Güzel günler göreceğiz, güneşli günler…
Seçim süreci başladı ya, vatandaşta istiyor ki medya her saat başı politika haberleri versin. Misal; hangi parti kimi nereden aday gösteriyor, kim berikine göre daha şanslı? Yani bugünlerde en prim yapan haberler, spekülasyon kokan politik dedikodular… “Spekülasyon” diyorum, çünkü ortada kimin aday gösterildiğine dair elle tutulur bir bilgi yok. Öyle ya… Ne AK Parti, ne MHP, ne CHP, ne de BDP, henüz “Erzurum adayımız şu kişidir” demiş değil. Medyanın yaptığı (Palandöken dahil) parti kulislerine dayanarak, yorum ağırlıklı haber yapmaktır. Böyle olabilir yahut da şu kişi son anda sürpriz bir çıkış yapabilir diye… Bu sebeple, aday süreci büsbütün netleşene kadar sabırla beklemek zorundayız. Fakat bu, boş duracağımız yazıp-çizmeyeceğimiz anlamına da gelmez. Çünkü hayat tüm hızıyla akmaya ve “her sabah dünya yeniden kurulmaya” devam ediyor. Seçim olsa da olmasa da her şehir kendi gerçeğine uyanıyor. Biz de bugün Erzurum’un ete kemiğe bürünüp karşımıza dikilen sorunları veya umutlarından kısa kısa da olsa söz etmek istiyoruz. İşte şehrimizin gündemi… ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ’NDE ARSA SORUNU Geçen hafta olabildiğince genişçe işlemiştik. Demiştik ki, daha doğrusu biz değil, OSB Başkanı Zafer Ergüney demişti ki, “Erzurum’a on yatırımcı gelmek istiyor ama OSB olarak onlara arsa veremiyoruz.” Zafer Ergüney’in bu açıklaması, başta Palandöken ve Pusula olmak üzere basında çarpıcı biçimde yeralınca, gündemin ilk sırasına yatırım ve arsa meselesi oturmuştu. Yakalandığımız gerçek öylesine can yakıcıydı ki, bendeniz geçen perşembe günkü yazımın başlığını, “İşte ihanetin daniskası” şeklinde atmıştım. Haksız da değildim hani… Erzurum gibi yatırım yoksulu bir şehre yeni yatırımcılar gelmek ve yatırım yapmak istiyor ama biz onlara yarısı atıl durumda olan OSB’de arsa bulup veremiyoruz. Ve sırf bu sebepten ötürü kapımıza kadar gelmiş olan bu büyük fırsatı kaçırmak üzereyiz. Neyse ki bu feryadı duyanlar oldu ve neyse ki Erzurum sadece kerameti kendinden menkul cüce Firavunlardan ibaret değil. Hafta sonu Vali Dr. Ahmet Altıparmak’ın davetine iştirak ettik. Bendenizin dışında, o davete meslektaşlarım Pusula Gazetesi Koordinatörü Sevda Güneş İncesu, eşi Pusula Gazetesi Yazıişleri Müdürü Cihat İncesu, OSB Başkanı Zafer Ergüney, KUDAKA Genel Sekreteri Talha Bekir Özmen ve Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü’nden mühendis Mehmet Ozan Mutluay da katılmıştı. Davet, aslında önemli bir toplantı sebebiyleydi. Toplantının tek gündemi vardı o da, OSB’deki arsa sorunu nasıl çözülür ve bu yatırımcılara nasıl arsa tahsis edilebilir sorusuna cevap aramaktı. Öyle de oldu. Vali Altıparmak, kısa vadede sorunu aşabilmenin yolunun OSB’de atıl durumdaki parsellerin harekete geçirilmesinde olduğunu söyledi. Ki, hiç de haksız değildi. Gerçekten de bugün-yarın bu sorunu çözmenin tek çıkar yolu, kullanılmayan arsaların yeni yatırımcıya tahsis edilmesinden geçiyor. Vali Bey kararlı, samimi ve özverili… Ancak bütün yük Vali’nin omzuna yüklenirse değişen bi şey olmaz. Çünkü sorunun çözüme kavuşması için herkesin kendi çapında fedakarlıkta bulunması gerekiyor. Bekleyip göreceğiz. Erzurum ya kapısına kadar gelmiş olan yeni yatırımcılara “buyur gel” diyecek, ya da kişisel çıkarlarımız uğruna bu büyük imkânı elimizin tersiyle iteceğiz. Karar Erzurumlunun… YENİ HASTANE PROJESİ YENİDEN İHALE EDİLİYOR Erzurum’u sadece Doğu’da veya sadece ülke genelinde değil, komşu ülkeler nezdinde de “sağlık üssü” kılacak proje için bizzat Sağlık eski Bakanı Akdağ tarafından start verilmişti. Fakat aksilik bu ya, projenin ana yüklenicisi olan firma iflas edip işi yürütemez hale geldi. Dolaysıyla büyük umutlar bağladığımız o proje de sanki bir an da çökmüş oldu. Bereket aylar süren gecikmeye rağmen çökme olmadığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı projeyi mevcut halinden daha da geliştirerek yeniden ihale aşamasına getirdi. Bu çok ama çok önemli bir haberdi. Tam tersi de olabilirdi; şükür ki olmadı. Bakanlık, 2015 yılında Erzurum sağlık kompleksinin hizmete açılacağını söyledi. Yani sadece bir yıllık gecikme yaşayacağız o kadar. Bugünlerde canımızı sıkan o kadar çok gelişme olmuştu ki bu güzel haber yeniden moral depolamamıza neden oldu ve yarınlara dair umutlarımızı güçlendirdi. Bu, sıtmayı gösterip ölüme razı etme meselesi değil. Değil. Çünkü yaşanılan olumsuz süreç hükümetin iradesinin dışında gelişti. Müteahhit iflas etti, iş durdu. Bakanlığın muradı bu değildi ki… Bu kış ihale yapılacak, ilkbaharla birlikte inşaatlar tekrar başlayacak. LOJİSTİK KÖY’DE İŞLER YOLUNDA “İşler yolunda” derken, esnafın kepenk açtığını, satışların tıkırında olduğunu kasdetmiyoruz. Dediğimiz şudur: Erzurum Lojistik Köy veya lojistik merkezinin kuruluş çalışmaları hızla devam ediyor. Lojistik Köy, Erzurum’u bu alanda da “merkez” haline dönüştürecek bir yatırımdır. Dolayısıyla asla yadsınamayacak bir projedir. Birkaç yıllık bir gecikme yaşamasına yaşadık ama neyse ki sonunda temelleri atıldı ve inşaatlar yükselmeye başladı. En geç 2015 yılı sonunda bu merkez faaliyete geçmiş olacak. Böylelikle büyük firmaların depoları açılmış, ihracata dönük sevkiyatlar başlamış olacak. Erzurum’a her ay binlerce nakliye kamyonu girip çıkacak, binlerce vagon yük boşaltılıp doldurulacak. Erzurum’a lojistik köy kurulması kararı, tıpkı ikinci devlet üniversitesinde olduğu gibi doğrudan Başbakan Erdoğan’a aittir. Kimse kendi kendine gelin güvey olmasın. Başbakan, Erzurum’a bu merkezin kurulmasını istedi ve bürokratların ayak sürütmelerine rağmen işin takipçisi olup kuvveden fiile geçmesini sağladı. Pek çok konuda olduğu gibi bizim vekillerimiz bu projeden de sonradan haberdar olmuşlardı! Ne hoş değil mi?! Muhtemelen hatırlayacaksınızdır, bu lojistik köyün Erzurum’a kurulmak istenmesi, Karslı hemşerilerimizi öylesine kızdırmıştı ki, Tayyip Bey’in Kars’ı ziyareti sırasında pankart açmışlardı, “Kars’ı, Erzurum’un ilçesi yapın” diye… Başbakan, Karslıların da gönlünü aldı ve lojistik köyün bir uzantısının da Kars’ta kurulması talimatını verdi. Şimdi Kars’ta da aynı çalışmalar sürüyor. Ama merkez Erzurum… AK Parti İl Başkanı Murat Kılıç, lojistik köy kampüsünde incelemelerde bulundu ve yapılan çalışmaları yerinde gördü. “İşler tıkır tıkır yolunda” dedi. Bu da haftaya damgasını vuran güzel haberlerden biri olarak gündemdeki yerini aldı. YAKUTİYE BELEDİYESİ’NE KULAK VERMELİYİZ Geçen hafta beni en çok heyecanlandıran gelişmelerden biri de, Yakutiye Belediyesi’nin gerçekleştirmek istediği yeni projesiydi. O proje, Mehdiefendi Mahallesi’nde yeni bir semt kurulacak olmasıdır. Malumunuz Yakutiye Belediyesi, Başkan Ali Korkut’a büyük bir prestij kazandıran Üç Kümbetler Projesi’ne imza atmış bir belediyedir. Şimdi de Mehdiefendi’de modern bir yerleşim biriminin hayata geçmesi için düğmeye basıldı. Oysa Ali Korkut’un en büyük telif eseri, Üç Kümbetler’in çevresinde yaptığı yıkımdır. O Üç Kümbetler Projesi’dir ki kentsel dönüşüm çerçevesinde, yüzlerce harabenin kamulaştırılarak, sökülmesi ve şehrin göbeğinde yeni cazibe merkezi oluşmasını sağlamak anlamına geliyor. Mehdiefendi’nin de ondan geri kalır bir yanı yok. Dünün gecekondu mahallesinde yarının modern semti doğacak. Yerli müteahhitlerimiz için bulunmaz bir fırsat ve Erzurum’un yarınları adına göz kamaştıran bir atılım… Başkan Korkut istiyor ki, bu alanda yerli müteahhitlerimiz ustalık eserlerini sergileyebilecekleri bir mimariye imza atsınlar. Yaşam alanları, ticari merkezler, kültürel aktiviteler ve spor kompleksleri… Erzurum’a bambaşka bir çehre kazandıracak ayağı yere basan bir proje… Yenişehir’de inşası süren Karadayı NEW CITY veya eski terminalin yerinde başlayan MNG Konutları gibi… Yani klas bir çalışma… Yakutiye Belediyesi bu proje ile şunu söylemek istiyor: Biz sadece eski Erzurum’u yıkmakla kalmıyor aynı zamanda çağdaş Erzurum’u vücuda getirmek için de çalışıyoruz. İşte bu iddiamızı kanıtlayacak projemiz de Mehdiefendi’de tasarladığımız yeni semttir. Bu aynı zamanda şu demektir: Bu şehrin yerli müteahhitleri, bu modern semti kurabilmek için kıyasıya bir yarış içine gireceklerdir. Çünkü şehrin göbeğinde yüzük kaşı gibi bir yerde yeni bir semt kuruluyor. Kim buna ilgisiz kalabilir ki… Başkan Ali Korkut bu proje ile sınırları zorlamış. Gerisi iş dünyasının zekasına ve çabukluğuna kalmış. Geçen haftanın özeti aşağı yukarı buydu. Farkındayım bazı dostlar bendenizin yarınlarımıza dair ümitvar olmamı, “hükümet yalakalığı” biçiminde değerlendiriyor. Eskiden olsaydı üzülürdüm. Şimdi sadece “yazık” diyorum. Çünkü “bardağın yarısı dolu” demiş olmam yalakalık değil, bizzat hakikati söylüyor olmamdır. İyiye “iyi”, kötüye de “kötü” diyemeyeceksek eğer bizim gazeteciliğimiz daha ne işe yarar ki… Bendeniz şehrimizin yarınlarını, şahsımın bugünlerinden daha fazla önemsiyorum. Bu sebepledir ki nerede güzel bir iş görsem kendim yapmış gibi heyecanlanıyorum. Ve bir de ömrüm boyunca hep şunu ilke edindim: Sezar’ın hakkı Sezar’a… AK Parti Erzurum’a önemli hizmetler sundu. Bunları yok saysak kendimizi inkar etmiş olmayız mı? Ben bunu sürekli yapacağım. Yani yanlışa “yanlış” diyeceğim, doğruya da “doğru” Adımın neye çıkacağına veya çıktığına dönüp bakmayacağım. Çünkü benim gidecek başka Erzurum’um yok… Nazım Hikmet böyle demişti: Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler… Ben bu dizeyi başlığa seçerken bütün kalbimle inanarak seçtim. Bu sebeple hemşerilerime seslenirken diyorum ki, korkmayın, karamsarlığa kapılmayın, yarınların Erzurum’u bugünlerden daha güzel olacak; yani tıpkı Nazım’ın dediği gibi…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.