşlukta hissediyorsunuz. Aracınız yok, makamınız yok. Size ‘Buyrun efendim, emredersiniz' diyen kimse yok. Biraz da doktora dönemine geldiği için oturup çalıştım Ankara’da. Kalabalıklara karıştım, özgürlüğümü yaşadım. Ailemle ilgilendim. Sonrasında tekrar makam mevki almaya başlıyorsunuz. Daire başkanı, özel kalem müdürü ve genel müdür oldum." Hayatınızda en çok mutlu olduğunuz dönem, o dönem miydi? "Bireysel olarak Ankara’da doya doya yaşadım. Sorumluluklarımın en az olduğu dönemlerdi." Genç yaşta fazla ağır bir sorumluluk aldığınızı düşünüyor musunuz? "Gerçekten ağır ama özellikle hakim, savcı ve kaymakamlara yaşlarına paralel olmayan bir yük yüklendiğini düşünüyorum. Hele ki yetişme tarzınızla birlikte sorumluluğu yoğun hissediyorsanız, hakikaten çok ağır. Meslek hayatımda insanların derdini gidermeye, sorunlarını çözmeye çabaladım hep. Yanlış anlaşılmasın; bunu keyif olarak gördüm. Şerefli bir görevdi benim için. Ama biraz ağırdı doğrusu, gençliğinizi asla yaşayamıyorsunuz." 'HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI....' Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır. Sizin hayatınızdaki dönüm noktası neydi? "Dönüm noktası her şeyden önce İstanbul’u tercih etmemdir. İnsanın meslek hayatına başlaması da bir dönüm noktasıdır. Benim hayatımdaki asıl dönüm noktası ise şu: Ankara’da daire başkanıyken, bir gün Merkez Valisi bir ağabeyimiz geldi. O dönemde hükümetler değişiyor, yenileri geliyor. Aileden bir partili yoksa düşünüyorsunuz "Ne olacak, bize ne gibi görev verirler?' diye. Bu abimiz çok fazla görüştüğümüz biri değil ama saydığımız, sevdiğimiz bir insan. ‘Seni yeni Bakan Abdülkadir Aksu için özel kalem olarak önerdim. Sen ne düşünürsün?’ dedi. İşte bu hiç beklemediğim bir şeydi. Sayın Abdülkadir Aksu’yu hiç tanımıyordum. Yani sonuçta hayatta bir şey olmak için bir şey yapılmaz. Size verilen işi en iyi şekilde yaparsınız, sonrasına kısmet dersiniz. İşinizi iyi yaptığınız zaman, bazı şeyler kendiliğinden oluyor. Bu teklif benim için bir dönüm noktasıdır." 'ÖZEL KALEMDE GECE 1’LERE KADAR ÇALIŞIRDIK' "Sonrasında Özel Kalem'e geçtim. Özel kalem, belki de hayatımda en çok yorulduğum dönemdir. Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu olunca, inanılmaz bir yoğunluk vardı. Sırtımın uyuştuğunu hissederdim. Gece 1’lere kadar çalışırdık. iki yıllık dönemde müthiş bir koşturmaca vardı. Orası benim bir dönüm noktasıdır. İnsanları tanıma açısından çok ciddi bir tecrübedir." Sonrasında valiliğe atanmanız nasıl oldu? "Özel kalem sonrasında İller İdaresi Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Buradaki görevim de bana önemli şeyler kattı. Güzel bir dönemdi, başarılı projelere imza attık. Ondan sonra Muğla geliyor. Bir gün dediler ki; 'Seni Muğla Valisi olarak gönderiyoruz'." Haberi ilk nerede aldınız? "İnanın tam olarak hatırlamıyorum. Sayın Beşir Atalay İçişleri Bakanımızdı. Önemli bir il. Her kim bu duyguyu yaşıyorsa onun için çok güzel bir olay." Peki, size ilk kez 'Sayın Valim' şeklinde kim seslendi? "Şu anda tam olarak hatırlamıyorum. Ankara’da olunca, sürekli valilerle çalışmanın getirdiği bir alışkanlık vardı. Ankara’da uzun süre genel müdür olarak görev yapmak, bir aşinalık yaratıyor. Dolayısıyla zorlanmadım. Zaten beklediğiniz bir şey. Gittiğimizde eşimle birlikte karşılandık, makama geçip bir çay içtik. Herhalde ilk 'Sayın Valim' sözünü orada duymuşumdur. Makamları hazzederek ve hazmederek geldiyseniz çok sorun olmaz. Bunların bir görev değişimi olduğunu anlıyorsunuz." 'GEZİ SAYFALARINI KESİP, TATİLE GİDERDİM' Sizin turizmle tanışmanız da Muğla Valiliği döneminde oldu, değil mi? "Turizm enteresan bir sektör. Biraz da yapımızda var ki, bizi Muğla’ya atadılar. Sonrasında da Antalya'ya. Gezmeye, keşfetmeye özel merakı olan bir insanım. Ankara’dayken gazetelerin özel gezi sayfalarını keserdim. Hatta Roma’ya bir gidişim vardı, onu unutamıyorum. Kredi kartımda miller birikmiş. Haftasonunda bir gazetenin gezi sayfasını kesmiştim, ‘Roma’da ne yapılır diye’ uçağa atlayıp gitmiştim. Yani özel bir merakım vardı. Her halde o yüzden çok zorlanmadım diye düşünüyorum. Oradaki çalışmalarımızı taktir ettiler ki, bize Antalya’daki bu görevi verdiler. Sanatla ilgileniyor musunuz, yazı yazmayı seviyor musunuz? "Daire başkanı olduğum dönemde yazıyordum. Genel müdürlükte ara verdim, şimdi iyice koptum. Bu biraz da Antalya’daki yoğunluktan kaynaklandı." 'SPOR, HAYATIMIN VAZGEÇİLMEZLERİNDEN BİRİ' Fotoğrafa da merakınız var değil mi? "Ortaokul, liseden gelen bir fotoğrafçılığım vardır. İngiltere’de fotoğrafçılık kurslarına gittim. Lisedeyken karanlık odada çalıştım. Siyah beyaz çalışmalarım oldu. Dijital fotoğraf makineleriyle birlikte biraz bu işten soğudum. Bu biraz keyfimi kaçırdı." İşin dışında neler yapıyorsunuz? "Spor yapıyorum. Hayatımın vazgeçilmezlerinden biri. Kültür - fizik, sabahları yüzme, yürüyüş… Antalya’da bir beyzbol grubu varmış. Katılmak isterdim aslında ama sanıyorum grup dağılmış. Her gün istinasız sporumu yaparım ama fırsat olursa özellikle yaz döneminde erken kalkıp yüzmeyi çok seviyorum. Antalya’da kalıp da denize girmeyen bürokratları tutmamak lazım diyorum." Futbolla ilgileniyor musunuz? "Antalyaspor’a kadar çok ilgim yoktu. Ortaokulda futbolu bıraktım. Maça gittim. Kırşehir’de, amatör ligde bir maç... Nasıl küfürler ediliyor. Aklınıza gelmeyecek bir ortam vardı. Çok rahatsız oldum. Bir de orta hakem teyzemin kocasıydı. ‘Eyvah bu küfürlerin hepsi bizim teyzeye gidiyor’ diye düşündüm. O gün bugündür seyretmeyi bıraktım. Ondan sonra basketbola yöneldim." 'NEŞET ERTAŞ'IN ZAHİDEM ŞARKISINI ÇOK SEVERİM' Ne tür müzik dinlersiniz? "Kulağa hoş gelen hemen her tür müziği dinlerim. Türk Sanat Müziği temel tercihimdir.' En sevdiğiniz şarkı hangisi? "Neşet Ertaş'tan Zahidem. O beni çok etkiler. En son dinlediğim albüm ise Sertab Erener’in çalışması." Aktif bir Twitter’ı kullanıcısısınız… "Evet. Çok da memnunum. Olaylara etkin olarak cevap verebilme imkanım oldu. Ben Twitter'ı insanların bana ulaşması için kullanıyorum. Sonra da bu sorunları ilgili bürokratlara mesaj olarak aktarıyor ve talimatımı veriyorum. Yani sorunları Twitter üzerinden çözüyoruz." 'İYİ BİR BABA OLMAYA ÇALIŞAN BİR BABAYIM' İyi bir baba olduğunuzu düşünüyor musunuz? "O konuda zaaflarım olduğunu düşünüyorum. İyi olmaya çalışan bir babayım. Ancak 'Belki de daha fazla fedakarlık yapabilirim' diye düşünüyorum. İşiniz bazen ailenizden önce gelmek zorunda kalıyor. Nerede önemli bir husus varsa, mecburen onu tercih ediyorsunuz." Şu andaki hayatınızdan memnun musunuz? "İnsan kaderini kendi çizmiyor. Geldiğim yerin ve bulunduğum makamın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluğu da en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum. Bu işi yapıyorsak, severek yapmamız lazım. Bu icrai bir görev. Özü itibarıyla severek isteyerek yaptığım bir görevdir." Bundan sonraki hedefleriniz neler? "Çok uzun vadeli plan yapan bir insan değilim. Bulunduğum yerde en iyi şekilde görevimi yaparım, sonra da kaderin akışına bırakırım olayları…" Antalya için mutlaka yapmak istediğiniz bir şey var mı? "Benim bizzat takip edip, yürüttüğüm onlarca proje var: Tünektepe ve teleferik projesi, limanın genişletilmesi, çevreyolları, balıkçı barınağı, EXPO... Bütün bunlar hayatı kolaylaştırmaya yönelik güzel projeler. Ancak benim asıl üzerinde durduğum ve şu saydığım projelerden çok daha fazla üzerine titrediğim proje; 'Değerler Eğitimi'. Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile okullarda yürüttüğümuz bu proje, toplumun tamamını ve yaşamı kucaklıyor. Değerler Eğitimi'nin özü; ortak yaşama kültürünü, demokrat olmayı ve değerlerini yeni nesile benimsetmeyi kapsıyor. 'Bir öğretmen saygılı, merhametli olmayı, adil olmayı, saygıyı, sevgiyi nasıl öğretecek?' bunu okullarımızda uygulamaya çalışıyoruz. Bugün verilen değerler, 15-20 yıl sonra toplumsal yaşamımız için çok büyük ehemmiyet taşıyacaktır. Bunun bir Türkiye projesi olmasını diliyorum." 'TURİZMİ MAKRO GÖRMEK ZORUNDASINIZ' Son olarak turizmcilere vermek istediğiniz mesaj var mı? "Turizmin içinde hangi branşta olursanız olun, turizmi makro görmek zorundasınız. ‘Ben kendi işimi iyi yapıyorum’ demekle yetinmemeliyiz. Mutlaka diğerlerini de gözetmek zorundayız. Biz büyük bir organizmayız. Bunun için bu organizmanın her bölümünü yaşatmamız lazım. Turizmi daha yaşayabilir ve kendimiz için yaşanabilir kılmamız lazım. Bunu birlikte hareket ederek yapmalıyız." Çok teşekkür ederiz... KAYNAK: www.turizmguncel.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.