Erzurum’da o kadar çok ki!
Erzurum’da koltuk sevdalısı sayısı o kadar çok ki. İsimleri alt alta yazsan sayfalar yetmez. Siyasi partisinden tutun, gazetecisinden çıkın. E sivil kitle örgüt başkanlarını ve bazı bürokratları hiç sormayın. İşte o koltuk sevdalılarını kendine has
Erzuru Güncel- İşte o çok konoşulacak ve tartışılacak yazı... Koltuk Sevdası! Koltuk mecazi anlamda güç demektir. Koltuğa oturmaksa oturanın gücünü çevreye ispatı olarak algılanır. Kendi güçsüzlüğü altında ezilenler has bel kader koltuğa oturup bir sıfat ve saygınlık kazandı mı işte o zaman bu sevdaya kapılırlar. İsterler ki üzerinde oturdukları koltuktan hiç kalkmasınlar. Koltuğa büyük bir aşkla, tutkuyla, şehvetle bağlanırlar. İmkanları olsa Koltuğu evlerine de götürüp onun üzerinde uyumak isterler. Akılları fikirleri koltuktadır. Mabadını koltuktan kaldırınca başkası oturur diye her gün her gece kendilerini yer bitirirler. Bu sevda adamın ince hastalığa yakalanmasına sebep olur. Bu büyük aşk romanlara bile konu olmuştur. Aziz Nesin’in Koltuk Sevdası romanı çok satmıştır. Halen satmaktadır. Koltuk sevdası oturanın gözünü de kör eder. Bu illete yakalananlar dünyanın kendi ekseninde döndüğünü zanneder. Nazarlarından gayrisini görmezler. Kendileri hakkında yapılan bütün eleştirilere de sağırdırlar. Her gün aynanın karşısına geçip “ Ben bu koltuğu hak ediyorum. Halt etmiş eleştirenler. Kalkmayacağım. Bu koltuğa en çok benim mabadım yakışır. Hem ben bu mabatla dolduruyorum koltuğu.” diye kendilerini telkin ederler. 10 yıla yakın koltuk sevdasını yaşayanlarda yer yer pişiklerde olur. Kronikleşen hastalığı pudrayla geçiştirirler, umursamazlar. Hak etmeden kazandıkları saygınlık ve sıfat her şeyin üstündedir. Öyle yapışırlar ki koltuğa raspayla bile kazımanız çok zordur. Koltuğa oturan bazı uyanıklar elde ettikleri güçten hem kendi nimetlenir, hem etrafındakileri nimetlendirir. Yanındaki dalkavuklarda ona öylesine övgüler dizer ki kendisi bile inanamaz nasıl kabiliyetli, nasıl yetenekli, nasıl başarılı, nasıl muhteşem bir insan olduklarına(!) Bu hastalar yerlerinin sallantıda olduklarını hissedince yada biri söyleyince saldırganlaşırlar. Yediği leşini kaptırmamak için çırpınan akbabalar gibi kendilerini ordan oraya vururlar. Yalakalarından aldıkları güçle aslanları yenebileceklerini zannederler. Ancak sonları hep hüsran olur. O kadar çok ki koltuğa aşkla bağlananlar, sağınıza solunuza bir bakın bu meczupları görmeniz mümkün. Bilmezler ki bu sevda değil bir hastalık. Aslında daraları 5 Kapik bile etmeyen koltuğa yapışanlar, gücünü ispata çalışmanın güçsüzlüğün, acizliğin, çaresizliğin bir göstergesi olduğunun farkında değildirler. Zaten güçlü olan birinin saygınlık için ispata ihtiyacı yoktur. Saygınlık O’na zaten peşinen verilmiştir. Bu haber 3580 defa okundu. koltuk sen nelere kadirsın Sayın özçaylak seni kutluyorum peteğe çomak sokuyorsun dıkkat et rahatsız olurlarsa hiç acımazlar yakaladıklarında bütün zehirlerini akıtırlar çünkü 20 yıl 25 yıldır o koltuğu koruyorlar asla başkasının almasını istemezler çünkü öldüklerinde mezar taşına fılan kurumun müdürü yazdıracaklar başka gayeleri yoktur Gön.: Misafir , 11:21 24 Kasım 2010Vatandaş Eşref Ağzına sağlık Sinan Bey. Elektriğimiz pek tutmuyordu ama Sezar'ın hakkı Sezar'a... Herkesin dedikodusunu yaptığı ama bir türlü yüksek sesle ifade edemediği bir durumu kaleme aldınız. Öyle kurumlar var ki Erzurumda... İdarecisi ölmüş, selası verilmiş kimsenin haberi yok! Anlatırsın anlamaz. Günün gereklerinden, teknolojiden, güncelden bihaber, yeniliklere kapalı, laftan anlamayan, eleştiriye kapalı, kendisine sunulan önerileri gurur meselesi yaparak reddeden... Bilgisayarı sadece oyun oynamak için (Oyun dediysem öyle çok gelişmiş oyunlar değil ha; bildiğiniz solitair v.s)kullanan, genç nesle yönetim fırsatı vermeyen idarecilerden bıktık usandık artık.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.