1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Kimileri benzin bidonlarıyla dolaşıyor!
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Kimileri benzin bidonlarıyla dolaşıyor!

A+A-

Yangına körükle gitmek dedikleri şey bu olsa gerek. Bin yanda dalga dalga yayılan ve her geçen gün kontrolden çıkan eylemler, diğer yanda sanki o eylemlerin daha da alevlenmesini istercesine yapılan açıklamalar ya da uygulamalar var. Aklıselime en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, beklenir ki sorumluluk mevkiindeki herkes ağzından çıkan söze dikkat etsin. Fakat üzülerek görüyoruz ki, aralarında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de bulunduğu kimi insanlar, caddeleri ve meydanları yangın yerine çeviren bu eylemlerde, ha bire alevlerin üzerine benzin döküp duruyor. Şu sözdeki fütursuzluğa ve meydan okumaya bakar mısınız? “Belediye çalışanları protesto gösterilerine katılırsa, hepsinin işine son veririm.” İtidal çağrısı yapacağına, krizin daha da derinleşmesi için kendini parçalayıp duruyor! Sadece Gökçek mi? Hayır. Alın size İzmir’deki gelişmeler… Vali ayrı telden çalıyor, emniyet müdürü ayrı telden. Vali diyor ki, “polisin şekli ve kullandığı ekipman bellidir, eli sopalı polis olmaz” Emniyet müdürü anında karşılık veriyor: “Onlar polis. Çocuklar yelek giymeyi unutmuşlar o kadar” Evet; bu kadar basit… Bu kez bir başkası, hem de Başbakan’ın başdanışmanı Ankara’dan ses veriyor: “Başbakanı kimseye yedirtmeyiz!” Söyler misiniz Allah aşkınıza bu üslup fırlayan tansiyonu düşürebilir mi? Başbakan, twitter ve facebook için, “baş belası” demişti ya… Bu “tespit” anında birileri için emir telakki edildi ve yine İzmir’de dünyayı üzerimize güldüren bir karara, bizzat devlet imza attı: Twitter kullanıcıları organize suç örgütü kapsamına sokuldu! İstanbul Taksim’de “ağacıma dokunma” sloganıyla başlayan gezi parkı eylemleri, tabii ki kurdun dumanlı havayı sevmesi hesabı, art niyetlileri, bölücü örgütleri ve yakıp-yıkmaktan başka dertleri olmayan kimilerine fırsat doğurdu. Bunun tasvip edilir bir yanı yok. Lakin polisin de hakikaten orantısız güç kullanması tam bir insanlık ayıbıdır. Bu tablo, Başbakan’dan Cumhurbaşkanı’na ve bakanlardan en sade vatandaşına kadar, her kesimden şiddetli eleştiri almasına rağmen, niyedir bilinmez polis santim müspet adım atmıyor. Ha bire insanların gözüne gözüne gaz sıkıyor, genç kızları saçlarından tutarak yerlerde sürüklüyor, aralarına aldıkları eylemciyi ölümüne dövüyor, en masum tepkiye bile öfke kusuyor. Ben inanıyorum ki bu tavır polisin ne kendi bireysel tercihidir, ne de yaşadığı gerilimin bir sonucudur. Bu, düpedüz polise verilen emrin tezahürüdür. Peki kim bu emri veriyor veya kimse polise neden “sakin ol” demiyor? Biraz önce dedik ki, polisin bu tavrını Başbakan da Cumhurbaşkanı da eleştirdi. Başbakanvekili Arınç, şiddete maruz kalan eylemcilerden özür dahi diledi. Buna rağmen manzara değişmiyor. Özellikle de Ankara, Adana ve İzmir’de polis şiddeti tam gaz! Zahir akıl tutulması böyle bi şey… Üzülmemek elde değil. Sağduyu, yedi kat yerin dibinde ıssız kuyularda mıdır ki, birileri için ulaşılması böylesine imkansız? Unutmayalım ki, dilin zekatı da hayır söylemektir. “Başbakanı kimseye yedirtmeyiz” demek yerine; “Başbakanımız bu ülke için gecesini gündüzüne katarak çalışan ve Türkiye’ye çağ atlatan bir liderdir. O hiç ister mi ki halkla polis çatışsın ve ülkeyi baştanbaşa kriz sarsın.” Şeklinde konuşsaydı daha gerçekçi ve kucaklayıcı olmaz mıydı? Üstelik bir avuç marjinal tiplerin haricinde, kimse hükümet yıkılsın, Başbakan’a darbe yapılsın demiyor ki… Yapılan şey, sivil itaatsizlik ve demokratik bir tepki… Cumhurbaşkanı Gül, “mesaj alındı” derken, acaba makamına ve şahsına halel mi geldi? Her ne kadar devlet, şahsi maneviyse de tıpkı insanlar gibi yanlış da yapar günah da işler. Hatasından dönen ve yapılan yanlışı düzelten hiçbir devlet aşılması güç sorunlarla karşılaşmaz. Bilakis sokağın sesine ve milyonların itirazına kulaklarını tıkayan devletler künde üstüne künde yerler. Tarih bu örneklerle doludur. Tayyip Bey gibi sokaktan ve bizzat da halkın içinden gelen bir liderin, olup bitenleri doğru okuyamadığına inanmak ya da meydanın nabzını tutamadığını düşünmek, gerçekle örtüşmüyor. O halde niçin Taksim’deki feryat duyulmuyor? İnanınız bilmiyorum… Birilerimizin dekoderi arızalı ama kimin?

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.