Hilalkent’e doğan şafak…
“Anadolu Medya Birliği Gençlerle Buluşuyor” başlıklı program çerçevesinde, bugün de Hilalkent Anadolu Lisesi’ndeydik.
Eğitimci-yazar Yavuz Demir’in eseri olan bu seri toplantılar, kelimenin tam anlamıyla şehre ayna tutmaktadır.
-Gençler ne düşünüyor?
-Öğrenciler yarınlara dair ne planlıyor?
-Öğretmenler ne talep ediyor?
-Yöneticilerimizin sorunlar karşısında takındıkları tavır ne?
Üç aşağı beş yukarı ana teması bu olan, gençlerle buluşmalarımız müthiş keyifli geçiyor.
Birbirinden zeki gençlerimiz var; çok şükür…
Dinlediğini anlıyor, anladığının sentezini yapıyor.
Özgüvenleri tam, sorumluluk bilinci süper…
Erhan Gürbüz…
Atatürk Lisesi müdürü iken tanımış ve okulunda program yapmıştık.
Arşive baktım da, tam üç buçuk yıl önceymiş.
Erhan Gürbüz şimdi Hilalkent Anadolu Lisesi Müdürü…
Erhan Gürbüz, tam bir görev adamıdır.
Nerede zor bir iş varsa üstesinden gelecek beceriye sahip bir yönetici…
İstedik ki programın yeni bölümü onun okulunda olsun.
Konuğumuz Vali Mustafa Çiftçi’ydi…
Milli Eğitim Müdürü Yakup Yıldız ve Yakutiye Milli Eğitim İlçe Müdürü Abdurrahman Gazioğlu oradaydı.
Birbirinden değerli öğretmenlerimiz ve elbette ki olmazsa olmaz olan öğrencilerimiz…
Pırıl pırıl bir okul, her biri yarınlara umutla bakan birbirinden güzel gençler ve idealist bir öğretmen kadrosu…
Milli Eğitim Bakanı muhterem hemşerimiz Yusuf Tekin’in yerinde olsaydım, emin olunuz ki bu okulun belgeselini yaptırırdım.
O kadar yani…
“Umutsuzluk iman zayıflığıdır” düsturu, Hilalkent Anadolu Lisesi’nde okulun anlına çatılmış bir amentü gibiydi…
Şairin ifadesiyle yöneticiler “tam inanmış” kimseler, öğretmenler karanlığa karşı meşale tutuşturan birer cengaver, öğrenciler ise Türkiye’nin yarınlarıydı…
Vali Mustafa Çiftçi kendini anlattı, meslek hayatını anlattı, geçtiği hayat yolculuğunu anlattı.
Hepsi de birer samimiyet vesikasıydı ve düpedüz hayatın içindendi.
Bu fakir de mesleki tecrübelerini paylaştı…
Riya yoktu, aramıza bir tane bile hacıyatmaz sızmamıştı.
Sahnede, sunuculuk yapan öğretmen Eda Yılmaz hanımefendi.
Hizmet, nezaket ve zarafet; adeta hocahanımın kartvizitiydi.
Ya okulun müzik öğretmeni ve birer çağlayana dönüşen korusu…
Müzik hocası değil, müzik üstadı gibiydi Yunus Emre Karakaya…
İki saat sürdü, ama iki güne sığacak konular konuşuldu.
Emeği geçen herkesi canı gönülden tebrik ediyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.