Gel de şimdi Erzurumlu hanım teyzeye hak verme…
Tamam; öküzün altında buzağı aramayalım…
Tamam; komplo teorilerine itibar etmeyelim…
Tamam; “Devlet Erzurum’a üvey evlat muamelesi yapıyor” edebiyatı da yapmayalım…
Tamam da birader; o vakit haydi sen söyle ne diyelim peki?
Bu ülkede iki ayda devasa bir, hatta iki hastane inşaatı yapıldı.
Gidin bakın ikisi de İstanbul’da…
Ama Erzurum Hava Limanı’nın bir pistinin asfaltı iki yıldır bitirilemiyor!
Sonunda Vali Okay Memiş isyan etmiş:
“Eğer bu pist bitirilmezse bu şehirde valilik yapmam” diyor.
Bu ülke iki ay gibi kısa zamanda İstanbul’da devasa iki hastaneyi yapıp hizmete açmayı başarırken biliyorsunuz Erzurum Bölge Eğitim Hastanesi’nin yapımı tam yedi yıl sürdü, hatta tam bitiremeden alelacele açıldı.
Bu ülkede denizin altına tüneller açıldı, yeni otoyollar, köprüler yapıldı ve hiç biri de planlanan zamanın gerisine düşmedi.
Trabzon Havalimanı bakıma alındı, Erzurum’dakinden daha büyük bir inşaat işi olduğu halde iki ayı bulmadan bitirildi.
Lakin gel gör ki Erzurum Havalimanı’ndaki pistin asfaltı iki senedir bitmiyor, bitirilmiyor!
Komplekse kapılıp “devlet bize üvey evlat muamelesi yapıyor" demeyelim, eyvallah…
O zaman birader, buyur sen bu durumu bir izah et de biz de anlayalım.
Bu şehrin vekilleri bu gecikmeye ve ihmale tepki gösterdi…
Belediye başkanları itiraz etti…
Otel sahipleri ve turizmciler kundağı yere vurdu…
Yöneticiler nezdinde hoş zerre miskal bir ehemmiyeti yok, ama memleketin basını
da kapkara puntolarla dokuz sütuna manşetler attı…
Sonunda bu şehrin valisi de resti çekti…
Buna rağmen ne Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü bana mısın dedi, ne müteahhit firma tınladı, ne de kendi memleketindeki pistin olağanüstü bir sürede bitirilmesini sağlayan Trabzonlu (eskisi ve yenisi) Ulaştırma Bakanı, “Yahu Erzurum’da neler oluyor, niye o kıytırık pistin asfaltı iki senedir bitirilemiyor” deme ihtiyacı duydu!
Vaktiyle sormuştuk:
“Para mı yok, malzeme mi?”
Cevap vermişlerdi:
“Para sorunu yok da; malzeme İtalya’dan geliyor, çok özel bir malzeme olduğu için temininde zorluk çekiliyor.”
Haydi, biz tırstığımız için “palavra atıyorlar” diyemiyoruz!
Fakat haddini bilmez vatandaş (!) susmuyor, soruyor:
“Hayırdır beyim, siz neyin peşindesiniz?”
Erzurumlu kadın soğuk ve karlı bir kış gününde ne demişti?
“Sahapsız memleket anam, kar da yağar soğuk da olur.”
Kabul; kara da soğuğa da hükümetin yapacağı bir şey yok…
Ama topu topu üç kilometrelik bir kıytırık pistin iki senedir, üstelik ödenek sorunu olmamasına rağmen bitirilmemesi, takdir edersiniz ki, Allah’a fatura edilecek bir mesele değil…
Eskiden bu şehre her kış öncesinde, o zamanki meşhur ifadesiyle yarı fiyatı “devlet tarafından sübvanse edilen “ kok kömürü tahsisi” yapıldığında ahali mutlu olurdu, şehrin siyasetçileri, belediye başkanı ve valisi de demeç üstüne demeç patlatırdı:
“Ben yaptım” diye!
Köprülerin altından o kadar çok sular aktı ki artık o hamaset yüklü demeçleri bile arar olduk.
“Pist vaktinde bitecek, çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor” diyen bir yalancı müdür vardı hani…
Tamam; onu kulağından tuttukları gibi attılar, ama söyler misiniz ne değişti?
Şimdi anlıyoruz ki sorun, o müdürde de değilmiş!
Haydi, iri bir laf daha edelim, diyelim ki:
“Azizim, hâlâ anlamadın mı Erzurum’un kış turizminde çuvallamasını isteyen dış ve iç lobiler böyle olmasını istiyor!”
Bu komplo teorisi, sizce olup biteni izaha yeter mi?
Yetmiyor…
Başka bir şey var işin içinde, asıl ona bakmalıyız.
Ama ne?
Muhtemelen kına gecesinde oynamak istemeyen hanım teyze ne demişti:
“Oynarım da, yerim dar!”
Geçen yıl, onca baskı ve tepkiye rağmen bitirilmeyen pistin gerekçesini askeriyenin üzerine yıkmışlardı!
(Eskiden de yerel siyasetçilerin sık sık başvurduğu bir numaraydı.)
Büyüklerimiz, “Can çıkar, huy çıkmaz” sözünü boşuna etmemişler anlaşılan…
Demişlerdi ki, “Malum, Erzurum Havalimanı aynı zamanda askeri bir havaalanı da olduğu için askerler pistin yapımında filanca malzemenin kullanılmasını istiyorlar, o malzeme de yalnızca İtalya’da var, müteahhit o malzemenin temininde zorluk çekiyor.”
İtalya bile bu işe şaştı!
Ayıp olmasın diye, “sizin yetkilileriniz yalan söylüyor” demek yerine, yalnızca gülmüşlerdi.
Vali Bey…
Emin olunuz ki sizin samimiyetinizden de bu şehir ve bu ülke için verdiğiniz halisane çabanızdan da hiçbir kuşkumuz yok…
Lâkin Vali Bey…
Artık siz de kabul edin, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve sizi de aşan bir irade böyle olmasını istiyor.
Gezi Parkı Vandalları ne demişti:
“Hâlâ anlamadınız mı mesele, üç beş ağaç değil!”
Vali Bey…
Ne kadar rest çekerseniz çekin, ne kendi memleketinde mucize yaratan (eski yeni) Ulaştırma Bakanlarının umurundasınız ve ne de her defasında sırıtıp duran, ama asla görevini yapmayan o müteahhidin…
Şimdi kimse valileri filan iplemiyor!
Oysa eskiden öyle değilmiş.
Ne demişti Ankara’nın “kudretli valisi” Nevzat Tandoğan, “Memlekete Komünizm lazımsa biz getiririz.”
Nerden nereye!
Şimdiki valiler üç kilometrelik bir pist bile getiremiyorlar!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.