Parayı bastır, birinci çık!
Kime soruyorlar, neler soruyorlar doğrusu bilmiyoruz. Bildiğimiz şu: Erzurum'da neredeyse gün aşırı anket yapılıyor ve nasıl oluyorsa oluyor bir anket, öbürünü tutmuyor. Oysa anket dediğin şey, kısmi de olsa kamuoyunun nabzını ölçen "yoklama"dır. Son yıllarda bu anket işi ülkemizde öyle ballı bir sektöre dönüştü ki, sabah kapısına tabelayı asan akşam anket firması olup çıkıyor! Hal böyle olunca da parayı bastıran istediği şeyleri duyuyor. Misal; siyaseten karaya oturmuş bir adam, ödediği para oranında, açık denizde yolalan bir gemi olabiliyor! Bugüne kadar "anketörler bana geldi" ya da "telefonda benimle anket yaptılar" diyen bir kişiye bile rastlamadım ama, buna rağmen günlerdir "anket kirliliği"ne maruz kalmış durumdayız. Başbakan dedi ya, "aday belirleme sürecinde birçok metodun yanı sıra anket yoluyla da nabız yoklayacağız." Bu söz, anket firmalarını ve o firmalardan medet uman siyaset heveskârlarını öyle bi fişekledi ki, artık neredeyse her aday adayının bir anketçisi var! Nasıl oluyorsa oluyor. Anketçinin birinde falanca birinci, diğerinde başka bir aday adayı önde, ötekinde ise bambaşka bir isim liderlik kürsüsünde! Yahu altı üstü avuç kadar bir şehir. Ve iyi kötü ahalinin bir kanaati oluştu. Buna rağmen dakika başı yapılan bu anketlerde her defasında farklı sonuç nasıl çıkabiliyor? Çıkıyor işte... AK Parti'nin Erzurum büyükşehir belediye başkan adayı henüz belirlenmedi ya, bu durum anketçilere gün doğurdu! Kaç günden beri aynı şeyleri duyuyoruz: Erzurum'a anket yapmak için gelen anketörler, aday adayları tarafından yakın markaja alınıyor, (bu yakın markajın ne demek olduğunu anlayın artık) nereye gideceklerse o aday adayın adamları tarafından götürülüyor, yine o aday adaylarının adamlarının gösterdikleri kimselere sorular soruluyormuş. Ne kadar objektif değil mi? Bugün itibarıyla Erzurum'da manzara şudur: Üç ayrı anket firması tarafından yapılan çalışmada (!) Erzurum'da üç ayrı birinci (!) çıkıyor. Bu anketçiler parayı parti merkezinden mi alıyor, yoksa aday adaylarından mı bilmiyorum. Belki de her ikisinden alıyorlardır. Yoksa filanca aday adayını birinci çıkarmak için bir firma niye kendini paralasın ki... Bereket Tayyip Bey, bu türden maskaralıklara prim verecek bir lider değil. Aksi olsaydı şayet şu andaki "kur" itibarıyla, Erzurum'da büyükşehir adaylığı için üç birinci (!) var. Peki diğer aday adayları? Bu hesaba göre onlar tırışkadan aday adayları! Ne kadar para, o kadar köfte hesabı! Merak ettim araştırdım, bu anketlerden hep birinci çıkan o arkadaşlar, gerçekten de bu yarışta favori isimler mi diye... Ne gezer... Bir de işin onur kırıcı bir yanı var ki, asıl üzerinde durulması gereken husus da odur bence... Diyelim ki gerçekten bu uyduruk anketlerin sonucuna itibar edildi ve yeni dönemin başkan adayı bu yolla belirlendi. Yazık... Çünkü anketler, parayı bastıranın düdüğü öttürdüğü bir anlayışla çalışıyor. Bu durumda, sırf parası çok diye lavuğun biri gelecekte Erzurum büyükşehir belediye başkanı olacak! Kâbus gibi bi şey... Allah'tan aday belirleme süreci bu kadar "ucuz" değil. (Ucuz olmamasını temenni ediyorum, yoksa gerçekten de kılın kırk yarılmadığını biliyorum) Siz de biliyorsunuz ki bu şehir, vaktiyle ne ucuzluklar görmüştür; konuşturmayın beni... Hani şu günlerde Ahmet Kaya yeniden gündemde ve devlet de iade-i itibar yapıyor ya... İşte o Ahmet Kaya'nın enfes bir şarkısı vardır: "Cinayeti kör bir kayıkçı gördü Ben gördüm kulaklarım gördü Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü Hiç biriniz orada yoktunuz.." Geçmişte Erzurum'u yönetenler, işte o kayıkçılar tarafından seçilmedi mi hep... Unutmayalım ki: Parayı bastırıp anket birincisi olarak çıkan ve bunun üzerine de başkan adayı gösterilen ve sonra da seçim kazanan bir adayın yöneteceği yere şehir denilmez... Tıpkı şu hikâyede olduğu gibi: Ormanlar kralı aslan, nasıl olmuşsa olmuş çakalların kurduğu bir tuzağa düşüp ağlara dolanmış. Kral ağlardan kurtulmak için çırpındıkça büsbütün dolanmış ve umutsuz bir hale düşmüş. Tam o sırada kralın yanından geçen bir fare bu manzarayı görüp anında durumdan vazife çıkarmış. "Kralım" demiş. İçinde bulunduğunuz hal malum. Ancak ben sizi bu çaresizlikten kurtarabilirim. Ama bir şartla, o da şudur: sizi kurtardıktan sonra beni hep yanınızda yardımcınız olarak bulunduracaksınız." Kral da olsa nasıl çaresiz bir vaziyette olduğunu gördüğü için. Onuruna dokunan bu teklifi kabul etmek zorunda kalmış. Bunun üzerine fare, dişleriyle ağları kemirip naçar haldeki kralı o çaresizlikten kurtarmış. Fakat ilginç bi şey olmuş. Ağlardan yani esaretten kurtulan kral serbest kalır kalmaz can havliyle koşmaya başlamış. Fare arkadan bağırmış: "Kralım hani beni de yanınıza alacaktınız, söz vermiştiniz" Kral, bir ara arkasına dönmüş ve onu esaretten kurtaran fareye bakıp şöyle seslenmiş: "Çakalların tuzağa düşürdüğü, farelerin kurtardığı krallığın ta buradan Şam'a kadar..." Son söz: Bir şehrin kaderi eğer anketle belirleniyor ve o anketler de para mukabili sonuç veriyorsa, bendeniz o şehirde bırakınız gazeteci olarak görev yapmayı, sade bir yurttaş olarak bile yaşamak istemem... "Ben isterim" diyenler için de, alın buyurun sizin olsun tepe tepe kullanın diyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.